(AA) – Bingöl Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Mehmet Şirin Ayiş, “Dünyada kendi sağlığımızı garantiye almak için zaman zaman hayat sigortalarına müracaat eden bizler ebedi hayatımızın kurtuluşu için niçin bu manevi sigortaya yatırım yapmayalım. Bu anlamda zekat müminin kaskosudur.” dedi.
Yrd. Doç. Dr. Ayiş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, içinde zekat ve fitre gibi mali ibadetleri barındıran ramazan ayının yardımlaşma ayı olduğunu söyledi.
Namaz ve orucun bir mümin için bedeni ameller, hac hem bedeni hem mali bir ibadet, zekat ise mali bir ibadet olarak kabul edildiğini kaydeden Ayiş, zekatın bir kişinin cenabı hakkın kendisine vermiş olduğu malının bir kısmını, ihtiyacı durumunda olan kardeşine vermesi olduğunu belirtti.
Ayiş, zekatın toplumda mali durumu iyi, hali vakti yerinde ve zengin olan Müslümanların, kendileriyle beraber aynı cemiyette, İslam toplumunda yaşayan fakir din kardeşlerine karşı bir görev ve sorumluluk olduğunu, bu anlamda Allahın toplumdaki fakirleri zenginlere zimmetlediğini ifade etti.
Zengine verilen malın zekatıyla fakirlerin garanti altına alındığını anlatan Ayiş, şöyle devam etti:
“Dünyada kendi sağlığımızı garantiye almak için zaman zaman hayat sigortalarına müracaat eden bizler ebedi hayatımızın kurtuluşu için niçin bu manevi sigortaya yatırım yapmayalım. Bu anlamda zekat müminin kaskosudur. Nasıl ki aracımızı kasko yapıyoruz. Evimizi, dükkanımızı sigortalıyoruz, hatta daha ileri giderek hayatımızı sigortalıyoruz. Şimdi dünyanın geçiciliğine inanan bir insan geçici ve kısa bir dünya hayatında bindiği arabaya kasko yapmayı, evini, dükkanını sigortalatmayı aklı kabul ediyorsa ebedi bir hayatın sigortası olan zekatı kabul edip bunun gereğini yapmayı niçin aklımız kabul etmesin? Evet zekat müminin sigortası, fakirin kaskosudur. Lütfen görevlerimizi ihmal etmeyelim.”
Zekatın sosyal hayatta çok önemli bir yeri ve görevi bulunduğuna işaret eden Ayiş, zekatın mümin ile fakir arasında bir sosyal dayanışma meydana getirdiğini, fakire zekatını veren müminin ona şefkat ve merhametle baktığını, kardeşi gibi davrandığını vurguladı.
Zekatın kötülüğün kapısını kapattığını, bütün iyilik ve güzelliklerin kapısını açan bir ibadet olduğunu kaydeden Ayiş, nakit olan altın, gümüş ve paradan, maden ve definelerden, ticaret mallarından, tarım ürünlerinden, evcil olan veya insanın ticaret amacıyla beslediği hayvanlardan zekat verildiğini anımsattı.
Yrd. Doç. Dr. Ayiş, “Bir kişinin zekat verebilmesi için aslı ihtiyaçlarını, evini, ineğini, bineğini, eğitim masraflarını, sağlık ihtiyaçlarını ve bazı temel ihtiyaçlarını çıkardıktan sonra o kişinin elinde 81.18 gram altın, 562.1 gram gümüş, 5 deve, 30 sığır, 40 koyun veya keçi kalıyorsa o kişi zekat vermekle mükelleftir.” diye konuştu.
Zekata konu malların üzerinden bir yılın geçmesi gerektiğini aktaran Ayiş, kişinin başkasının parasıyla zekat veremeyeceğini bildirdi.
Ramazan ayı çıkmadan zekat ve fitrelerin verilmesi tavsiyesinde bulunan Ayiş, her yıl Diyanet İşleri Başkanlığınca ramazan ayında miktarı belirlenen fitrenin, bayram akşamına kadar verilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.