“Milli kimliğimiz dilimizdir”

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

İnsan dili binlerce yılın tecrübe ve birikimini taşıyan çok özel bir vasıtadır. Her dil farklı bir toplumun tecrübe, bilgi ve anlayışını biriktirmiştir. Çok derinlerde, henüz bilimin öğrenemediği kadar eski bir tarihte ortaya çıkan bir dil, daha doğarken belli bir coğrafyanın iklimi, tabiat şartları, bitki örtüsü, hayvan varlığı dilin muhtevasını belirler.

Bir bozkır kavmi olarak tarih sahnesine giren Türklerin dünyayı çok geniş olarak algılayan harekete dayalı bir dil oluşturmaları son derece tabiidir. Ilıman  kuşakların durgun hayat tarzı, bitki ve çiçekleri yerine olabildiğine uzanan bozkırların enginliği; mavi gök altındaki bütün toprakları yaşanacak bir yurt olarak gören geniş bir anlayış; uzun mesafeleri aşan en uygun varlık olarak at; bozkırda yaşayan serazat hayvanlar ve sürüler; onlarla iç içe geçen ve yarım saat içinde sökülüp günlerce süren yolculuklardan sonra çok uzak bir yerde yeniden yarım saat içinde kurulabilen çadırlarda yaşayan hayat tarzı, Türk başlangıcına damgasını vurmuştur.

Çocuklar aynı nesne ve hareketlere aynı kelimelerin ad olarak verildiğini algılayıp şartlı refleks ve hafıza yoluyla dili edinirler. Dolayısıyla ana dili bizim için herhangi bir organımız, gözümüz, elimiz kadar tabiidir. İşte bizim içine doğduğumuz bu tabii evren, anne babalarımızın, dedelerimizin de içine doğmuş oldukları tabii evrendir. Çocuklarımızın ve torunlarımızın da içine doğacakları tabii evren aynıdır. Ancak yukarıda bahsettiğim, asırlar fark edilemeyen bir değişip gelişme söz konusudur.

Bir yandan aynı toplumun yüzyıllara ve hatta tarihin bilinmeyen dönemlerine uzanan geçmişin bütün tecrübe ve birikimlerini taşıyan özelliğiyle, bir yandan sonradan öğrenmeyle değil tabii edinme yoluyla öğrenilmesi özelliğiyle dil, toplumun en belirleyici unsuru olmaktadır. Yani dil sayesinde hem fert çevreyi anlamaya başladığı andan itibaren kendini aynı toplum içinde hissetmekte, hem de toplum diğer toplumlardan farklı olduğunu idrak etmektedir. Böylece dil, ferdi içinde bulunduğu toplumun parçası haline getirirken toplumu da başka unsurlar da bu oluşumu sağlar. Ancak birçok araştırmacıya göre milleti oluşturan en önemli unsur dildir.

Yazarların Türkçe konuşup yazmayan kimselere olan sitemi, Türk Dili üzerindeki Arapça ve Farsça baskısıydı.

Atatürk; “Türkçe, Türk Milletinin kalbidir, beynidir.”

Milli kimlik, milli benlik ancak anadili ile korunur, geliştirilir, sürdürülür.

Türkçe; Kerkük’te yaralı bir güvercin, Türkistan’da tutsak bir aslandır.Avrupa’nın ortasında hayata tutunmaya çalışan öksüz bir çocuktur Türkçe.

Senin kutsal dilin için en büyük görevin onunla konuşup yazmaktır, onu öğretmektir, soylu oğullarına, gökçek kızlarına.

Varlığını Türk olarak sürdürmek dileğinde isen, yüzyıllar ötesinden Bilge Kağan’ın sözüne kulak vermelisin, beylik erkek oğlunun kul olmasını, hanımlık kız çocuğunun cariye olmasını istemiyorsan,

“Türk adını bırakma,
yabancılara itaat ederek
kimliğini unutma.”

Kimliğin Türkçendir, sen bozkırların özgür halkısın, boynuna tasma geçiremez hiç kimse.

Ahmet Urfalı

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.