DİZİLER VE BİZ

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

sinanozdemirSonbahar günlerinden biriydi, elimdeki mektubu göndermek için City 2 alış veriş merkezinin zemin katında ki postanedeyim (şimdi kapalı). Numaramı aldım, sıramı bekliyorum. Sıra bana geldiğinde, ilgilenecek kişiye mektubu uzatıyorum, sağa sola bakınırken, ilgilenen kişinin sol tarafında bir kitabın durduğunu görüyorum. Merkala daha iyi görebilmek için sağa kayıyorum. Okuduğu kitap bir roman idi. Hem de o günler de çok konuşulan bir roman. Reşat Nuri Güntekin’in “Yaprak Dökümü”…

“Yaparak Dökümü” aynı yıllarda televizyonda dizi film olarak oynuyordu. Bir ailenin dramı. İnsanların yalnızca kendilerinden birşeyler buldukları bir roman veya dizi değil aynı zamanda doğruluğu/dürüstlüğü yücelten bir başyapıt. Gişede duran bayanın, televizyonda satır satır çekilen dizinin üzerinde oluşturduğu merakı gidermek için bu romanı okuduğunu düşünmek mümkün… Bu sahneye tanık olduktan sonra, diziler hakkında ifade edilen olumsuzluklara kulaklarımı kapadığımı söyleyebilirim.

Yaprak Dökümü’nün başarısı onlarca Türk edebiyatı başyapıtının dizi film olarak çekilmesini sağladı. Çekilmenin ötesinde gençlerin eski kuşak yazarlarıyla tanışmasını da sağladı. Bunlardan uyarlanan ve son dönemde çok konuşulan Orhan Kemal’in “Hanımın Çiftliği” , Halit Ziya’nın “Aşk-ı Memnu” ve Kemal Tahir’in “Kurt Kanunu” var. Dizilerini oynadığı dönemde en çok satan kitaplar listesinde önemli bir yer tuttukları inkar edilemez. Bunların yanında bazı dizilerde oyuncuların dizide (ör. Kurtlar Vadisi’nde Polat) okudukları kitaplara da büyük ilgiye sebep oldu.

Yeni sezonda da bu yönde teşebbüsler devam ediyor. Orhan Kemal’in “Kötü Yol” ve “Evlerden Biri” ayrıca daha tarihi kesinleşmeyen Orhan Pamuk’un ailesini anlattığı ve ilk romanı olan “Cavit Bey ve oğulları” nın dizi film olarak çekilmesi bekleniyor.

Kitlelerin, Türk edebiyatının bu başyapıtlarıyla tanışmasının yanı sıra Türkçenin “bir şekilde” konuşulmasına da yardımcı oluyorlar. Belçika’da kendi çevremde dizi filimlerinde kullanılan ağıza yakın bir Türkçe konuşmak için çaba sarfedenlerin olduğunu görüyorum. Bazen takıntılar olsa da, çabasının güzelliğine inananlardanım. O cümlelerin pratiğe dökülmesi zaman alacaktır ancak kulağın alışması da güzel.

Edebiyat ve dilin dışında diziler veya romanlar temelde bir hikaye anlatırlar. Hayata dair hikayeler… Bazen geçmiş zamana, bazen de şimdi ki zaman… Ancak her birinin anlattıkları hadiselerin dışında, sosyal, ekonomik veya siyasi konular hakkında düşüncelerini de bizlerle paylaşırlar. Örneğin Vedat Türkali’nin “Fatmagülün Suçu ne ?” adlı çalışmasını bu kategoride bir çalışma olduğunu düşünüyorum. Dizinin ilk bölümünde takılı kalanların bütünlüğü kaçırdıklarıni düşünüyorum. Bu çalışmada zengin/fakir veya güçlü/zayıf ayırımı üzerinden “suç” ve “adalet” olgusu tartışıyor.

“Fatmagül” gibi geçen sezondan kalan “Suskunlar” ve “Uçurum” dizileri de farklı iki suça ilgilerimizi çekmeye çalışıyor. İlki çocuk istismarına, diğeri “hayatsız kadınlar” konusuna… “Suskunlar” hapishanelerde yaşananlara sessiz kalanların eylemi işleyenler kadar suçlu olduklarına dikkatlerimizi çekmeye çalışırken, “Uçurum” kadın tacirlerinin başvurdukları yöntemleri ve yaşanan felaketi ortaya döküyor. Ne kadar başarılı oldukları ayrıca tartışılmalı ; ancak toplumsal anlamda bizleri daha duyarlı hale getireceklerini düşünüyorum. Görselliğin 21. yüzyılda bakış açımızın üzerinde oynadığı rol küçümsenemez.

Dizilerin herşeyden önce birer fiksiyon olduğunu unutmamak ve tarihi dizileri de bunu bilerek seyretmek gerekiyor. Dizi filimler içinde çok tartışılan “Muhteşem Yüzyıl” çevremde son yıllarda tarih araştırmalarına ilginin artmasına sebep olduğunu söyleyebilirim. Merakın ötesinde ciddi araştırma yapanlar dahi var. Televizyon diliyle ifade edecek olursam 4. veya 5. sezonda anlatılacakları çoktan aşmışlar. Bir kaç adım önde, benim dahi bilmediğim konular hakkında bilgi sahibi olmuşlar. TRT’de geçen dönem oynayan ve “Lale Devri”ne göndermeden bulunan “Osmanlı Kıyam” 18. yüzyıl Osmanlısının siyasi ve sosyal yaşamına ilişkin önemli ipuçları veriyordu. Bunlara yeni sezonda gösterime giren ve Balkanlarda 1912’de yaşanan trajediyi görselleştiren “Son Yaz-1912” isimli dizi de dahil edilebilir.

Elbette, sadece rayting amaçlı oynayan diziler de yok değil. Ne var ki, “Yaprak Dökümü” dizisinden yola çıkarak, romanını okuyan genç bayanın ben de oluşturduğu olumlu bakış, beni bardağın dolu tarafından bakmaya zorluyor. Herşeye rağmen dolu tarafından…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.