“Saha senin Assita”

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Geçtiğimiz günlerde Assita Kanko adında bir AB Milletvekilinin, Türkiye Cumhuriyeti ve Erdoğan hakkındaki açıklamalarını şaşkınlıkla okudum. Tam sözde soykırımın sözde yıldönümü sonrası sosyal paylaşım sitesi üzerinden açıklama yapan Assita, “diktatör” olarak tanımladığı Erdoğan’ın sözde soykırım nedeniyle, Ermeni halkından özür dilemesi gerektiğini beyan etmiş.

Tabii, vekilin bu açıklaması sonrası önce binlerce Ermeni vatandaşı kendisine teşekkür edip, minnet duyduklarını belirtmiş, ardından ise çok sayıda Türk kökenli vatandaş, vekile tepki göstermiş.

Muhtemelen bu tepkilerden rahatsız olmuş ki, değerli Assita Kanko, daha sonra yayınlarında, Türkiye’ye yönelik yaptığı açıklamaların dozajını baya bir artırmış.

Şimdi vekilin açıklamalarını birer birer buraya yazıp, kimsenin canını sıkmak istemem. Belli ki, AB milletvekili Türkiye’ye karşı olan kinini kusmuş. Ya da kendisine “Kusacaksın” şeklinde talimat da gelmiş olabilir.

Dışarıdan toz pembe gibi görünen günümüz siyasetinde artık her şey mümkün. Hele ki, daha düne kadar Altın Şafak’ın safında yer alan katilleri barındıran AB siyasetinde.

Ancak burada şöyle bir durum var ki, Türkiye’ye karşı kinini kusan vekil şayet has Belçikalı ya da has bir Fransız olsaydı, çok da şaşırmazdık açıkcası. Fakat, yabancı uyruklu olması, hele ki, Burkina Faso uyruklu olması, özellikle beni çok şaşırttı. Neden mi? Çünkü tarihe bakarsanız, Türklerin bugüne kadar kurduğu hiçbir devletin o topraklara gittiği ne görüldü ne de duyuldu. Yani, Fransızlar gibi Batı Avrupalılar’da olduğu gibi, bunlarda bir kuyruk acısı olmamalı ve normal şartlarda olamaz da. Hele ki, Türk kuruluşların yıllardır bu ülkelere yardım götürdüklerini bildikten sonra.

Öncelikle, “Bu Assita Kanko kimdir?” diyerek bir profilini inceleyelim. Yukarıda da belirttiğim gibi, Burkina Faso asıllı olan Assita, 1980 yılında bu ülkede doğmuş ve 21 sene boyunca bu ülkede yaşamış. Ülkesinde gazetecilik eğitimi gören Assita, önce 2001 yılında Hollanda’ya geliyor, orada 3 yıl yaşadıktan sonra 2004 yılında Belçika’ya yerleşiyor. Avrupa’ya iltica ederek mi geldi, bilemiyoruz ancak 2008 yılında Belçika vatandaşlığını elde eden Assita, Open VLD partisine üye oluyor ve 2012 yılında gerçekleşen yerel seçimlere katılarak Brüksel’in İxelles ilçesine meclis üyesi oluyor.

Daha sonra uluslararası siyaset alanında yüksek lisans derecesini elde ettikten sonra Federal Parlamento vekillerinden Denis Ducarme’nin kabinesinde yer alıyor.

2018 yılına gelindiğinde ise, sürpriz bir şekilde milliyetçi Yeni Flaman İttifakı (N-VA) partisine geçiş yapıyor ve 2019 yılında gerçekleşen seçimlerde, Avrupa Parlamentosu’na vekil seçiliyor ve burada sözde Belçikalı halkı temsil ediyor.

Yani özetle, 2004 yılında Belçika’ya gelen ve vatandaşlığı 2008 yılında elde eden Assita, 2012 yılında basit bir meclis üyesi, 2019 yılında ise AB milletvekili oluyor. Bu tabloya bakıldığı zaman, cidden şaşırmamak ve “Helal olsun” dememek elde değil. Bunu başarmak her babayiğitin harcı değil çünkü.

