SEN NEDEN BURADA DEĞİLSİN?

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

sinanozdemirAnnemden dinlemiştim. Otuz yıl önce Belçika’ya geldiklerinde komşularından biri uzakta ki bir binayı göstererek, bu günlerde geldikleri için ne kadar şanslı olduklarını ifade ettikten sonra eklemiş “Orada onlarca arkadaşım bu hakları elde etmek için can verdi.”

Batı’da, Avrupa’da sosyal devletin inşaası zannedildiğinin aksine yoğun bir mücadelenin sonucunda gerçekleşti. İnsanların haftanın yedi günü , 12-15 saat çalıştığı günlerden bu günlere gelindi. Pazar gününün tatil edilmesi büyük coşkularla karşılanmıştı. İnsanlar o günün hakkını vermek için büyük özen gösteriyorlardı. Sendikalar, işçilerin kendi maaşlarından oluşturdukları ortak kasayla çalışıyordu. Amacı işinden ayrılanlara yeni bir iş bulana kadar iki üç gün yardımda bulunmak idi.

Toplumun bütün kategorileri çalışmak durumunda idi. Çocuklar bu gün olduğu gibi kapı önlerinde veya parklarda oynamıyor tam aksine maden ocaklarında, tarlalarda veya fabrikalarda iş başında idiler. Geçenlerde fotoğrafçı Lewis Hine’in (internette bulunabilir) 20. yüzyılın başlarında “çalışan çocuklar” isimli çalışmasında ki çocukların yüzlerine bakarken içimde bir burukluk hissettim. Gerçek olan bu günkü yaşamımızı zor şartlar altında çalışan ve hayat veren bu çocuklara ve II. Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa içinden ve dışında gelenlere borçlu olduğumuz idi.

Bugün yaşanan  tartışmaları dinlediğimde gerçeklerden ne kadar uzak olduğumuzu ve yardımlaşma kavramının anlamını yitirdiğini söyleyebilirim. İşsizler parmakla gösteriliyor, yok sayılıyor. Aldıkları yardımın kesintiye uğramasına tepki göstermek şöyle dursun, tamamen bitirilmesi gerektiğini ; işçilerin, bir asır önce olduğu gibi haftasonları da çalışabilecekleri ifade ediliyor. Çocukların çalışmasına şimdilik birşey söylenmiyor. Ne var ki, dünyanın başka noktalarında çocukları çalıştıran firmaların ürünlerini almakta herhangi bir çekince göstermeyenler  belki ileride 8 yaş ve üstü çocukların çalışmasını da savunacaklardır.

Grev zamanlarında eylemcilerin taleplerini tartışmak yerine eylemler sebebiyle yaşanan zorlukları göstererek, seyircinin eylemlere ve eylemciye bakışını olumsuzlamada medyanın önemli rol oynadığını da söylemek gerekiyor.

Yaşanan sosyal felaketler ve artan duyarsızlıklar Henry David Thoreau’yla arkadaşı Ralph Waldo Emerson arasında geçen bir konuşmayı hatırlatmamızı gerektiriyor. Amerika Birleşik Devletleri Meksika’da sürdürüğü savaşın finansmanını sağlamak için ek vergi getirince düşünür Henry David Thoreau, 1846’nın Temmuz ayında Concord’ta,  Meksika savaşına ve Amerika’nın güney eyaletlerinde sürdürülen köleliğe karşı sesini yükseltmek için  getirilen “haksız vergiye” karşı çıkarak hapse atıldı.

Henry David Thoreau ile ziyaretine gelen arkadaşı Waldo Emerson arasında şu konuşma geçer :  -Emerson : “Henry, neden hapistesiniz ?”,  -Thoreau: “Asıl soru, Waldo sen neden burada değilsin?”  Thoreau, siyasi olmaktan çok vicdani bir hareketle, hükümetinin verdiği kararı protesto ederek tepkisi ortaya koyarken, Waldo’ya sorduğu soruyla insanın tepkisizliğini, doğruyu ve yanlışı ayırt edebilme gücünü sorguluyordu.

Evet, sen neden burada değilsin?

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.