“Unutulan gelenek saya gezme”

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Saya; ayakkabının yumuşak olan üst bölümü, gebe koyunların karnındaki yavru yüz günlük olduğunda çobanların yaptığı tören, yayla ve kırlarda hayvanlar için yapılan üstü samanla örtülü yer, kadın giysisi, iş önlüğü, kundura yüzü gibi anlamlara gelmektedir.

Emirdağ’da saya gezmeye ayıcı oyunu da denir.

Yaylada oynanan oyunlardan olmamasına karşılık, koyunculuk ve yaylacılıkla ilgisi olduğu için yayla oyunlardan sayılır. Halk arasında, kuzuların koyun karnında canlandığı günler olarak kabul edilen zemherinin 27. günü koyunculuk yapan ailelerin çocuklarının oynadığı bir oyundur. Geleneksel seyirlik oyunlarındandır. Esas itibari ile 7 oyuncudan kurulur. 1- Keçekülah 2-Manici 3-Değnekçi 4-Siyah ayı 5-Beyaz ayı 6-Tefçi 7-Torbacı…

Keçekülahın başında keçe bir külah, belinde kuşak ve kama, başında Türkmen poşusu, elinde maşa vardır. Oyunu düzenler. Seyirci ve oyunculara gerekli komutları verir. Gidilecek evleri belirler. Toplanan yiyecekleripişirtip beraber yenmesini sağlar. Manici ev sahibinin durumuna göre mani söyler. Ev sahibi bekletirse veya az verirse ona göre maniler söyler. Tefçi manicinin ezgisine göre tefini çalar. Değnekçi, keçekülahın yardımcısıdır. Torbacı verilen yiyecekleri toplar, torbasına koyar. Siyah ayının yüzü siyaha boyanır. Siyah gömlek ve don giyer. Beyaz ayı ise beyaz gömlek ve beyaz don giyer. Oyun esas ayılar üzerine kurulur. Ayılar hem mahalli oyunlar oynar ve hem de keçekülahın komutu ile türlü muziplikler yaparak seyredenleri güldürürler.

AYICI MANİLERİ

1-Ayımın gözleri humar                                                     
Birini açar birin yumar                                                       
Ablasından bahşiş umar                                                       
Dön gücük ayım dön                                                             
(gücük: Kuyruksuz)                    

2-Şekerim var ezilecek
Tülbentlerde süzülecek
Ver ablası bahşişini
Çok kapım var gezilecek

3-Hey hayadan hayadan                                                      
Yılan akar kayadan                                                              
Açlığımızdan değil                                                               
Töre kalmış sayadan                                                             

4-Yağan yağmur mu kar mı
Gönlün ferah mı dar mı
Ben burada ne çekerim
Acep haberin var mı

5-Ayım öldü duydunuz mu
Cebine harçlık koydunuz mu
Derisini soydunuz mu
Dön gücük ayım dön

Yurdun değişik yörelerinde de bu oyun oynanır. Fahrettin Kırzıoğlu’nun tespitleri şöyledir:Saya gezmesi genellikle koç katımından sonraki 100. günde olur. Bu da Zemheri ayının ortalarına rastlamaktadır. Köy gençleri bir araya toplanır. İçlerinden seçtikleri üç genci çoban, Arap ve gelin kılığına sokarlar. Çoban kıyafetindeki köseye keçeden yapılma aba veya kürk giydirilir, takma sakal, bıyık takılır ve belindeki kuşağa takırdak, çan ve zil bağlanarak eline de uzunca bir değnek verilir. Arabanın yüzü kül ile boyanır ve başına da telek ve çıpkılardan yapılan bir başlık vurulur, eline bir tef verilir. Gelin kılığına sokulan gencin başına yazmadan bir örtü ile uzun kollu entari giydirilir. Ayrıca, gençlerden birkaçına da  toplanacak yağ, bulgur vs.. koymak için heybe, torba ve helke verilir. Akşamdan sonra köyün bir ucundan başlanarak evler tek tek dolaşılır. Dolaşma esnasında hep bir ağızdan şu türkü söylenir.

Kınalı koç mor koyunu aşılar
Zemheri ayazı her yer ışılar
Sayaya çıkmış da obadan yiğitler
Haberiniz olsun konu komşular

Vardıkları her evde çeşitli oyunlar düzenlenir. Avluya girişte şu maniyi okurlar.

Sayacı geldi duydun mu
Köseyi gelini gördün mü
Niye geldiler sordun mu
Bulgur yağ ekmek verdin mi

Köse dediğimiz çoban kılığındaki erkek, hane sahibinden bahşiş almak maksadıyla yalancıktan yere yatar, bayılır. Arabanın çaldığı defin eşliğinde gelin kılığındaki arkadaşı, başında şu türküyü söyler:

Köse oğlan yatar uzun
Benim ağam iki gözüm
Ablama sözün geçerse
Heybeye koy iğde üzüm
Kösemin gözleri humar
Birin açar birin yumar
Uzanmış yerde yatıyor
Ağasından bahşiş umar
Koyunun çift kuzulasın
İneklerin buzalasın
Bulgurunan yağ verirsen
Mayaların yavrulasın
Kırık kağnının kayışı
Gelir gıvrışıgıvrışı
Kalkalım kösem kalkalım
Ağamdan aldık bahşişi
Yekin köse oğlan yekin
Toza battı samur kürkün
Tasalanıp gayret çekme
Ayağa kalk doldu yükün
Ambarına buğday dolsun
Ablam çift oğlan doğursun
Müsaade alıp gideriz
Ağam hanen kutlu olsun

Hane sahibinin verdiği bahşişten sonra ayağa kalkmaya “Oğlan canlandı” veyahut “Köse canlandı” tabiri kullanılır. Elde edilen bulgur ve tereyağıyla büyük kazanda pilav pişirilir. Toplanan diğer erzaklar, büyük sinilerin üstüne konur, yenilir, içilir, sabaha kadar eğlenilir.

Topluluk her eve vardığında hane sahibinin hoşuna gidecek türküler söylerler. Bunlardan bazısı şöyledir:

Evine vardım da yeşil bağ gibi
Bir çift kızı var da doğan ay gibi
Oğlunu sorarsan burma bıyıklı
Yanında duruyor karlı dağ gibi
Evinin önü de bir derin kuyu
Dünyada bulunmaz ağamın huyu
Ablam üç eteği giymiş salınır
Boğazına takmış mavi boncuğu

Devamında dualar edilir:

“Veren evler şen olsun.”
“Yağ verenin davarı dişi olsun,bulgur verenin davarı erkek olsun.”
“Gümbür gümbür yayasın
Fosur fosur sağasın
Şu oğluma şu kızıma diyesin”

Ahmet Urfalı

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.