Ancak gel gelelim konumuza. Yani bu vekilin Türkiye’ye ve Erdoğan’a saldırmasına. Yukarıda da belirttiğim gibi, bu hareketin bir yabancı kökenliden gelmesi, yabancı kökenli olarak beni hem şaşırttı hem de üzdü. Yani, şu 11 milyonluk küçük ülkede beni bir yabancı kökenli anlamayacak da başka kim anlayacak. Yeri geldi, biz burada yaşayan Ermenilerle bile birbirimizi anladık. Sonuçta onlar da bizim gibi bu ülkede yabancı. Onlar da bir nevi gurbetçi.

Şimdi bu vekile sormak isterim. Sayın vekil, yazılarınızı okudum da, boyuna diktatörlükten dem vurmuşsunuz. Okuyanlar da, Erdoğan’ın Afrika ülkeleri liderleri gibi yüzde 99’la seçildiklerini zannedecek. Bu tür saçmalıkları yazmadan önce Türkiye siyasetini iyi araştırdınız mı?

Soykırım, soykırım deyip duruyorsunuz, bugüne kadar bu konuda yazılıp çizilmiş hangi kitapları okudunuz? Ayrıca yazılarınızı okuyan, sizi tarihçi zannedecek. Siz cidden vekil misiniz yoksa tarihçi mi? Yüz yıldan önce yaşandığı var sayılan bir olaydan bahsediyoruz. Bu olayı bugün dünyanın hiçbir tarihçisi çözemiyor. Çözemiyor çünkü, ellerinde Ermenileri haklı çıkaracak somut kanıtlar yok. İkincisi ise, bu iddia o tarihlerde basılan kitaplarda vs yer almıyor.

Ha bu arada, Anadolu’da yaşayan onca Ermeni’ye ne mi oldu? 19. yüzyılın sonuna doğru ABD’ye ve Fransa’ya yaşanan Ermeni göçlerini araştırırsanız, daha iyi anlarsınız. Ayrıca, şunu da bilmenizde fayda var. O göçlerin yaşandığı dönemde Osmanlı, bu göçleri durdurmaya çalıştı ama başaramadı. Çünkü Anadolu’nun doğusunda cirit atan batılı misyonerler çok başarılıydı. Bunları siz bilmiyorsunuz. Gerçi bilmek de istemezsiniz.

Yine “bu arada” diyeceğim. Varsayalım ki, Osmanlı döneminde böyle bir olay yaşandı. Peki, Türkiye Cumhuriyeti’nin ne suçu var? 2. Leopold döneminde Kongo’da yaşanmış katliamlar gündeme geldiği zaman, Belçikalı yetkililer “Kral Leopold 2’yi bağlar” diyerek işin içinden sıyrılırken, Türkiye Cumhuriyeti neden Osmanlı Devleti’nin cezasını ödemeli?

Size göre Osmanlı Devleti veyahut Türkiye Cumhuriyeti farketmiyor çünkü derdiniz devletler değil, Türk halkı. Zaten bu soykırımın amacını da herkes çok iyi biliyor. Canınız sıkıldıkça Türklere karşı bunu koz olarak kullanırsınız. Neden mi? Çünkü Türkiye yıllardır Ermenistan’a gümrük kapılarını açmadı. Bunu da iyi biliyoruz. Türkiye ile Azerbaycan arasında sıkışıp kalan Ermenistan yıllardır ekonomik krizle boğuşuyor ve ABD üzerinden AB ülkelerine baskı kuruyor. Türkiye ise güya bu baskılardan kurtulmak için Ermenistan’la arasındaki gümrük kapılarını açacak öyle mi? Çok beklersiniz.

Açıklamalarına gelince. Bunları yapmakta haklısın. Çünkü görevin bu. Ve karşında seni susturacak güçlü bir Türk lobisi yok. Saha boş yani. Hatta saha senin. İstediğin gibi bu sahada top koştur ve istemediğin kadar boş kaleye gol at. Saha senin Assita…

Cafer Yıldırımer

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.