(AA) – Belçika Eşit Haklar ve Yoksullukla Mücadeleden Sorumlu Devlet Bakanı Zuhal Demir, AB Adalet Divanının başörtüsü yasağını savunarak, Müslümanların bazen zorlamayla da olsa “Batı’nın değerlerini” benimsemesi gerektiğini söyledi.
Demir, Belçika De Tijd gazetesine yaptığı açıklamada başörtüsü yasağını savundu. İşverenlerin çalışanlarına başörtüsü yasağı getirebileceğine dair kararın, “oyun değiştirici” olduğunu belirten Demir, 20 yıldan beri bu konuyu tartıştıklarını ve AB Adalet Divanı kararıyla bunun netliğe kavuştuğunu söyledi.
Ayrımcılıkla mücadele eden Belçika Eşit İmkanlar Merkezinin (UNIA) müdahil olduğu davayı kaybettiğini ve sonucu kabul etmesi gerektiğini ifade eden Demir, “Müslümanlar bizim değerlerimizi benimsemeli. Ancak herkes bunu kendi inisiyatifi ile yapmıyor. Bazılarının yardıma veya zorlamaya ihtiyacı var. Eğer bu karar ilk başta alınmış olsaydı, sorun bu kadar büyümezdi.” dedi.
“Karar gerçek bir ayrımcılığa yol açmış durumda”
Belçika’nın ilk başörtülü milletvekili Mahinur Özdemir ise karar karşısında büyük bir üzüntü duyduğunu belirterek, “Karar gerçek bir ayrımcılığa yol açmış durumda. Adalet Divanı bu kararıyla zaten iş bulmakta zorlanan Müslüman kadınları daha fazla eve kapatıyor.” şeklinde konuştu.
Kararda, iş yeri kılık kıyafet düzenlemesinde başörtüsünün yasaklanmasına ilişkin bir maddenin bulunması durumunda şirketlerin başörtülü birini işe almak zorunda olmayacağının da belirtildiğine atıfta bulunan Özdemir, “Yani ‘Böyle yaparsanız Müslüman kadınları işe almanıza gerek kalmaz ve bu da ayrımcılık yaptınız anlamına gelmez’ denilmiş oldu. Bir yol haritası çizmiş. Bu şok edici.” diye konuştu.
Başörtüsü yasağı
Fransa ve Belçika’da işyerinde başörtülerini çıkarmayı reddeden 2 Müslüman kadın, Avrupa Adalet Divanı’na başvuru yapmıştı. Avrupa Adalet Divanı geçen hafta, “İşverenlerin, çalışanların iş yerlerinde iç kurallar gereği herhangi bir siyasi, felsefi veya dini sembolün görünür kullanımını yasaklamasının doğrudan ayrımcılık teşkil etmediğine” hükmetmişti.
Kararda ayrıca, “İş yerinin iç tüzüğünde, bu tür bir zorunluluk olmamasına rağmen, sadece bir müşteriden gelen şikayet üzerine herhangi bir siyasi, felsefi veya dini sembolün gözle görünür bir şekilde kullanımını yasaklamasının ise ayrımcılık teşkil edebileceği” ifadesi yer almıştı.