Belçika’ya gelmeden önce Eskişehir’de kafecilik yapan Nesim Işın, Eskişehir’deki kafe konseptini Brüksel’e taşıdı.
Turkuaz ve Binbir Gece’den sonra Marpuç Kafe ile Brüksel’e üç tane Türkiye tarzı kafe kazandıran Nesim Işın, bu tarz kafelerde gençlerin kızlı erkekli, rahat bir şekilde gelip zaman geçirebilmelerinin önemli olduğuna vurgu yaptı.
Nesim Işın, nargilenin içilebildiği kafenin kırahathane kültüründen uzak olduğuna dikkat çekerken, Marpuç Kafe’nin Saint-Josse’a bir yenilik kattığını ifade etti.
Chaussee de Haecht 42, 1210 Saint-Josse-Ten-Noode adresinde bulunan Marpuç Kafe, haftanın yedi günü öğlen saat 14’ten akşam saat 24’e kadar açık oluyor.
İşte röportaj:
‘Marpuç Kafe’yi anlatır mısın?
N.I. “Yaklaşık beş yıldır Brüksel’deyim ve burası bizim üçüncü mekanımız. Brüksel’e bu tip güzel mekanlar kazandırmak için gayret gösteriyoruz. Bundan önceki mekanlarda olduğu gibi, insanlarımızın burayı da beğenip teveccüh göstereceklerine inanıyorum. Şimdiden onlara çok teşekkür ediyorum. Mekan için baya özendik. Belli bir kalitenin, belli bir seviyenin üzerinde olması için gayret gösterdik. Bundan sonra takdir halkımızın.”
Diğer kıraathanelerden farkı nedir?
N.I. “Burası bir kafe. İnsanların rahatlıkla, kızlı erkekli gelebilecekleri, soğuk ve sıcak içecekleri bulabilecekleri, bunun yanında nargile içebilecekleri bir mekan. Bu arada, bir maç yayınımız var. Bunun için büyük bir televizyon yerleştirdik. Keyifli, güzel ve hoş sohbetlerin yapılabileceği, sıcak, samimi bir mekan diye tarif edebiliriz.”
Buralarda pek böyle bir mekan yoktu değil mi?
N.I. “Genelde buradaki toplumda bu tip yerler pek yok. Daha çok bizim ‘kıraathane’ dediğimiz mekanlar var. Bu tip yerlerinde aslında yaygınlaşmasından yanayım. Biz sanırım bu bölgede bir ilkiz. Bundan sonra başkaları da olursa, bu bizi de çok sevindirir.”
‘Marpuç Kafe’ kısa sürede tutuldu diyebilir miyiz?
N.I. “Tabii, daha önceden tanınmış olmanın faydası var. İnsanlar bizi artık tanıyor. Bundan önce Turkuaz ve Binbir Gece’de çok çevre edinmiştik. O sayede vatandaşların burada teveccühleri çok çabuk oldu.”
Röportaj/Fotoğraf: Cafer Yıldırımer
