SAADET PARTİSİ YENİDEN ÜMİT OLABİLİR (2)

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

27 Şubat 2011 tarihinde Erbakan Hoca’nın vefatının akabinde, SP Genel İdare Kurulu (GİK) 5 Mart 2011 tarihi itibarıyla Sn. M Kamalak beyefendiyi Genel Başkanlığa getirmiştir. Sn. Kamalak beyefendinin başkanlığında SP 4 genel seçim geçirmiştir. Bunlardan biri 2014 yerel seçimleridir ve %2 oy almıştır. Diğerleri 2011, 2015, 2015 genel seçimleridir, sırasıyla %1.27, %2.06 ve %0.68 oy almıştır.

2011 seçimlerinden itibaren her genel seçimden sonra SP merkez yönetimi ‘Seçim Değerlendirmesi’ adı altında günlerce teşkilatları dinlemiş, raporlar almış, müzakereler yapmış ancak sonuçlar istikrarlı bir şekilde düşerek mevcut hale inmiştir.

Genel olarak bu çerçevede üç şeyi söylemek mümkündür. Aslında çok şeyi söylemek mümkündür ancak konuyu ilkeler seviyesinde tutabilmek için üç genel hususa değinmek ile yetineceğim. Bu üç husustan birkaç önerme daha çıkarıp akabinde o önermeleri detaylandırarak yazılarımı tamamlayacağım.

Birincisi, merkez yönetimi teşkilatları ciddiye almamaktadır. Teşkilatların yanlış değerlendirme yapacağını düşünmek mümkün değildir. Çünkü seçimleri arazide yürütenler teşkilatların bizzat kendileridir. En büyük sıkıntıyı çekenler de onlardır. Dolayısıyla verecekleri seçim değerlendirme raporları da en isabetli raporlar olmaktadır. Onları ciddiye almak, rapor toplamak değildir. Formalite icabı kendilerini dinlemek ise hiç değildir. Onları ciddiye almak, toplanan raporların ve tavsiyelerin gereğini yapmaktır. Gereği olarak ne yapıldığı da teşkilatlara ‘geri dönüşüm’ olarak ikna edici bir şekilde anlatılmalıdır. Eğer bunlar yapılmazsa, zamanla teşkilatlardaki motivasyon azalır ve heyecan söner. Teşkilatlardaki nitelikli insanlar, birer birer ciddiye alınmadıkları için kenara çekilirler. Sonuçta nicelik olarak kayıpların yanında nitelik olarak da kayıplar olur. Bir teşkilat, merkezdeki birkaç parlak adamın varlığı ya da yokluğu ile var ya da yok olmaz. En küçük birim olarak görülebilecek bir mahalledeki nitelikli insanları bile tutamadığı anda esas kayıplar başlar. Her mahallenin eşrafı bulunur. Bunların teşkilatlara sırt çevirmesi söz konusu ise çözülmesi gereken esas mesele budur. Anadolu insanı bir meseleyi devamlı söylemez. İki üç defa söylediğinde dinlenilmediğini görürse ondan sonra ne fikirlerini ne de kendisini görebilirsiniz.

İkincisi, mevcut merkez yönetimi sonuç alabilecek değerlendirme ve eylemler ortaya koymamakta ya da koyamamaktadır. Bu eksende son iki genel seçimle ilgili birkaç hususu kısaca değerlendirmek gerekir. Merkez yönetimi 7 Haziran seçimlerine geniş bir koalisyon ile girmeyi düşünmüş ancak böyle bir koalisyonu oluşturamamıştır. Sonuçta elinde iki alternatif kalmıştır. Birincisi BBP ile ikincisi ise bağımsız adaylar ile seçime girmek. Ülke çapında bağımsız adaylarla seçime girme çalışmasını bir avukat yapmış ve merkez yönetimine detaylı bir rapor sunmuştur. Konu ile ilgili de ısrarcı olmuştur. Bağımsız adaylar ile 30’un üzerinde milletvekili çıkarmak mümkün gözükmektedir. Ancak merkezde bunun kabul edilmediğini öğrendik ama makul gerekçesini bilmiyoruz.

BBP ile seçime girildiği takdirde ise, iyi bir takdimle alınacak oyun ancak %3-5 bandında olabileceğini herkes görmekteydi. Merkez yönetiminin bunu görememesi iyi sorgulanması gereken bir konudur. Dahası, SP seçime giderken, bunu ‘Milli İttifak’ olarak tanımlamak, iki genel başkanın medyada eşit takdimi, SP genel başkanının görece düşük profil oluşturması usül olarak yapılan hatalardandır. SP genel başkanının paralel yapıyı savunuyormuş izlenimi vermesi ise ayrı bir sorun teşkil etmiştir. Sn. Ahmet Özal beyefendinin Mardin’den aday gösterilmesinin gerekçesi ise hala bilinmemektedir. Bütün bunlara rağmen, merkez yönetiminin çok yüksek bir beklenti içerisinde olması ise hayret vericidir. Merkez yönetimi kendini o kadar inandırmıştır ki seçimlere on gün kala araziden bütün il başkanlarını ve genel başkan yardımcılarını Ankara’ya çağırarak ‘şu anda %8.5 civarındayız, %1.5-2 oranında oyumuzu da vereceğimiz son ilanlarla alacağız’ diyerek teşkilatlara (yaklaşık 2 milyon liraya baliğ olan) ek maddi yükler yüklemiştir. Daha sonra da ‘bizim için bu sonuçlar çok büyük bir sürpriz olmadı’ mealinde yorumların yapılması, herhalde teşkilatlar açısından en iç acıtıcı yorumlar olmuştur.

