Akyar’da bir marş yükselir semaya. Bu marştır Anadolu yaylasından imdat dileyen Kırım Türk’ünün sesi, nefesi:
‘’Sivastopol önünde yatar gemiler
Atar da nizam topunu, yerle gök iniler
Yardımcıdır bize kırklar yediler
Sılasına kavuşmaz aslan yiğitler
Aman da kaptan paşa emir ver bize
Sılada nişanlımız duacı size’’
Selamlar gider Horasan’dan, Çağatay’dan, Diyar-ı Rum’dan Deşt-i Kıpçak kara yazgılı Kırım’a :
‘’Sivastopol önünde yıkık minare
Düşman dedikleri gelmez imâne
Erenler geliyor bize imdâde
Aman da kaptan paşa emir ver bize
Sılada nişanlımız duacı size ‘’
Kim duyar bizi bizden başka, kim yürek ürperişlerimizin yankısı olur. Her ne beklersek kendimizdendir, her ne görürsek kendimizdendir.
‘’Sivastopol önünde musalla taşı
Sırma kılıç kuşanmış Arap binbaşı
Ölürsek şehidiz, kalırsak gazi
Aman da kaptan paşa izin ver bize
Sılada nişanlımız duacı size ‘’
Kırım; Anadolu’ya kavuşmak için Karadeniz’e sokulur, kucak açar. Ses vermez Anadolu. Anadolu, yetimdir, çaresizdir. Acısını içine damlatır.
İsmail Gaspıralı’nın feryadıdır Türk’e ‘’Tercüman’’ olan ‘’dilde, fikirde, işte birlik ‘’ sözü. Oysa hep gönüllerde saklı kalır dilekler. Cesedi, Sen nehrinden çıkarılan Buğra Alp Giray’dırgözyaşlarımızdaki hüzün:
‘’Uzaklarda yurdum, burdan çok uzak
Her mevsim güneşli, masmavi göklü
Camili, kubbeli, kümbetli, köşklü…
Hele insanları Alp’li, Giray’lı…
Yok haber onlardan, baba evinden ‘’
Sürgün yolunda başlar ağıtlar, ciğerler parçalanır örsle çekiç arasında ;
‘’Alusta’dan esen yeller yüzüme vurdu,
Balalıktan yetiştiğim evde gözyaşım düştü.
Ben bu yerde yaşamadım,
Yaşlılığıma doyamadım,
Vatanıma hasret oldum
Ey Güzel Kırım ‘’
Karadeniz’in karanlık sularında ölüme gönderilen Kırımlı’nınağıdıdır insanlığın bitmeyen dramı. Ve bu ağıtlar, Karadeniz çırpındıkça Anadolu sahillerine dalgalarla vuracak:
‘’Biz Kırım’dan çıkarken
Kar yağmadı kan aktı
Anam babam kız kardeşlerim
Gözleri dolu yaş kaldı
Gökten uçan uçakların
Kanatlarını kim yazar?
Şu Kırım’da da ölen cağ yiğitlerinin
Cenazelerini kim kılar?
Kaçardım ben Akyar’dan
Karadeniz olmasa
Asardım kendimi
Annem babam olmasa’’
Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’dur önderin adı. Dev yürekli, dev düşünce ulu kişidir o. Acının, çilenin içinden doğup gelmiştir.
Onun ‘’ Elbette Türkiye bizim kardeşimiz. Hapisteyken, ‘buradan nasıl çıkarız sağ salim bir şekilde’ diye dua ediyordum, Allah nasip etti Sovyetler de dağıldı, vatanımıza da döndük. Eğer çocuklarımız milli kimliklerini, din ve imanlarını kaybedecek olurlarsa o millet yok olur. Şimdi esas mücadelemiz bu.’’ deyişi kulaklarımızda çınlamaktadır.
Şimdi Kırım’ın hicran tüten toprağı, yarası kabuk bağlamayan halkı yeni sınavların yalazında sınanmaktadır. Bu sınav, aynı zamanda bütün Türk dünyasının da olacaktır.
Ahmet Urfalı