Alman Feredal Meclisi’nin 1915 olaylarını soykırım olarak niteleyen tasarının onaylanması üzerine bir açıklama yapan Türkiye Cumhuriyeti Brüksel Basın Müşaviri Veysel Filiz, bu girişimin hiçbir parlamentonun görevi olamayacağını söyledi.
Basın Müşaviri Veysel Filiz, Alman Parlamentosu’nun 1915 olaylarıyla ilgili tasarıyı onaylamasını anlaşılmaz bulduğunu ifade ederek, “Bu girişim hiç bir parlamentonun görevi olamaz ve bu sonucun hiç bir hukuki zemini yoktur” diye ekldi.
“ÇAĞ AÇIP, ÇAĞ KAPATAN BİR MEDENİYETİN TEMSİLCİLERİNİ BU KARAR YIKMAZ”
Almanya Federal Parlamentosu’nun kararı üzerine üzüntü duyulmayacağını belirten ve bu oyunun neredeyse iki yüz yıldır süregelen bir atraksiyon haline geldiğini vurgulayan Filiz, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü:
“Ülkemiz ve Hükümetimiz gerekli açıklamaları yapmaktadır. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Büyükelçi İbrahim Kalın’ın düşüncelerini duydunuz. Bundan ne ilerisi ne de gerisi var, biz haklı duruşumuzu savunmaya devam edeceğiz. Herkes kendine düşen rolü uyguluyor. Şunu da belirtelim, karşı oy kullanan Milletvekili Bettina Kudla haklı, ucube gibi bir karar alındı, Ancak Üç milyon’dan fazla Türk vatandaşını rencide eden bu karar, ötekileştiren, damgalayan ve getolaştırılmaya sürükleyen bir kazaya neden oldu. Şimdi sormak gerekir, özellikle mülteciler konusu başta olmak üzere kriz ve mütasyon dönemi geçiren bu coğrafyada, ayrıeten etik ve samimi işbirliklerine ihtiyaç duyulduğu bir dönemde, Türkiye karşıtı bu hamle hangi planın parçasıdır. Bu karara sevinenlere baktığınızda başta İslam karşıtı gruplar olmak üzere, Türkiye karşıtı ve Cumhurbaşkanımızı özellikle hedef alan dezenformasyon ve algı operasyonu tezgahlayan cephenin ön plana çıktığını görüyoruz. Bu durumda yapmamız gereken en önemli hamle, Milli meselelerde daha duyarlı olmak, birlikte hareket edebilmek ve karar alıcıları etkilemede ciddi bir zihniyet değişimine gitmek olacaktır. Çağ açıp çağ kapadan bir medeniyetin temsilcilerini bu tür kararlar yıkmaz, tam aksine daha güçlü kılar diye inanmak istiyorum. Bizler başta Almanya olmak üzere neredeyse 60 yıldır emek verip restorasyonunu gerçekleştirdiğimiz Avrupa ülkelerine daha çok vicdan, merhamet, adalet, dayanışma ve eşitlik ilkeleri kapsamında davranmayı silbaştan öğretmek zorundayız. Bunun için ilk değişim girişimini kendimizi gözden geçirerek, temsil yapılarımızı ve metodlarımızı yeniden değerlendirerek ve özellikle kendimizi daha çok güvende hissetmek adına etrafımıza inşa ettiğimiz duvarları kırarak başlatmalıyız. Bu tür kararlarla toplumumuz üzülmemeli, tam aksine kenetlenerek önünü daha iyi görmeli.”