“Enflasyonist bir ekonomi faizle soğur mu?”

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Enflasyonla mücadele faiz ile yapılmaz. Asıl enflasyonla savaş, toplumdaki üretim kapasitesini verimli kullanmak ve fiyat algısını yönetmekle olur. İşte o zaman enflasyonla mücadele kazanılabilir.

Faizi artırarak enflasyonun aşağı çekilme ihtimali; piyasa ekonomisi tam olarak oturmuş, para ve maliye politikaları birbirini tamamlamış, kur riski olmayan ülkelerde belki mümkün olabilir. Tersi olan ülkelerde her faiz artışı, borçlanmanın, gelişmiş ve tasarrufu yüksek ülkelere boyun eğmenin yanında mal ve finans maliyetini artırmaktan yani enflasyonu yükseltmekten başka işe yaramaz.

Zira böyle ülkelerde faiz indirimleri emisyon hacminin ve ucuz kredi kullanımının artmasıyla tüketim alışkanlığına zirve yaptırır. Ekonomik olarak büyüme olur ama ithalata bağımlılık sebebiyle artacak kur riski, içeride enflasyonu onulmaz yere götürebilir. Çünkü enflasyonist ülkelerde aslan payını; üretim kapasitesini tam kullanamamak, algıyla rayından çıkan talep, kur ve bozulan fiyat dengesi beklentileri oluşturuyor. Enflasyonist ülkelerde çıktı açığına bağlı fiyat istikrarı olmadığından mal ve hizmetin değerini de kestiremezsiniz, hatta durduğunuz yerde enflasyon yaparsınız.

***

Enflasyon her dönemde yaşanabilecek özellikle orta ve dar gelirli için sevimsiz bir gelişme… Ayrıca zengin olmanın en kestirme yollarından… Enflasyon geçmişte vardı, şimdi de var, gelecekte de olacak… Enflasyon aslında hikâyesi bol, ezileni çok, tahribatı büyük olan bir yıkım diyebiliriz.

Enflasyonun günümüzdeki son fotoğrafına bakalım… Ekonomiyi pandemi öncesi ve pandemi sonrası diye ikiye ayırdığımızda küresel ve ulusal bazda enflasyonun doruk yaptığı gözleniyor. Üretimde azalma, tedarik zincirindeki aksama, ardından bölgesel sıcak askeri çatışmalar gıda ve enerji başta ham ve mamul maddelerde fiyatlara pik yaptırdı.

Para, maliye ve siyasal politikaları nispeten oturmuş gelişmiş ülkeler faiz çubuğu ile zor da olsa enflasyonlarını belli bir seviyeye çekebildiler. Ancak gelişen ülkelerden birçoğu hâlâ enflasyon belâsını üzerlerinden atabilmiş değil.

Türkiye de ekonomide politika değiştirerek faizle enflasyonu dizginleme çabası içinde. Fakat ne hikmetse faiz arttırdıkça enflasyon düşeceği yerde daha da yükseliyor. Şaşırmamak lâzım… Hep söyleriz; faiz maliyet artırdığından enflasyonun yan elemanlarından sayılır. Tasarrufa düşkün, piyasaları oturmuş ülkelerde belki iş yapar ama, bizde yapmaz. Türk milleti olarak tasarrufu değil, harcamayı severiz. Zaten kredi kartı harcamaları, kullanılan krediler, tüketici güven endeksleri bu durumun göstergeleri değil mi?

***

Mamafih, Türkiye’mizde enflasyon tahmini yapmak çok zordur. Çünkü ay ayı tutmaz. Asıl görevi fiyat istikrarı olan TCMB bile piyasadaki oynaklığı giderebilecek politikaları geliştirmekte zorlanır. O yüzden yıllardır hedeflenen enflasyon oranları bir türlü tutturulamadı. 2023 tahmini sert bir politika değişikliği ile hedefe yakın geldi. Ancak 2024 yılsonu hedefi tutar mı, bugünden kestiremiyoruz.

Enflasyonda püf noktalar; çıktı açığı, algı yönetimi, tasarruf, bütçe gerçekleşmeleri, ithalat ve tüketim… İmanın şartı gibi… Bu altı noktaya denge getirilebilirse fiyat istikrarında ilerleme sağlanabilir, yoksa oldukça güç.

Umulur ki, 2024 enflasyonu yüzde 40-50 arasında tahminlere yakın bir yerde tutunabilir. Ancak bunun için ekonomi yönetiminin ülkenin üretim gücünü iyi bilmesi, zorluklara karşı direncini koruması ve mevcut politikalarını çeşitlendirerek yürümesi gerekiyor.

Öncelikle genişlemeci mi, sıkılaştırıcı mı olunacak ona karar verilmeli… Para politikasıyla maliye politikası birbirini destekliyor mu, ona bakılmalı… Sanayide, tarımda, teknolojide, turizmde ciddi bir envanter çalışması var mı, ölçek ekonomisi uygulanıyor mu, dikkat edilmeli!

Bu yıl kemer sıkma sözleri söyleniyor ancak bu millete kim kemer sıktırabilir, düşünüyorum da bulamıyorum. Enflasyonla mücadeleye katkı olsun diye; yabancı sermaye girişi ve döviz likiditesi nasıl artırılır, zannediyorum bu konularda kafalar yoruluyordur.

***

Dövize yani kura müdahale olup olmadığı para politikalarından bir nebze anlaşılıyor. Faiz artışları da aman aman ılımlı da değil. Oranlar sert sert geliyor… Yüzde 17,5’lerden yüzde 45’lere ulaştık ki daha artırımda gidilecek yol çok. Yüzde 65’lik enflasyon yüzde 45 politika faizini gerektiriyorsa yüzde 75’lik enflasyonda politika faizi herhâlde yüzde 50 ve üzerini gösterecek. Yani daha fazla regülasyon, daha fazla sıkılaştırma gerekecek!..

İşte son örneği… TCMB’den TL’yi destekleyici bir sıkılaştırma adımı geldi. Buna göre, kur koruması sağlanan hesaplar için zorunlu karşılık oranlarının 6 aya kadar olan vadelerde yüzde 30’dan yüzde 25’e indirilmesine, yabancı para cinsinden mevduat / katılım fonu (yurt dışı bankalar mevduatı / katılım fonu ve kıymetli maden depo hesapları hariç) için tüm vadelerde TL cinsinden tesis edilen ilave zorunlu karşılık oranının yüzde 4’ten yüzde 8’e yükseltilmesine karar verildi.

***

Diğer taraftan ekonomide dengeleri bozan yoksulluk ve yolsuzluğun da enflasyona sebep olabileceğini hep düşünmüşümdür! 2023 için Türkiye’de gelir dengesi açıklandı. Sonuçlar tabii ki istenen düzeyde gelmedi!..

Türkiye’de en yüksek gelire sahip yüzde 20’lik grubun toplam gelirden aldığı pay, geçen yıl bir önceki yıla göre 1,8 puan artarak yüzde 49,8’e yükselirken, en düşük gelire sahip yüzde 20’lik grubun aldığı pay 0,1 puan azalarak yüzde 5,9’a geriledi.

Buradan anlaşılan yüzde 5,9’luk gelire sahip milyonların enflasyon yapma imkânı bulunmuyor fakat milli gelirin yarısını almış en yüksek gelire sahip yüzde 20’lik grubun oldukça fazla enflasyon yapma kapasitesi var, demek istiyorum.

***

Diğer yandan Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün (Transparency International) 2023 yılı Yolsuzluk Algı Endeksi’nde Türkiye 34 puanla 115’inci sırada yer aldı. 36 puanlık 2022 endeksine kıyasla 2023’te 2 puan kaybeden Türkiye’nin ülke sıralamasında da 14 sıra gerilediği gözleniyor.

2023 yılı Yolsuzluk Algı Endeksi küresel ve ulusal anlamda değerlendirildiğinde; çoğu ülkenin yolsuzlukla mücadelede ilerleme kaydedemediği ortaya çıkıyor. Ülkelerin üçte ikisinden fazlası 100 üzerinden 50 puanın altında kaldığından durumun hiç iç açıcı olmadığı resmediliyor.

Endekse göre, dünya nüfusunun yüzde 80’inden fazlası 43 puanın altında kalan ülkelerde yaşıyor. Bu ülkelerde de hatırı sayılır enflasyon olduğu biliniyor. Tabii ki, yolsuzluğa karşı hükümetler mi başarısız, yoksa kanuni düzenlemeler mi yetersiz, ya da kültürel bir algı zafiyeti mi var, diye insan sormadan edemiyor.

***

Enflasyona sebep olan ısınan ekonomi faizle soğur mu? Suni bir şekilde soğur… Fakat defa da ekonomi durmaya doğru giderken mal ve hizmet pahalanır, yani enflasyon yine yükselir. Diğer yandan ticari hareketi, üretim ve tüketimi yavaşlatmak da toplumun önemli kesimini -ki bu kesim genellikle sabit maaşlı ve dar gelirliler olur- bunaltır, işsizliği artırır. Harcama gücü olanlar enflasyona bakmadan ihtiyaçlarını giderir ama dar gelirli bunu yapamaz. Çünkü bu kesimlerin enflasyonda sürekli alım gücü düşer.

Enflasyonu düşürmenin yolu; ne faiz, ne de toplumun alım gücünü sınırlamaktır. Enflasyonu dengeye getirmenin yolu; ekonominin üretim potansiyeliyle yaptığı üretimi dengelemekten geçer. Bir ekonomi çıktı açığı verdiği sürece enflasyonu dengelemesi mümkün değildir. Yani ihtiyacı kadar ve ihracat yapacağı kadar üretim kapasitesini yüzde 100’e yakın kullanırsa enflasyonla mücadeleyi kazanır.

İktisat literatüründe “Enflasyona karşı faiz çubuğu kullanılır” denilse de şahsen kendi adıma bunun tersine inanıyorum. Gerçekler de bunu gösteriyor… Dolayısıyla faizin ticarette haksız kazanç olduğunu, bu tür kazancı insanlık düşmanı olarak tüm kutsal kitapların da yasakladığını hatırlatmayı bir insan olarak vazife görüyorum.

Sedat Yılmaz

sedad.yilmaz@gmail.com

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.