7 Haziran seçimlerinden hemen sonra tekrar genel seçimlerin gündeme gelmesi ile bu sefer merkez yönetimi değişik kanallardan meclisteki her parti ile görüşme yapmış ve sonunda görüşmelerde Ak Partisi ile epey ileriye gitmiştir. Tabi bu süreçte teşkilatlar da bu müzakerelerden kendi sonuçlarını çıkarmışlardır. Hem süreç bitinceye kadar çalışamamışlar hem de kendi varlıklarını sorgular olmuşlardır. Sonunda alından %0.68’lik netice bu sorulara nasıl cevap verdiklerine ilişkin bizlere yeterince ipucu vermektedir. Kabaca, merkez yönetimi kendi tabanını adeta itmiştir diyebiliriz.

Merkez yönetiminin programsızlığı ve eleştirilerin akabinde ‘peki siz ne yapacaksınız?’ sorusu karşısında verecek cevabının olmaması ise başlı başına değerlendirilecek bir konudur. Bu konuyu detaylandırmayı sonraki yazılarıma bırakıyorum.

Üçüncü genel husus ise; genel merkez yönetimindeki belirsizliklerdir. Merkez yönetimi nasıl oluşur, kararlar nasıl alınır, merkez yönetimine nasıl girilir, yönetimde ne kadar kalınır, hangi makam ne tür nitelikler talep eder vb. gibi daha birçok konu halihazırda net tanımları olmayan konulardır. Diyebilirsiniz ki Başkanlık Divanı, Genel İdare Kurulu (GİK) içinden oluşturulur… O zaman bakıyoruz ki GİK büyük kongrede kendisini seçecek il delegelerini belirleyebilmektedir! Diğer bir ifade ile burada kısır bir döngü oluşmuştur. Merkez yönetimi, kendisini seçecek büyük kongre delegelerini belirliyor, büyük kongre delegeleri de merkez yönetimini seçiyor! Normal partilerde bu tür döngüler doğal karşılanabilir. Ancak ideolojisi olan bir partide bu tür manipülasyonlar hareketin tıkanmasına vesile olur ve olmuştur. Bu durumda kimlerin nasıl delege olacağı, kaç kez delege olabileceği, nelere dikkat edeceği vs gibi konuların da netliğe kavuşması gerektiği ortaya çıkmaktadır. Bu da demektir ki bütün yapı komple gözden geçirilmelidir.

Bu tür belirsizliklerin nelere sebep olabileceğine örnek olarak şu yaşananları verebiliriz. Son olarak alınan sonuçlardan dolayı sorumluluğu gereği genel başkan doğal olarak istifasını sunmuştur. Ancak istifasını sözel olarak pozisyonu tartışmalı bir muhterem şahsa ifade ediyor ve o da reddediyor. Akabinde de genel başkan pozisyonunu sürdürebiliyor ise bunun teşkilatlara makul bir açıklamasını yapmak oldukça zordur. Aslında bir genel başkanın nasıl istifa edeceği de bellidir. İşte bütün mevcut belirsizlikler bir genel başkanın istifa sürecini bile çok karmaşık hale getirebilmektedir.

Aynı şekilde adeta bütün bu belirsizlikleri örtmek için, merkez yönetiminin hoş olmayan iç politik taktiklere başvurması da doğal bir sonuç olmaktadır. Örneğin, teşkilatlara ‘yumuşak konuşun, hakaret etmeyin, bu yüzden bu sonuçları alıyoruz’ gibi itham edici ifadelerin kullanılması bir nevi merkezi savunma güdüsüdür. Ortaya çıkan sonuçların teşkilatlara yıkılması çabası olarak algılanır. Bu tavsiyelerin, en yakınlarına bile uygulayamayan bir ağızdan çıkması ise tamamen taktik olarak algılanması için yeterlidir.

Bu üç genel değerlendirmeden sonra ‘Mecrasını Arayan Su’ yazısında yazdığım üç önermeyi hatırlatmak istiyorum.

1. SP’nin kurulduğundan buyana genel başkanlık sorunu vardır.

2. SP’nin Milli Görüş ideolojisini taşıyacak güncel bir program sorunu vardır.

3. SP, kadrolarını gençleştiremediği için içine doğru çöküyor.

Şimdi, bu üç önermeye ek olarak, bu zamana kadar yazdıklarımdan esinlenerek üç önerme daha yapmak istiyorum.

1. Partinin işlevselliği, günümüz şartlarına göre tepeden tırnağa yeniden tanımlanmalı ve yapılandırılmalıdır.
2. Merkezde bir kısım muhterem şahıs, partiyi zihnen temlik etmiştir. Bu sorun, gelişimin önündeki en büyük engel haline dönüşmektedir.
3. Partinin gelecek vaad eden genç kadroları, merkezden geçmişe yönelik oluşturulan zihinsel labirentlerde bocalamaktadırlar.

Partinin ilkeli ve iyi bir toplanma merkezi haline getirilebilmesi için, bundan sonraki yazılarımı bu altı önerme çerçevesinde sürdüreceğim.

Selam sevgi ve saygılarımla

Mete GÜNDOĞAN
29 Şubat 2016 – Ankara

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.