“Gede” sözü

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

‘’Gede kuzudan koç olmaz.’’ Ahmet Çavuş

Gede, Emirdağ ağzında çok kullanılan bir sözcüktür. Doğrusu bu yazıyı kaleme almayı düşündüğümde “gede” kelimesinin bu denli geniş bir anlam içerdiğini bilmiyordum. Şimdi “gede”nin anlam yelpazesinde bir gezinti yapalım: Halk ağzında gede, sıfat olarak; çelimsiz, zayıf, karnı şiş, hastalıklı, açgözlü, obur, annesi babası olmayan, arsız, cimri, kötü, dilenci, yoksul. (kimse) anlamlarına gelmektedir. Gede sözcüğü kendini anlamlandırırken cimrilik yapmamış, aksine çok cömert davranmıştır.

Daha bitmedi, “gede” Türkistan’da erkek çocuk karşılığında kullanıyormuş. Anasız kuzu, manda yavrusu (gede/gedek), çoluk çocuk, yurtsuz yuvasız, anasız babasız, elsiz küllüksüz, odsuzocaksız, ataşsızçırasız, aşsız ekmeksiz anlamları için ne dersiniz?

Emirdağ halk şiirinden bir örneği Ömer Faruk Köse’nin yazımıza bir katkısı olarak sunuyorum:

“Gedeler azgın olur
Çalımı düzgün olur
Gedeye kız verenler
Hâlinden bezgin olur”

Gedelik etmek, gede olmak, aç gede demek,gedeleşmek, gedelenmek, gede oğlan gede kız… yöremizde kullanılan deyim ve deyişlerdendir. Bir de ilenç; “Allah gede canın ala.”

Dedem Ahmet Çavuş’un en çok kullandığı atasözünü hatırlıyorum. Birisinden yanlış bir davranış görünce; “Gede kuzudan koç olmaz.” derdi.

Sıra “gede” kökünden gelen kelimelere geldi: Gedekılıç; boyunduruğu sabana tutturmak için saban okunun ucundaki deliğe sokulan ağaç çivi için kullanılır. Gedeleç, ok ve yay çantası, sadak, tirkeş demektir. Gedelek, yaprakları ve yumrusu pancara benzeyen ve yumrusu çiğ olarak yenen bir bitkidir. (Gedelek turşularını da unutmayalım.)

Farsça’da isimlere “yer/yeri” anlamı vermek için “-gede” eki eklenir: Ateş-gede (ateş yeri/Mecusi mabedi), mey-gede (şarap yeri/meyhane), büt-gede (Put yeri/puthane)…

“Gede” köken olarak Farsça fakir, kimsesiz anlamına gelen “geda” kelimesinden Türkçeleşmiş ve yukarıda belirttiğimiz anlam genişlemesiyle söylenmiştir.

Geda, Divan edebiyatında kul, köle anlamında mazmun olarak işlenmiştir.

“Sultana sultanlık, gedaya gedalık yaraşır.” söyleyişi insanların bulunduğu yere göre davrandığına işaret eder. Cihan Padişahı Kanuni ( Muhibbi)

“Ey muhibbî âleme şâh olmadan
Dilberin olmak gedâsı hoş gelir.’’ beyitiyletevazusunu gösterir.

“Bir şâha kul oldum ki cihânañagedâdur.” Allah’a kul olmanın mutluluğunu yaşayan Fatih (Avni) bütün cihanın da Ona kul olduğunu belirtir.

Fuzuli, Leyla vü Mecnun mesnevisinde aşık-maşuk ilişkisini ortaya koyar:

“El gafil iken bu maceradan
Sultana sena götür gedadan”

Asırlardan beri değişmeyen bir kuraldır:

“Kapıya bir gedâ gelse, efendinâ uyur derler
Elinde bergüzâr olsa, içeriye buyur derler” (Kapıya bir dilenci gelse, efendi uyuyor derler. Eğer o dilencinin elinde bir armağan varsa içeriye buyur derler.)

İnsanların içinde yaşadıkları toplum, bireylere bazı sorumluluklar yüklediği gibi bazı statü/prestijler de verir. Statü insanın toplum içindeki yerini yurdunu, saygınlık derecesini belirler. Verilmiş statü bireyin cinsiyet, soy gibi özelliklerinden dolayı doğuştan aldığı konumdur. Kazanılmış statü ise kişinin kendi davranış durumuna göre kazanılır. Bunun illa olumlu bir konum olması beklenemez. Gede sözünde olduğu gibi bu statü menfi bir durum da taşıyabilir.

Halk bilgeliği “gede” sözüyle tersinden öğüt anlaşılmalıdır. Cimrilik yerine cömertlik, kötülük yerine iyilik, açgözlülük yerine tok gözlülük, arsızlık yerine arlı olmak her zaman tavsiye ve tercih edilir.

Bu kadar olumsuzluğun üstüne biz yine de Karacaoğlan’dan doğrudan öğüt veren bir dörtlük sunarak yazımızı bitirelim:

“Dinle sana bir nasihat edeyim
Hatırdan gönülden geçici olma
Yiğidin başına bir iş gelince
Onu yâd ellere açıcı olma”

Ahmet Urfalı

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.