“Emirdağ’da ölü yemeği vermek”

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

İslâmiyet’e geçişimizle birlikte Türk kültür özellikleri tamamen değiştirilmemiş, günümüze kadar sürdürülüp yaşatılmıştır. Köklü kültürel yapısıyla Türk milleti, terk etmediği bazı geleneklerini ise İslâmi bir kimliğe katmıştır. Emirdağ’da ve bütün Türk dünyasında uygulanmakta olan ‘’ölü aşı vermek’’ âdeti de bunlardan biridir.

Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı Din Yüksek Kurulu, ölenin arkasından yapılan yedisi, kırkı, elli ikisi gibi uygulamaları ‘’bidat’’ olarak tanımlamıştır. Bidat, dinin aslında olmayan hâl, davranış ve işlerdir. Bazı Arap geleneklerinin din adı altında uygulanması istenirken Türk atalar kültüne dayanan ‘’ölü aşı vermek’’ bu fetva ile yasaklanması rağmen devam ettirilmektedir. Bazı İslâm bilginleri ise, ‘’ölü aşı verme’’yi ve bu törenlerde yoksulları doyurmayı, Kur’an-ı Kerim ve Mevlit okumayı ‘’bidat-ı hasene’’ olarak kabul etmek gerektiğini ifade etmişlerdir.

Emirdağ kültüründe bir kişinin ölüm hadisesi gerçekleşince minarelerden ‘’su selası’’ verilerek duyuru yapılır. Defin işlemi bittikten sonra cenaze evine gelinerek taziye töreniyle ölenin yakınlarına baş sağlığı dilenir. Bu arada Kur’an-ı Kerim okunur. Taziyede bulunmak günlerce de sürebilir. Taziyeye gelen kişi önce Kur’an’dan bir sure okur veya bir hocaya okutur. Cenaze evindeki ölü yakınlarına; ‘’hüküm Allah’ın, başınız sağ olsun.’’ diyerek acılar paylaşılır. Konu komşu yemek hazırlayarak ölü evine götürür.

Ölü aşı vermek; Gök Tanrı dini, Türk mitolojisi, yuğ merasimi, Türk kozmolojisi, atalar kültü ile ilgili olup İslâmiyet’i kabulle beraber devam edip gelen kültürel bir değerin törensel anlamıdır. Bu yemek; ölüm, ruh ve ahiret incıyla ilgilidir. Emirdağ’da ölünün ardından üçü, yedisi, kırkı, elli ikisi ve yılı adı altında yemek verilir. Yıllar önce bu yemek Emirdağ’da , ölüye adak olarak kesilen kurban etinden pişirilerek konu-komşu, hısım-akraba, eş-dost ve fakir-fukara ikram edilirdi. Zamanla bu aş, hamarat/abıla kadınlara ücret karşılığında pişirtilerek verildi. Yıllar sonra bu aş; pideye , Belediye taziye evinde yemek vermeye, yakın zamanlarda da lokma dökmeye dönüştürüldü.

‘’Ölü aşı vermek” cenaze yakınları için en önemli görev sayılır. Ölü aşı, kültür tarihi boyunca yuğ töreni içinde mütalaa edilir. Bu tören; ağıt yakmayı, hayır işleri yaparak sevabını ölünün ruhuna bağışlamayı da içine alır. Helva yapmak da bu uygulamanın bir başka ritüelidir.

Ölü aşı vermeyi kültürel hayatımızdan kaldırmak için özellikle dini çevreler, aşırı baskı ve ikna yollarına başvurmalarına rağmen Türk halkını bundan vazgeçirememişlerdir. Çünkü kültürel değerler bir millet tarafından asırlar geçse de unutulmayarak yaşatılmaya çalışılır. Sadece Türkler’de değil İslâm dinine geçen bütün milletlerde de eski kültürel kodlar devam eder.

Ölü aşı vermekten amaç; ölen kişinin ruhunun çoluk çocuğunu, diğer yakınlarını ve dostlarını koruyup kolladığı inancından kaynaklanmaktadır. Bu inanış, ‘’atalar kültü’’ne dayanmaktadır. Atalar kültü inancı, ataların ruhlarının yaşayanlar üzerinde rol oynadığı düşüncesinden doğmaktadır. Bu yüzden Türklerde atalar ruhları kutsal sayılmış ve yaşayanları koruduğuna inanılmıştır. Bunun yanı sıra Eski Türk inancında da ahiret inancı vardır. Cennet, sekiz uçmak, cehennem ise tamu adlarıyla söylenmiştir. Ölü aşı vermek; ölen kişinin ruhunu rahatlatmak, onu memnun etmek, rızasını kazanmak maksatlarını taşımaktadır. Böylece ölen kişi ile yakınlarının bağlantısı kesilmemiş olur.

Ölü aşı yiyenlerin; ‘’Ölmüşlerinizin canına değsin.’’ veya ‘’ölenin ağzında bulunsun.’’ diyerek Tanrı’ya dua etmeleri bu inancın bir göstergesidir. Emirdağ’da sıkça kullanılan, ‘’ ‘’ölenin ağzında bulunsun.’’ sözü ölenin de bu aştan yediğinin ve verilen ikramdan haberdar olduğunun ifadesidir.

Ölenin üzerine demirden yapılmış makas, bıçak gibi gereçler konulması öleni gayp âleminin kötülüklerinden korumak, rahatsız edilmesini önlemek içindir. Türk mitolojisinde demir kutsal madenlerden sayılmakta olup Tanrı tarafından Türklere armağan olarak verilmiştir. Ölünün yıkanması ile mezar toprağına su dökülmesi de yine ölüyü arındırmak niyetiyle yapılır. Ölünün yakınları tarafından naaşın yıkanması sırasında üzerine su dökülmesi de bu amaçla yapılır. Suyun arılık-duruluk anlamının yanında temizliği ve kötü ruhlardan koruma özelliği bulunmaktadır.

Ölünün üçü, yedisi, kırkı, elli ikisi ve yılının yapılması Türk kozmolojisiyle ilgilidir. Evren bilgisi anlamına gelen kozmoloji; ay, dünya, güneş ve yıldızların düzenli hareketleriyle ilgilidir. Bu düzenlilik, Gök Tanrı inancıyla bağlantılıdır. Ölü aşı verilmesinde ‘’kırk aşı’’ bir eşiktir. Bu nedenle daha özenli hazırlanır.

Ölü aşı (yemeği)  vermek, bir Türk töresi, kök değeri olarak devam edecektir.

Ahmet Urfalı

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.