“Sadaka-i fitre”

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Rahmân ve Rahîm olan Yüce ALLAH’in (c.c.) adıyla…

Hamd âlemlerin Rabbi ALLAH (c.c.) içindir. Salât ve Selâm Peygamber efendimiz Hazret-i Muhammed Mustafa (s.a.v)’in Âli’nin ve Ashâbının üzerine olsun inşaallah. Âmin.

Muhterem Müslümanlar,

Ramazân-ı Şerif ayımızın sonu biz Ümmet-i Muhammed için Kurtuluş Günlerindeyiz inşaallah. Bizleri Rahmet, Mağfiret, Kutuluş ayına ulaştıran, faziletinden istifade ettiren, bizlere sıhhat, âfiyet veren Rabbimiz Hazret-i Allah’a (c.c.) hamdü senâlar ve vermiş olduğu nimetlere şükürler olsun insaallah. “Oruç tut, sıhhat bul” diyen Fahri Kâinât efendimiz Hazret-i Muhammed Mustafa Sallallâhu Aleyhi ve Sellem efendimize Salâtü Selâmlar olsun insaallah. Şu son günleri her zamanki Ramazân günlerinden daha dolu şekilde geçirelim niyetiyle bizlere vâcib olan Sadaka-i fıtır yani fitre sadakası ve fitre sadakasına dâir bazı hükümler ile ilgili meseleleri Ramazân Ramazân ayımızın kalan şu son günlerinde bahsedelim insaallah.

Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Ramazân-ı Şerîf ayının orucu semâ ile arz arasında asılıdır. Allâhü Teâlâ’ya, ancak sadaka-i fıtır (edâ edilmek) ile yükseltilir (yani kabul olunur).” (Münâvî, Feyzü’l-Kadîr)

Sadaka-i fıtır, Ramazân-ı Şerîf’in sonuna yetişen ve aslî ihtiyaçlarından başka en az nisab miktârına (80.18 gram altın veya bunun değerinde para ve ticaret malına) sâhip bulunan her Müslümanın vermesi vâcip olan bir sadakadır. Ramazân-ı Şerîf’te oruç tutamayan hastanın, seferde olanın ve oruç tutamayacak derecede ihtiyar olanın da fitre vermesi vâcib olur.

Sadaka-i fıtır, meşhur hadîs-i şerîflerle sâbit bir vâcibtir. Zekât farz olmadan önce, orucun farz kılındığı sene vâcip olmuştur.

Sadaka-i fıtır; orucun kabul edilmesine, ölüm sıkıntılarından ve kabir azâbından kurtuluşa vesîledir. Yoksulların ihtiyaçlarını gidermeye, bayram neşesinden onların da istifâde etmelerine bir yardımdır.

Ramazan Bayramı’nın birinci günü sabah namazı vaktinin girmesinden itibâren sadaka-i fıtrın edâsı vâcip olur. Fakat fakirler, bununla bayram namazından evvel noksanlarını tedârik etsinler diye önce verilmesi menduptur.

Sadaka-i fıtır, Ramazan Bayramı’nın birinci günü fecrin doğuşuyla vâcip olduğundan fecirden önce çocuk dünyaya gelse onun için de sadaka-i fıtır vâcip olur. Şâyet fecirden sonra doğarsa bir şey lâzım gelmez.

Her Müslümanın kendisi ve bâliğ (ergin) olmayan fakir çocuğu için sadaka-i fıtır vermesi vâciptir. Bâliğ çocuğunun ve zengin olan çocuğunun fitresi babasına vâcip değildir.

Bir kimse, bâliğ olan evlâtlarının fitrelerini, onların izinleriyle verebilir. Kendi âilesi, idâresinde bulunduğu takdirde -âdeten izin bulunduğundan- izinleri olmaksızın vermesi de kâfîdir.

Bir kimse kendi fitresini; fakir olan eşine, babasına, anasına, ninesine, dedesine, çocuklarına ve torunlarına veremez.

Fitreyi bayram namazından sonraya bırakmak mekruhtur. Müstehap olan, namazdan evvel verilmesidir.

Sadaka-i Fıtra dâir bazı hükümler;

“Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) sadaka-i fıtrı (fitreyi), oruç tutanı boş, faydasız ve çirkin sözlerden temizlemek ve fakirleri doyurmak için vâcib kıldı. Kim fitreyi bayram namazından önce verirse makbul bir sadaka-i fıtır olur. Kim de onu, bayram namazından sonra verirse diğer sadakalar gibi bir sadaka olur.” (Sünen-i Ebû Dâvûd)

Fitre, mâlî bir ibâdettir. Ödemedikçe zimmette ömür boyu borç olarak kalır.

Zekâtta olduğu gibi, fitrede de niyet lâzımdır. Niyetsiz olmaz. Sadaka-i fıtır, bütün ahkâmda zekât gibidir. Ancak mal zâyi’ olursa zekât düşer, lâkin sadaka-i fıtır düşmez.

Fitrenin verileceği yerler zekâtta olduğu gibidir. Yâni zekât kimlere verilirse, fitre de onlara verilir.

Fıtır sadakası, kişinin bakmakla yükümlü olmadığı yoksul müslümanlara verilir. Fıtır sadakası ve oruç fidyesini vermek durumunda olan kimsenin bunlardan doğrudan ya da dolaylı olarak yararlanmaması esastır. Zekât için de aynı kural geçerlidir. Bu sebeple bir kimse zekâtını, fıtır sadakasını ve fidyesini kendi usûl ve fürûuna veremez. (Usûl, bir kimsenin anası, babası, dede ve nineleri; fürûu ise; çocukları, torunları ve onların çocuklarıdır.) Ayrıca eşler de birbirlerine zekât, fitre ve fidye veremez.

Hanefi mezhebine göre aşağıda sayılanlara fitre verilmez:

1) Ana, baba, büyük ana ve büyük babalara,
2) Oğul, oğlun çocukları, kız, kızın çocukları ve bunlardan doğan çocuklara,
3) Eşine,
4) Zengine yani aslî ihtiyaçları dışında nisap miktarı mala sahip olan kişiye,
5) Babası zengin olan ergen olmamış çocuğa.
Şâfiî mezhebine ve İmam-i Ebu Yusuf’a göre fitre, Müslüman olmayana da verilemez.

Bunların dışındaki kardeş, teyze, dayı, amca, hala ve onların çocukları, gelin, damat, kayınpeder ve kayınvalide gibi akrabalar zengin değillerse kendilerine zekât, fitre ve fidye verilebilir.

Husûsiyle talebe-i ulûma (dünyâ ve âhiret saâdeti te’mîn eden ilimleri okuyan talebeye), zâhid, müttakî ve sâlih olan kimselere verilmesi evlâ, ilmiyle âmil olan fakir âlimlere verilmesi tamamından daha fazîletlidir.

Bu vesileyle Rahmet, Mağfiret, Bereket ve kurtuluş ayı Ramazân-ı Şerifimizi tebrik ederim. İdrâk etmekte olduğumuz Ramazân-ı Şerif ayımız ve yaklaştığımız Ramazân Bayramı bizleri şu sıkıntılı günlerden çıkmaya, selâmetimize vesile olur inşallah. Hazret-i Allah (c.c.) bizleri Din-i İslâm yoluna, Ümmet-i Muhammedin gariplerine, yetimlerine, fakirlerine sadaka veren kullarından eylesin insaallah. Bizleri Ramazân ayına ulaştırdığı gibi Bayram sabahına ulaştırsın insaallah. Hayırlı Ramazanlar dilerim.

Vesselâm
Nihat Gülal
İmam-hatib

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.