(AA) – Dr. Bilal Kemikli, “Tasavvuf, kainattaki umumi ahengin derin sırlarını ruhlara duyuran bir sistemin adıdır. İnsanın kendine bakma sanatıdır. Bu anlamda da irfanımızı besleyen bir sistemdir.” dedi.
Türkiye Yazarlar Birliği tarafından, Kültür ve Turizm Bakanlığı desteğiyle, bu yıl 12’ncisi düzenlenen “Türkçe’nin Uluslararası Şiir Şöleni” kapsamında, Dr. Bilal Kemikli “Ahmed Yesevi’den Günümüze Tasavvuf Edebiyatı” başlıklı konferans verdi.
“Şiirlerinde daha çok, Allah ve Peygamber sevgisini işler”
Ahmet Yesevi Üniversitesi Kültür Merkezi’nde düzenlenen konferansta konuşan Kemikli, Yesevi’nin çoğunlukla “Pir-i Türkistan” olarak anıldığını söyledi.
Yesevi’nin Türkçe’yi hakikat dili haline getirdiğini dile getiren Kemikli, “Farsça, Arapça biliyor ama Türkçe söylüyor Ahmed Yesevi. Bu söyleyiş, Türkçeyi hakikat dili haline getiriyor. Yesevi dervişleri, Horasan erenleri bu manayı, hikmetleri Andolu’ya taşıdı.” değerlendirmesinde bulundu.
Kemikli, Yesevi’nin ilim halkası ve sohbetleriyle insanlara ruh üfleyen bir muallim olduğunu belirterek, “Yusuf-ı Hemedani’den tedris ettiği Hanefi fıkhını, usül ve esasını öğreten, Asya steplerini mektep ve medreseye çeviren bir müderris, bir fakihdir Yesevi.” diye konuştu.
İslam’ın Asya’ya yayılmasında Yesevi’nin önemli bir rol oynadığına işaret eden Kemikli, “Yesevi’nin kaleme aldığı Divan-ı Hikmet, İslam dininin temel esaslarını neşreden bir divandır. Bazı şiirlerinde samimiyetten uzak alimler ile sahte sufileri tenkit eder. Şiirlerinde daha çok, Allah ve Peygamber sevgisini işler.” dedi.
“Yesevi, bize hayatı daha huzurlu yaşamanın yollarını göstermiştir”
Kemikli, Ahmed Yesevi’nin kendi şiirlerini hikmet olarak adlandırdığının altını çizerek, şöyle devam etti:
“Hikmet, bizi cehaletten, kötülükten ve zulümden koruyan şey, bilgi demektir. Dolayısıyla, Ahmed Yesevi, şiir yazmamış, hikmet söylemiştir. İnsanlara sınırlarını öğretmiştir. Hayatı daha huzurlu yaşamanın yollarını göstermiştir. Yesevi, bize kendi hakikatimizi, manamızı anlamayı salık veren bir hakim, bir mürşittir.”
Dr. Bilal Kemikli, tasavvufun insanı mutlak hakikatlerle yüzleştirdiği yorumunda bulunarak, şunları kaydetti:
“Tasavvuf, kainattaki umumi ahengin derin sırlarını ruhlara duyuran bir sistemin adıdır. İnsanın kendine bakma sanatıdır. Tasavvuf, bu anlamda da irfanımızı besleyen bir sistemdir. Varlık, bilgi ve ahlak anlayışımızı tezyin eden bir hazinedir. Aynı zamanda insan kitabını okuma sanatıdır. İrfani şiir de bu sanatın şifrelerini sunuyor. Bu yolda, insan, evvela kendi kitabını okuyor.”
Ahmed Yesevi’nin ortaya koyduğu tasavvuf edebiyatının birçok yere ulaştığını dile getiren Kemikli, “Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Veli’nin irfan mektebi ve muhiti, Horasan erenleri, abdallar, kalender dervişler, bunlar hikmetleri Anadolu topraklarına taşıdılar. Sarı Saltuk ve Molla İlahi ise Yesevi izini Rumeli’ye, Balkanlara taşıdı. İbrahim Gülşeni ile de Mısır’a, Kahire’ye.” şeklinde konuştu.