“ Yehuda kralı Herod. Büyük Herod. Vaftizci Yahya’yı getirmelerini emrettiğinde, gözlerinde ki yorgunluk ve alnında ki gelgit gün kadar aşikardı. Kaşları çatılmış çenesi sarkmış yüzü kararmıştı. Zihni bir meseleyle meşgul olduğunda aynen böyle avuslaşırdı çehresi. Gardiyanlar vaftizci Yahya’yı zindandan huzura çıkardıklarında vakit gece yarısı çoktan geçmişti.
Uzun zamandır zihinimi kurcalayan, uykularımı kaçıran bir mesele var dedi. Bilginlerle de konuştum, bilgelerle de konuştum ama tatmin edici bir cevap alamadım hiç birinden. Bilirim sen peygamber soyundan gelen aziz bir adımsın. Herod bir an durdu ve süzdü muhatabını, yaltaklanmasının karşılığını beklermiş gibi. Vaftizci heykel katılığında ki duruşunu hiç bozmadı. Bunun üzerine Herod devam etti. Firavunla Musa’nın hikayesini bilirsin. Hani Firavun İsrail oğullarına musallat olmuştu da Rab Musa’ya kavmini alıp Mısır’ı terk etmesini emretmişti. Musa’da kavmiyle birlikte Kızıl denizin kenarına gitmişti hani. Peşlerinde Firavun ve ordusu.
Musa çaresizlik içinde, gözlerni gök yüzüne çevirince Rab asasını denize vurmasını buyurmuştu. Musa asasını kızıl denize vurmuş kızıl denizde ikiye yarılmıştı. Musa’da kavmiyle birlikte sağ salim karşıya geçmişti. Peşlerinden gelen Firavun ve ordusuda kızıl denizin bulanık sularında boğulup gitmişti.
Mesele şu herşeye kadir olan Rab niçin İsrailoğullarını su üzerinden yürütmedi de kızıl denizi ikiye yarıp deniz yatağını kendilerine yol eyledi ?
Bu soru üzerine “hikmet öyle bir lokmadır ki senin gibi aldanmışların kursağından asla geçmez” dedi vaftizci Yahya ve devam etti. Ama benim vazifem sorulan her soruya doğru cevap vermektir. Soran kim olursa olsun. Senin sualine gelince bu rabbin bir hilesidir. Firavun aldansın diye kurulmuş bir tuzak. Çünki İsrail oğulları su üstünde yürüyerek kızıl denizi geçseydi o zaman firavun ve ordusu peşlerinden gitmezi, herkes bilir ki suyun üstünde yürülmez. Bir mucizedir bu. Halbuki deniz yarılıp da denizin yatağı yani toprak ortaya çıkınca firavun ve ordusu biz toprağın üstünde yürürüz dediler. Herkes toprağın üsünde yürüyebilir çünki. Oysa denizin ikiye yarılması da bir mucize idi. Ama firavun ve ordusu toprağı görünce mucizeyi unuttu. Aldandılar ve herkes bilir ki aldanmak öldürür !” (T.R.C.M.)
Bir noktadan bir noktaya giderken, görünüşe bakarak verdiğimiz kararlar, vardığımız yargıların adıdır aldanmak. Hayal kırıklığına uğramaktır aldanmak. Bir başka deyişle, bir “tatlı söze” inanıp, bir yalana kanıp tuzağa düşürüldüğümüz durumun adıdır aldanmak !
Sinan Özdemir