BELÇİKA’DA YABANCI KÖKENLİ ÖĞRENCİ OLMAK

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Okul ile iș dünyası arasında köprü olușturan staj dönemi her öğrencinin hayalidir. Çünkü okulun son döneminde yapılan staj hem okulun biteceğini hem de iș dünyasına atılma vaktinin geldiğini müjdeler. Belki herkese nasip olmayan bu dönemi yașayacak olmanın sevinciyle birlikte sınıfımda bulunan diğer öğrenciler gibi Ekim 2003 yılında staj aramaya koyuldum.

Aradan geçen üç aylık süre zarfında, diğer öğrenciler gibi șirketlere yaptığım staj bașvurularım kabul görmedi. Sınıfımda yer alan bazı Faslılar ile sınıfın tek Türkü olan ben staj bulamamıștık. Oysa sınıfın Belçikalıları staj yapmak üzere șirketlerle çoktan anlașmıșlardı bile. Bu durumdan duyduğum rahatsızlığı okulun müdürüne izah ettim. Kendisi de bir șirketi arayarak benim için ricada bulundu. Böylelikle Wavre bölgesi sınırları içerisinde yer alan bir mühendislik şirketinde dört buçuk ay boyunca sürecek bir staja bașlayacabilecektim.

Heyecanla ve sevinçle karmașık duygular içerisinde arabama atladım ve staj yerine vardım. Beni kapıda karșılayan șirketin müdürü saçımın tenini ve gözlerimin rengini görünce yabancı olduğumu anlamıș olmalı ki, yüz șekli baya değișmiști. Bürosuna gittik, anlașmayı imzaladık ve yapacağım proje üzerinde konușuyorduk ancak müdürün hal ve hareketleri son derece rahatsız ediciydi.

Derken Șubat 2004’te nihayet, hiçbir yabancı kökenlinin yer almadığı șirkette benim için heyecanlı geçeceğini düșündüğüm bir staj dönemi bașlamıștı. Staj bașlamıștı bașlamasına ancak yeni bilgisayar ve müsait çalıșma masası bulunmasına rağmen, müdür eski bir dizüstü bilgisayarla adeta șirketin koridorunda çalıșmamı uygun gördü. Bir sabah ișe koyulduktan sonra, sanki beni dövecekmiș gibi yanıma gelen müdür, adeta burnundan soluyordu. Ters ters bakıșları devam ederken, dișlerinin arasından bana “Sen Müslüman mısın?” diye yönelttiği soruya “Evet” karșılığını aldıktan sonra “Domuz yiyor musun?” ile “İçki içiyor musun?” sorularına aldığı “Hayır” cevabından pek memnun gözükmediği gibi “Çok mu üzüldün?” ifadesiyle gösterdiğim tepki karșısında adeta çılgına dönmüștü.

Ardından her türlü psikolojik baskı ile her türlü zorlukların yașandığı bir staj dönemi bașlamıștı. Projeyi sadece kağıt üzerinde yapmam icab ediyorken, bütün kaba ișleri de yapmak zorunda kaldım. Eve her zaman geç saatlerde geldiğim gibi, staj yerinde aldığım baskıların ağır yükü yüzünden yatağa erkenden girer, staj yüzünden sınıfta kalma korkusuyla uyuyamazdım. Her sabah stajın yolunu tuttuğumda “Bu adamın ağzını burnunu kırıp, bu iși burada bitireceğim” gibi düșüncelere kapılırdım. Ancak gösteriğim sabır ve azim sayesinde staj yerinden aldığım kırık nota rağmen sınıfı geçtim ve diplomayı elde ettim.

Diplomayı almanın mutluluğunu yașarken bu sefer iș bulma sıkıntısına girdim. Tempolu bir șekilde iș aramama rağmen bir türlü iș bulamıyordum. Bir ișe girmem altı ayımı alacaktı. Oysa benimle beraber aynı bölümü bitiren Belçikalılar okuldan çıkar çıkmaz iș bulmușlardı bile. Hatta onlar iși değil, iș onları bulmuș. Bunu daha sonra Belçikalı bir arkadașımdan öğrenmiștim. Meğerse büyük șirketler okula müracat edip diplomayı alan öğrencilerin listesini isterlermiș ve listenin üst sıralarında yer alanlara iș teklifinde bulunurlarmıș. Her sene ilk üçe yabancı kökenlilerin yer aldığı sınıfın son senesinde, öğretmenlerin bașarılı çalıșmaları sonucu Belçikalılar bu yüzden ilk üçe sokulmuștu.

Altı ayın sonunda büyük bir çaba sonucu Ocak 2005’te girdiğim șirkette bu sefer ilk yabancı olmanın zorlukları bașlayacaktı…

Aslında bu konu çok geniș bir konu. Bu konuyla alakalı daha farklı örnekler gösterilebilir. Mesela 70’li veya 80’li yıllarda yabancı kökenlilerin kasıtlı bir șekilde meslek bölümlerine gönderilmesi gibi. Burada öğrencilik yıllarımın son döneminde yașadığım bir kesiti örnek gösterdim ama bugüne kadar eğitim gören yabancı kökenli gençlerden buna benzer veya daha farklı șekillerde hikayeler duydum. Belçika’da yabancı kökenli öğrencilerin okullarda ırkçılığa maruz kaldıkları bir gerçek. Bu bazen hafif șekillerde bazen ise ağır neticeler doğuracak șekillerde olabiliyor. Yabancı kökenlilerin birçoğu bunun farkında. Zaten yabancı kökenlilerin eğitimde bașarısız olmalarında en büyük sebeplerden birisi budur. Bu sorunu kimse kolay kolay dile getirmiyor. Getirse bile hemen örtbas ediliyor. Evet, gerçekten zor bir konu ve çare bulmak güç. Eğitim gören yabancı kökenli gençlerin bilmesi gereken iki kelime var: “Sabır” ve “Azim”…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir