Belçika’da doğup büyüyen birisi olarak her zaman Belçika’daki Türk toplumuna ve toplumun kültürüne yönelik çalışmalarda yer almak istemişimdir. Bazı derneklerde gençlere yönelik çalışmalarımız olmuştu ancak o derneklerde yelpaze kısıtlı olduğu için önemli çalışmaların yapılamayacağını anlamıştım ve bu yüzden oralarda vakit harcamak istememiştim. Daha sonra 2005 yılında medya sektörüne gönüllü olarak adım attıktan sonra Türk kültürünü ilgilendiren konulara önem vermeye çalıştım.
Türk toplumunun Belçika’da önemli işler yaptığını ve artık bu toplumun vazgeçilmez bir parçası olduğunu düşünen birisi olarak 1964 yılında imzalanan İşgücü Anlaşmasının 50. yılı kutlamalarına büyük bir önem vermiştim. 2014 yılına denk gelen 50. yıl kutlamaları vesilesiyle sayısız haber, röportaj, program çekimi vs yaptım. İşin ilginç yönüyse bu süreçte yaptığım işler karşısında bir kuruş almamamdı. Belçika’da önemli bir dernek ilk kuşaktan olan 50 kişiyle röportaj yapmam için komik bir ücret teklif etmişti. Bu teklif bana göre komikti ama onlara göre değildi elbette. Bin Euro teklif edilmişti ve ben bu bin euro karşılığında 50 kişinin ayağına gidip röportaj yapacaktım. O para mazot parasını karşılar mıydı bilmiyorum ama kesin olan şu ki, ben işin en ağır yükünü taşırken, onlar Belçika devletinden çuvalla para alacaklardı. Bunu düşünerek kabul etmemiştim. Oysa samimi ve adil bir teklif karşılığında o röportajlar yapılabilmiş olsaydı, şu anda ömrünü bu ülkeye adamış çok sayıda insandan bir iz olacaktı. Ancak biliyorum ki, kıytırık bir video için gazetecinin birisi Türk kökenli bir siyasetçi sayesinde yüklü bir para almıştı. Oysa o videoyu bir çocuk bile yapardı.
***
50. yıl kutlamalarında Türk toplumunu temsil etmek üzere o dönem başkanlığını Uğur Çalışkan’ın yaptığı EYAD Derneği üstlenmişti ve sonuç olarak büyük bir fiyaskoyla sonuçlanmıştı. Bu konuyla ilgili söylenecek çok şey var ama neyse.
***
Gel gelelim gazetecinin yüklü para aldığı videonun yayınlandığı programa. 2014 yılındaki 50. yıl kutlamalarının en ilginç yönü, federal ve bölge seçimlerinin yapıldığı bir yıla denk gelmesiydi. Bu vesileyle o sene Square’de “50. yıl anma programı” adı altında bir etkinlik düzenlenmişti ve etkinlikte Diyanet Vakfı, Belçika İslam Federasyonu, Fedactio, Belçika Atatürkçü Düşünce Derneği, Belçika Türk Dernekler Birliği gibi önemli federasyonlar yer almıştı. Belçika’nın önemli siyasetçileri gelip konuşmalar yapmışlardı ve programın ardından federasyonun seçtikleri insanlara plaketler verilmişti. Plaket alanların birçoğunun hangi önemli icraatı karşılığında plaket aldıkları bilinmezken, birçoğunu toplum tanımıyordu bile. Şimdi geriye dönüp baktığım zaman bu programa tanıklık etmiş birisi olarak o gün yazdığım habere göz atmasaydım detaylarını hatırlamıyordum bile. Demek ki, bende o derece bir iz bırakmış.
***
60. yıl kutlamaları da hem federal ve bölge hem de belediye seçimlerinin yapılacağı bir yıla denk geliyor olması da ayrı güzel. Bize göre değil elbette. Partilere ve liderlerine göre. Bazı yalakalara sübzitler aktarılır, salonlar verilir, bir kaç sahte konuşma yapılır, şakşakşak ve seçimler geçince, hadi güle güle…
Bana göre olacağı bu.
***
Göç anlaşmalarının 50. ya da 60. yıldönümleri dans ederek mi kutlanmalı? Topluma hiç faydası olmamışlara ödüller mi verilmeli? Yalaka gazetecilere ve dernekçilere sübzit sonra siyasi partiler reklamları yapılsın ve adına “İşgücü Göçü Anlaşması kutlamaları” diyelim öyle mi? Hadi oradan…
İşte bu yüzden bana göre 50. kutlamalarından hiç bir cacık olmadığı gibi 60. yıl kutlamalarından da hiç bir cacık olmaz. Nasıl ki, 50. yıl kutlamalarının bu topluma zerre faydası olmadıysa 60. yıl kutlamalarının da zerre faydası olacağını düşünmüyorum.
Kutlamalar çerçevesinde etkinlikler düzenlendikçe, yazılar da beraberinde gelecektir.
Cafer Yıldırımer