BUGÜNKÜ BELÇİKA
Avrupa’nın güçlü devletleri tarafından, 1830 yılında, “tampon bölge” olarak kurulan, İngiltere’de yaşayan bir Alman prensin kraliyetine verilen ve Kongo sömürgesiyle zenginleşerek, ihtiyaçlarının büyük kısmını gideren Belçika, Hollandaca konuşan Flamanlar ve Fransızca konuşan Valonlardan oluşuyor. Ülkede Almanca konuşan küçük bir halk grubu da bulunuyor. Yüzde 90’ı Fransızca konuşan Brüksel’in “çift lisanlı bölge” olduğu var sayılıyor.
Belçikalılar, 1980’li yılların başında, “model olmak” iddiasıyla yöneldikleri federal sistemle yerel parlamento ve yönetimlerin yetkilerini genişlettiler ve Brüksel bölgelerinde farklı hükümetler kurulurken, “ayrılıkçılık” (seperatisme) ülke anayasasının “temel ilkeleri” arasında yer aldı. Bu durum, Valonlar, Flamanlar ve Brükselliler arasındaki kopukluğu artırırken, menfaat çatışmalarını da hızlandırdı.
Siyasi partileri de Flaman ve Valon olarak bölünen ülkede, ayrı ayrı kurulmuş olan liberal, muhafazakar veya sosyalist Flaman partiler ile Valon partilerin, ideolojik eğilimleri aynı gözüktüğü halde, tamamen farklı görüşler içinde çatışmaları da hız kazandı. Politikacılar, kurumlar ve vatandaşlar arasında diyalog giderek koptu, toplumlar arası menfaat kavgaları arttı. “Belçikalı” kelimesi, giderek yerini “Flaman”, “Valon” ve “Brükselli”ye bıraktı.
Politikacılar, bölgesel sorunları aşmak ve kendi seçmenlerinin taleplerini yanıtlamak için devlet bütçesini küçültüp, bölgesel bütçelere ağırlık verdiler. “Federal kurumlar” devletin ortak malları, değerleri, menfaatleri için karar alamaz duruma geldiler. Demiryollarını, vergi sistemini ve sosyal sigortaları da “bölgeselleştirmek” hedefi ön plana çıktı. Flaman kesiminde yüzde 8 olan işsizlik oranı Valonya’da yüzde 20’yi bulunca Flamanlar, “Valonların sosyal sigorta ve hastane masraflarını karşılamayı reddetme” eğilimine girdiler.