“Oruç tutmanın Fazîleti”

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Rahmân ve Rahîm olan Yüce ALLAH’ın (c.c.) adıyla…

Hamd âlemlerin Rabbi ALLAH (c.c.) içindir. Salât ve Selâm Peygamber efendimiz Hazret-i Muhammed Mustafa (s.a.v)’in âli’nin ve ashâbinin üzerine olsun inşaallah. Amin.

Muhterem Müslümanlar,

1441 Ramazân-ı Şerif ayımızın 8. Günündeyiz insaallah. Bizleri Rahmet, Mağfiret ve Kutuluş ayına ulaştıran ve faziletinden isitfade ettiren Rabbimiz Hazret-i Allah’a (c.c.) nice hamdü senâlar olsun insaallah. “Oruç tut, sıhhat bul” diyen Fahri Kâinât efendimiz Hazret-i Muhammed Mustafa Sallallâhu Aleyhi ve Sellem efendimize nice Salâtü Selâmlar olsun insaallah. Oruç tutmanın fazileti, oruçluya iftâr ettirmenin sevâbı ve oruçu bozupta kaza gerektiren meslelerden bahsetmeyi uygun gördük insaallah.

Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Oruç, (sâdece) yemeyi ve içmeyi terk etmek(ten ibâret) değildir. Gerçek oruç; boş, faydasız ve çirkin sözleri de terk ederek tutulan oruçtur.” (Beyhakî, Sünen-i Kübrâ)

Medîne-i Münevvere’ye hicretin başlarında, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) tarafından Müslümanlara, her ay üç gün ve bir de Âşûrâ günü oruç tutmak emrolunmuştu. Hicret-i nebeviyyeden bir buçuk sene sonra, Şâban ayının onunda da Ramazân-ı şerîf orucu farz kılındı.

Bakara Sûresi’nin 185. âyet-i celîlesinde buyurulmuştur ki (meâlen): “…Şimdi sizden Ramazan ayında hazır bulunan, o ayın orucunu tutsun. Ve hasta veya sefer hâlinde bulunursa diğer günlerde o miktar oruç tutsun. Allâhü Teâlâ sizin için kolaylık ister, sizin için güçlük istemez…”

Hakîm-i Tirmizî Hazretleri, bu âyet-i celîlede geçen yüsr (kolaylık) kelimesinin tefsîrinde şöyle demiştir: Yüsr, cennetin ismidir. Zîrâ bütün kolaylıklar cennettedir. Usr (zorluk) ise cehennemin ismidir, zîrâ bütün zorluklar oradadır. Yani Allâhü Teâlâ, orucunuz sebebiyle sizin cennete girmenizi istiyor, cehenneme girmenizi istemiyor.

Bir hadîs-i şerîfte şöyle buyuruldu: “Oruç tutan için iki sevinç vardır: İftar ettiğinde (orucunu tamama erdirip yemek içmek imkânına) kavuştuğu sevinç ve Rabbi’nin huzuruna çıktığında (kavuşacağı yüksek derecelerden dolayı) sevinç.”

Tevbe Sûresi’nin 112. âyetinde geçen es-sâihûn (seyâhat edenler) kelimesi, oruç tutanlar diye tefsîr olunmuştur. Zîrâ hadîs-i şerîfte: “Ümmetimin seyâhati oruçtur” buyurulmuştur. Orucun iki cihetle seyâhate benzerliği vardır:

1- Evvelâ seyahat eden kimse, çok kere yiyip içmek vesâir nefsinin arzularından mahrum kalır ve bazı zorluklara sabır ve tahammül etmek mecbûriyetinde bulunur. Oruç da insanı, nefsin arzularından alıkoyması noktasında mühim bir seyâhate benzer.

2- Bir de seyahat, insanın görmediği, bilmediği birtakım şeylere vâkıf olmasına vesîle olduğu gibi oruç da melekût âlemlerinin gizliliklerine vâkıf olmaya vesîledir. Oruç tutan kimse bu vesîle ile birçok bereketlere, tecellilere kavuşur ki böylece mânevî bir makâmdan diğerine intikâl etmiş bulunur. Bu cihetle de oruca seyâhat denilmiştir.

Oruçluyu İftâr ettirmenin sevâbı

Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Her kim bir oruçluya helâl olan yiyecek ve içecek ile iftar ettirirse melâike-i kirâm, Ramazân-ı Şerîf ayının tamamında, Cebrâil Aleyhisselâm da Kadir Gecesi’nde o kimse için istiğfâr ederler.” (Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)

Selmân-ı Fârisî’den (r.a.) rivâyet olundu; Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular ki: “Her kim, Ramazân-ı Şerîf ayında bir oruçluyu helâl kazancı ile iftâr ettirirse, melekler bütün Ramazân-ı Şerîf gecelerinde onun için istiğfâr ederler. Kadir Gecesi olduğunda Cebrâîl Aleyhisselâm onunla musâfaha eder. Cebrâîl Aleyhisselâm’ın kendisiyle musâfaha ettiği kimsenin kalbi incelir, gözyaşları çoğalır.”

“Yâ Resûlallâh! Yanında iftâr ettirecek bir şeyi olmayan ne yapsın?” diye sordum.

“Bir avuç kadar pek az bir şey de olsa bu mükâfâtı alır.” buyurdular.

“Elinde bir lokma ekmek bile olmayan ne yapsın?” dedim.

“Su karıştırılmış süt ile de olur” buyurdular.

“O da yoksa?” dedim.

“Bir yudum su ile bile olsa iftâr ettiren bu mükâfâta kavuşur” buyurdular. (Mirkâtü’l-Mefâtîh)

Orucu bozup da sadece kazâ icab ettiren şeyler

  • Oruç hatırında iken boğazına bir şey kaçmak.
  • Ağzına aldığı veya burnuna çektiği su, hata ile boğazına kaçmak.
  • Unutarak yedikten sonra, orucu bozulmadığı hâlde bozulduğunu zannederek bilerek yemek ve içmek.
  • Ağzına giren kar veya yağmur suyunu istemeyerek yutmak.
  • İğne vurdurmak.
  • Burnuna ilaç çekmek.
  • Kulağına yağ akıtmak.
  • İmsak vaktinin girmediğini sanarak sahur yemek.
  • Güneş battığı zannı ile iftâr etmek.
  • Dişi kanayıp kanı, tükürüğünden fazla veya tükürüğü ile müsâvî olduğu hâlde yutmak.
  • Buhur yakıp, dumanını boğazına kaçırmak (içine çekmek).

Bu vesileyle Rahmet, Mağfiret, Bereket ve kurtuluş ayımız Ramazân-ı Şerifimizi ve Cuma günümüzü tebrik ederiz. İdrâk etmekte olduğumuz bu Ramazân-ı Şerifimiz bizleri şu sıkıntılı ve hastalıklı günlerden çıkarak selâmetimize ferahlamamıza ve kurtuluşumuza vesile olur inşallah. Hayırlı ve Bereketli Ramazanlar, Hayırlı ve bereketli Cumalar dileriz inşaallah. Âmin.

Vesselâm.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.