1.
Sırla kalbimdeki depremi sürgün yağmurların hüviyetiyle
Sözlüğünden bir muştu getir nakışlasın tutkunluğumu
Sen denizin sesine mi uyandın gözlerinde bir mahmur bakış
Ben ertelenmiş bir hikâyenin öznesiyim bu son durakta
Gök kuşağını alıp getirdim bir ümidin gerekçesi için
Ben senden istemeliyim gün aydınlığını azık olarak
Şimdi seni deniz okusun üstündeki ayak izlerinden
Sahile vurdukça sen beni yaz ak köpüğüne dalgaların
Toprakla sudansa sabır ve cömertliğin cevheri
Hırsımın ateşini söndür dağıt kibrimin havasını
2.
Suya bakıp seni yazmayı diledim sancılı bir güvercinle
Ben rüzgarın dilini öğrenmiştim Horasanlı bir dervişten
Suya bakmayı da sen koydun belleğime dün gece
Eksiğim tamamlandı bu huzur dergahının kapısında
Sen kuraklığım için çoğalttın bereketini hazinenden
Bir ahi duasıyla gül dalları tomurcuklandı Bismillah
Muhabbetler mayalandı el verildi can dilinden canlara
Bin fikir birleşti toprak ve suyun sırrını çözünce yol erleri
Tövbesi pir elindendi er eteği tutunca aşk ehlinin ahvali
Bir merhamet durağında cömertliğin armağanıdır Anadolu’ya
3.
Sen zamanın sırrını çözersin ben has bahçende çiğ olurum
Depreştirirsin Anadolu yalnızlığını nice baharlar getirip
Ben yağmurlarına gözyaşlarımdan uyaklar yaparım
Tesellisin mahcup pişmanlıklarla mâziye ağlayışıma
Dilindeki ışık aydınlatır köhne yürek karanlığımı
Ben söz zulmünün mültecisiyken sığınağımsın çaresizliğime
İçimden ebabiller uçurursun sevincime ezgi olup
Gül yaprağı seccadede divana dururuz şükrümüz edasına
Şimdi yoksul dizelerimde şehrayindir adındaki gizem
Kurak yatağında suyu uyanır ırmağımın akarım sana doğru
Ahmet Urfalı