“Namaza hazırlık ve vaktinde kılmak”

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Rahmân ve Rahîm olan Yüce Allah’ın (c.c.) adıyla…

Hamd âlemlerin Rabbi ALLAH (c.c.) içindir. Salât ve Selâm Peygamber efendimiz Hazret-i Muhammed Mustafa (s.a.v)’in, âli’nin ve ashâbının üzerine olsun inşaallah.

Muhterem Müslümanlar, 

Peygamber efendimiz Hazreti Muhammed Mustafa Sallallâhu Aleyhi ve Sellem “Namaz iki gözümün nuru, kalbimin huzuru!” buyurdukları üzerine huzur kaynağımız namaza nasıl hazırlanmak gerektiğini ve namazı vaktinde kılmanın önemi ile ilgili yazımızı istifâdenize arz ederiz insaallah. 

Namaza hazırlık”

Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “İnsanlardan ilk alınıp kaldırılacak şey emanete riâyettir. En sona kalacak olan da namazdır. Nice namaz kılanlar vardır ki kendinde hiçbir hayır yoktur.” (Hadis-i Şerif, Taberânî) 

Kelime-i şehâdetten sonra İslâm’ın en mühim şartı olan namazın, kalb huzûru ile kılınması ve namaza, mümkün mertebe mâsivâdan (insanı Cenâb-ı Hak’tan gâfil bırakacak şeylerden) kurtularak başlanması îcab eder. Kalbin namaza hazırlanması, namazın rûhu mesâbesindedir.

Hazret-i Hasan (r.a.): “Kalb hazır olmadan kılınan namaz, musallînin ukûbetini yani azâbını süratlendirir” buyurmuşlardır.

Hazret-i Allâh’ın sevgili kulları, namaz vakti yaklaştığında, Mevlâ’nın huzuruna çıkma zamanı geliyor diye, kalben ve bedenen hazırlık yapmışlardır.

Meselâ: Hazret-i Ali (k.v.) Efendimiz, namaz vakti yaklaştığı zaman titrer ve renkten renge girerdi. “Size ne oluyor, yâ Emîra’l-Müminîn?” diye sorulduğunda,
“Hazret-i Allâh’ın; göklere, yerlere ve dağlara arz edip, onların yüklenmekten kaçınıp korktukları emânetin edâ vakti geldi” buyururlardı.

Ebu’l-Vefâ Hazretlerine, “Şehrimize şu kadar ağırlıktaki taşı kaldıran ve şu kadar ağır yükü taşıyan birisi geldi” dediklerinde;
“Abdest ibriğini taşımak ondan daha zordur. Zîrâ ağır taşı kaldırmakta ve ağır yükü taşımakta nefsin hazzı olduğu için bunlar nefse kolay gelir. Abdest ibriğini taşımakta ise nefse muhâlefet vardır. O bakımdan nefse daha zor, daha ağırdır” buyurdular.

İmâm-ı Rabbânî Hazretleri ise buyurdular ki:
“Bilesiniz ki, ibâdetlerden lezzet duymak ve ibâdetlerin, husûsiyle namazın edâsındaki külfetlerin kalkması, Hazret-i Allâh’ın en büyük nîmetlerindendir.”

Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz, “Hazret-i Allâh’a amellerin en sevimlisi, vaktinde kılınan namaz, sonra ana-babaya iyilik, sonra da Allah yolunda cihâddır. ” (cihaddan kasıt, Allah yolunda hizmet etmektir) buyurmuşlardır.

Namazları vaktinde kılmak

Her akıllı, bâliğ yani ergen olan kimsenin Ehl-i Sünnet itikâdı, inancı üzere îman olunacak hususları bilip îman ettikten sonra, beş vakit namazın farzlarını ve vâciblerini bilmesi ve Peygamber Efendimizin (s.a.v.) öğrettiği üzere vaktinde yerine getirmesi lazımdır.

Hocamız Süleyman Hilmi Tunahan (k.s) efendi hazretleri: “Vaktinde kılınan namazda Cemâl-i ilâhî (Allahın (c.c.) Cemâli, Rızâ-yı ilâhî (Allahın (c.c.) rızâsı) ve mağfiret-i ilâhî (Allahın (c.c.) bağışlaması, affetmesi) vardır. Geç kılınan namazda bunlar birer birer zâil olup yok olur, sadece mağfiret kalır.” buyurmuşlardır.

Uyku ve unutmak gibi bir özürle vaktinde edâ edilemeyip zimmette kalan namaz borcu, tevbe ve sâir hasenât iyilikler ile sâkıt olmaz yani düşmez. Mutlaka kazâ edilmesi lâzımdır. Ehl-i Sünnet ve’l Cemâat’ın görüşü budur. Tevbe ile ancak kazâya bırakmanın günahı affolunabilir.

Namazın vaktini özürsüz olarak geçirmemeli ve özür ile geçirildi ise kazâsını asla ihmal etmemelidir.

Namazını zâyi edenlere âhirette büyük azâb olunacağı Kur’ân-ı Kerîm’de ve hadîs-i şerîflerde açıkça bildirilmiştir. Nitekim Mâûn (Eraeytellezî) Sûre-i Celîlesi, namazı terk edenleri şiddetle zemmetmekte ve onlara azâb olunacağını bildirmektedir.

Namaz ile mükellef kimselerin namazı hafife alarak gaflet etmesi ve kendini namaz kılıyormuş gibi riyâ ile halka göstermesi, dîni inkâr alâmeti olarak gösterilmiş ve böyle kimselerin cehennemin ‘Veyl’ denilen kan ve irin akan deresinde azap olunacağı beyan buyurulmuştur.

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.):“Kim namazı terk ederse kıyâmet gününde Allâhü Teâlâ’nın gazabına uğrar ve rahmetinden mahrûm olur” buyurmuşlardır.

Her Müslüman emri altındakilere; âilesine ve evlâdına yedi yaşına gelince abdest, gusül ve namazı öğretmelidir. Namazı alışkanlık hâline getirmeleri için çocuklara güzellikle, tâkatlerine göre emretmeli ve namazı yanında kıldırmalıdır.

Hazret-i Allah (c.c.) biz cümle ehl-i İslam’a hakkıyla ve layıkıyla namazlarımızı dosdoğru, en güzel şekliyle, vaktinde kılmayı ve vaktinde edâ edebilmeyi bizlere nasib eylesin. Cumamız hayırlı ve bereketli olsun insaallah. Âmin.

Vesselâm.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.