GÖÇTE YENİ KAVRAMLAR

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Ekonomik nedenli olarak başlayan Avrupa’ya göç olgusu gitgide siyasal, kültürel, ekonomik ve psikolojik boyutlar kazanmıştır.

Misafir işçilikten siyasal katılımcılığa, kültürel entegrasyona, işverenliğe kadar bir süreç yaşanmaya başlanmıştır.

Bugün Belçika’ da federal ve bölgesel parlamentoda Türk milletvekilleri bulunmaktadır. Belçika’nın çeşitli kentlerinde çok sayıda meclis üyesi vardır. Belçika’da 150 yakın Türk derneği faaliyet göstermektedir. Yüzlerce Türk işyerinde,  binlerce kişiye istihdam sağlanmaktadır.Bu durum karşısında sosyologlar, çeşitli milletlerden Avrupa’ da oluşan sosyal gruplara değişik adlar vererek kavramsal açıklamalar yapmaktadırlar.

Çalışma piyasası giderek yüksek bir uzmanlaşmayı gerektirdikçe, birinci kuşağın izinde giden ikinci ve üçüncü kuşağın Belçika toplumunda yer edinmesi daha da güçleşmektedir. Buna karşılık sayıları sürekli artmakta olan vasıflı işgücünü temsil eden Türk gençleri, kamusal hayatının hemen her kesiminde hak ettikleri mevkilerde yer almaya başlamıştır. Türklerin her yıl artan sayıda üniversiteye girmesi, yerel yönetimlerde seçim yolu ile sorumluluk gerektiren işlere aday olmaları, ulusal siyasi partilerde önemli mevkiler işgal etmeleri, üçüncü kuşağın farklı, daha demokratik bir dünya görüşü taşıdığı izlemini vermektedir.

Büyük sayıda yabancı iş gücünün Avrupa’ya göç ettiği 1960’lı yılların oluşturduğu “dışlayıcı”  politikalar, Soğuk Savaş’ ın sona ermesi ile bir ölçüde değişmiştir. 1989’da Berlin Duvarının yıkılışı, iki Almanya’nın birleşmesi, Avrupa Birliği’nin önemli merhalelerini temsil eden Schengen, Maastricht  Anlaşmaları 1990’lu yıllarda yetişen gençlere yeni ufuklar açtı. Yurttaşlık yasalarında köklü bir değişiklik yapmayan Almanya gibi ülkeler bile “farklı kitlelere kamusal alanda yer vermek “ gibi çok kültürlü politikalar üretmeye başladı. Böylece üçüncü göçmen kuşağının üyeleri, bağlı oldukları iç grubunun üyelerinden başka değer düşüncelerini paylaştığı yeni gruplarla da bütünleşme fırsatını bulmuşlardır. Batılı ülkeleri mantar gibi saran bu yüksek sayıdaki sivil toplum örgütleri, üçüncü kuşağın hevesle sarıldığı bir ortam oluşturmuştur.

Çok kültürlülük, demokratikleşmeye giden bir yol olarak algılanabileceği gibi, özellikle bir devlet politikası olduğu zaman aslında iktidar güçlerinin hegemonyasını sürdürmeye yarayan bir söylem haline dönüşmektedir. Zira etnik ve dini kökenli gruplara kendi etnik kimliklerini ve kültürlerini açıklamaya yardımcı olan bu kuruluşlar, göçmen gruplarına, gerçek taleplerine cevap verebilecek olan siyasal haklar sağlamayıp onlara sadece kültürel alanı mücadele yeri olarak açmakta, varlıklarını duyurmaya hizmet etmektedir. Göçmenlerin bulundukları ülkelerde işçilikten işyeri sahipliğine çıkmaları, devlet dairelerinde yer edinmeleri yerli tepkilere de sebep olmuştur. Zaman zaman Avrupa’daki dışlayıcı ırkçı akımların tepkileri artık olağan hâle gelmiştir. Bu durum, sosyologları göçte yeni kavramların kuramlarını disipline etmeye zorlamıştır. Bugün için göçte yeni kavramlar şu şekilde sıralanmaktadır.

Bunlar;

Yeni Irk

Euro- Türk ( Avrupalı Türk )

Belçikalı Türk

Ulus-Ötesi vatandaş

Etnik azınlık

Çokkültürlülük

Çeşitlilik içinde bütünlük

Diaspora

Dünya vatandaşlığı

Kültürel kimlik

Çeşitlilik üstü bütünlük gibi kavramlardır. Yazılarımızda kendi cephemizden bu kavramları açıklamaya çalışacağız.

Ahmet Urfalı

goc

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.