Çoğumuzun aklına gelen cevap net.
Bu sorunun cevabı için biraz geçmişe gidelim. 1990 yıllarında pasaport çıkarır ve bundan bir kaç sene sonra hastalığını sebeb göstererek Amerika’ya yerleşir. Gidiş tarihinden tam bir sene sonra Türkiye Cumhuriyeti tarafından kendisine “Cumhuriyeti yıkmaya teşebbüs” davası açılır ve tutuklanması istenir.
Acaba hastalık bahane miydi? “Tutuklama talebinin olacağını önceden biliyor muydu” dersiniz? Hadi buna tesadüf diyelim! 2007 yılında Amerika’da göçmenler bürosuna başvuru yaptı ve bu şekil Amerika’daki oturumunu uzattı.
“Madem hastaydı, o halde göçmenler bürosunda ne işi vardı?” konusu da ayrı bir soru işareti. Yoksa oraya da mı yanlışlıkla gitti? Hadi ona da yanlışlıkla gitti diyelim! 2012 yılında Recep Tayyip Erdoğan döneminin başbakanı iken, Fethullah Gülen’i Türkiye’ye çağırıp orada iş yapmasını, işlerini Türkiye’den yönetmesini istedi ama kendisi bu isteği karşılıksız bıraktı.
Buna da bir şey demeyelim! Ama davetten bir sene sonra 17-25 Aralık 2013’te sahte ses kayıtlarına ne demeli? Ardından beddua olayına? Ne tuhaf hepsi bir senenin içinde gerçekleşiyor? Bunlara da mı tesadüf diyelim?
Peki Taksim olaylarında polise şiddet emrini veren komiser 15 Temmuz gecesi tankın içinde ne arıyordu? O da mı yanlışlıkla o tankın içine girdi! O şahıs hakkında söylenen Fethullah Gülen işbirliği de mi yalan? Peki her şey yalan, yanlışlıkla veya tesadüfse? Doğru olan nedir?
Onur Akpınar