“Medeniyetler çatışması teorisine eleştiri”

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bu makalede milyonlarca insanın hayatını alt üst eden bir teoriden söz edeceğiz, o da medeniyetler çatışması teorisidir. Bu teorinin derin kuramcısı takdim edelim ilk önce, ismi Bernard Lewis’dir ve İngliz asıllı Amerikan lobicidir.

ABD’li yeni muhafazakarların Orta Doğu politikanın “fikir babası” olarak anılıyor ve baba-oğul Bush idaresinde uzun yıllar boyunca müşvarlik görevini aldı.

Aynı zamanda Zbigniew Brzezinski ile 80’lerde aşırı islamcı kesimleri kullanarak SSCB’yi zayıflatma “kriz eğrisi” ve Orta Doğda homojen yapı düzenleme amaçlı BOP’un (Büyük Orta Doğu Projesi) kuramcısıdir.

Siyasete girişi 70’lerdeki “Süveyş kanalın krizi”nden geliyor ve o sırada Arap milliyeçiliği sona erdirmeye kollarını sıvadı. Bir çok Arap ülkeleri sovyet birliğin kampına katıldığını gözlemlemişti ve bu da o bölgede ABD ve israil’in menfaatlarına bir tehdit idi.

Saddam Hussein’in Irak’ına saldırıların arkasındaydı ve böylece çeşitli Arap ülkeleri birbirine düşürup Arap dünya’nın birliğini bozmak ana gayesiydi.

En büyük maskara oyunu, 1990’da müslüman dünyayı savaşçı gözükmeye amaçlı yayınlanan İslam karşıtı “Müslüman azabın kökeni” makalesiydi.

1998’de, Usame Bin Ladin Dünya gözün önünde serdi ve böylece müslüman dünyaya karşı algı operasyonunu başlattı.

Bu yöntemlerle kamuoyuna müslüman ve batı dünyaların değleri taban tabana zıt olduğunu ikna ettirip çatışma tek çare olduğunu ileri sürdü ve SSCB’nin kayboluşu bunu hızlandırdığını iddia etti.

Üç sene sonra aynı şekilde yeni muhafazakar olan Samuel Huntington “Foreign Affairs” magazininde medeniyetler çatışması teorisini yayınlayıp gelecekteki çatışmalar ülkeler arasında değil kültürler arasında olacağını ileri sürdü. Bernard Lewis’in çalışmalarından ilham aldığını itiraf etmişti.

Gelelim bu düzmecenin eleştirisine:

Önde Filistin Asıllı Amerikan düşünür Edward Said geliyor ve müslüman dünyayı selefilik ve vahabiliğe indirgendiğni kınıyor. Ona göre müslüman ve batı dünyarlar aynı değerler sahipler ve demokrasiye ve insan haklara aynı şekilde değer veriyorlar.

Onun kadar yerinde eleştiri Amerikan gazeteci yazar Paul Berman’dan geliyor ve modern dünyada kültürel farklar cüzi olduğunu ileri sürüyor. Ona göre Müslüman dünyası küreselliğin faydalarına katıliyor.

Dahası çatışmalar daha çok bir kültürün içerisinde felsefi veya siyasi nedenlerden ötürü meydana geldiğini ileri sürüyor, örneğin batıdaki sağ-sol veya doğudaki Sunni-Şii çatışması gibi. Ona göre bu çatışmaların sebebi daha çok iktidar ve servet dağılım meselelerde aramak gerekir.

Kültürler bir arada barışçıl bir şekilde yaşaya bildiğini iddia etti Osmanlı döneminde müslüman ve hırıstıyan toplulukları örnek alarak.

Medeni bloklari var olmadığını çürüten kanıtlar çoktur, Suudi Arabistan ile başlayalım, sözde müslüman dünyanın lider olduğunu halde ABD ve israil ile işbirliği meşhurdur. Ülkemiz Türkiyenin Ükranya, Çin, Venezuela, Avrupa Birliği vesaire gibi ülkeler ile diplomatik ilişkileri üst düzeydedir. Pakistanın uzun yıllara dayanan ABD ve İngiltere ile ilişkisi var ve Sahel bölgesi Fransız Nüfuzun altındadır. Lübnan Orta Doğu’nun çok kültürlülüğün merkezidir ve orada İslam ve Hırıstıyan dinler birbiriyle bağdaşıyor.

İranın Avrupa Birliği ile ilişkiler uzun yıllara dayanıyor ve son zamanlarda ısınma yaşanıyor. Jeopolitik olarak Çin ve Rusya ile aynı eksenindedir.

Bu bilgileri göz önünde bulundurarak bu teorinin hiçbir bilmsel dayanağı olamdığını görebiliyoruz ve yeterince zamandır bir çok ülkelerin ve dünyanın genel toplumsal ağının zarar verdi.

Özler Atalay Yükseloğlu

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.