“Yüksek Enflasyonda Büyüme Böyle Olur!”

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Enflasyonla mücadele faiz ile yapılmaz… Asıl enflasyonla savaş, toplumdaki üretim kapasitesini tüketimi karşılayacak şekilde verimli kullanmak ve fiyat algısını yönetmekle olur. O zaman GSYH büyümeleri gerçeğe dönüşür. Yüzde 36 beklentisine karşılık 2024 yılsonu piyasa enflasyon tahmininin en son yapılan ankette yüzde 66 çıkması üretim ve tüketim dengesinin hâlâ kurulamadığının habercisi.

Önce şunun bilinmesi lâzım… Faizi artırarak enflasyonun aşağı çekilme ihtimali; piyasa ekonomisi tam olarak oturmuş, para ve maliye politikaları birbirini tamamlamış, kur riski olmayan ülkelerde belki mümkün olabilir. Tersi ise; gelişen ülkelerde her faiz artışı, borçlanmanın, gelişmiş ve tasarrufu yüksek ülkelere boyun eğmenin yanında mal ve finans maliyetini, mal ve hizmetin fiyatını artırmaktan yani enflasyonu yükseltmekten başka işe yaramaz.

Zira böyle gelişen ülkelerde faiz artışları ekonomiyi boğduğu gibi faiz indirimleri de emisyon hacminin ve ucuz kredi kullanımının artmasıyla tüketim alışkanlığına zirve yaptırır. Ekonomik olarak GSYH büyümeleri pozitif olur ama ithalata bağımlılık sebebiyle artacak tüketim ve kur riski, içeride enflasyonda onulmaz yaralar açar. Çünkü üretim kapasitesini iyi kullanamamak, algıya bağlı azan talep, bozulan kur ve fiyat dengesi, yüksek enflasyonun en belirgin özellikleridir. Enflasyonist ülkelerde çıktı açığına bağlı fiyat istikrarı olmadığından mal ve hizmetin değerini kestiremezsiniz, hatta durduğunuz yerde yüksek enflasyona kapılar açarsınız.

ZENGİN OLMANIN EN KESTİRME YOLU SİZCE NEDİR?

Enflasyon her dönemde yaşanabilecek özellikle orta ve dar gelirliyi yokluğa iten bir gelişme tabii… Ayrıca zengin olmanın da en kestirme yollarından biri… Enflasyon geçmişte vardı, şimdi de var, gelecekte de olacak… Dolayısıyla enflasyon için “hikâyesi bol, parası pul, ezileni çok, kazananı tok bir yıkım” diyebiliriz.

Pandemi ve sonrasına bakıldığında; küresel ticaret savaşları, üretimlerde azalma, tedarik zincirinde aksama, ardından bölgesel sıcak askeri çatışmaların gıda ve enerji başta mal ve hizmet fiyatlarına zirve yaptırdığı malumunuz.

Yüksek enflasyon çemberinden geçen gelişmiş ülkeler faiz çubuğu ile zor da olsa enflasyonlarını belli bir seviyeye çekebildiler. Ancak gelişen ülkelerden birçoğu hâlâ enflasyon belâsını üzerlerinden atabilmiş değil. O ülkelerden biri de Türkiye.

Ülkemiz ekonomide politika değiştirerek faizle enflasyonu dizginleme çabası içinde. Fakat ne hikmetse faiz arttırdıkça enflasyon düşeceği yerde daha da yükseliyor. Şaşırmamak lâzım… Hep söyleriz… Faiz maliyet artırdığından her zaman enflasyonda asli eleman olarak görev alır.

Faiz artışları tasarrufa düşkün, piyasaları oturmuş ülkelerde belki iş yapar ama, bizde işlemez. Zira Türk milleti tasarrufu değil, harcamayı seviyor. Zaten kredi kartı harcamaları, kullanılan krediler, tüketici güven endeksleri bu durumun göstergeleri değil mi? Gelişmiş ülkelerde en az tasarruf oranı yüzde 40’ların üzerindeyken bizde henüz yüzde 20’lere ancak ulaşabildi.

FİYAT İSTİKRARININ ALTI VAZGEÇİLEMEZ YOLU

Enflasyonu azdıran sebepler; çıktı açığı, algı yönetimsizliği, tasarruf zafiyeti, bütçe açıkları, ithalat ve tüketim… İmanın altı şartı gibi… Bu altı noktaya denge getirilebilirse fiyat istikrarında ilerleme sağlanabilir, yoksa oldukça zor!

İnşallah 2024 enflasyonu yüzde 40-50 arası tahminlere yakın bir yerde tutunabilir. Bunun için ekonomi yönetiminin; ülkenin üretim gücünü iyi bilmesi, zorluklara karşı direncini koruması ve mevcut politikalarında üretimi çeşitlendirerek yürümesi gerekiyor.

Öncelikle genişlemeci mi, sıkılaştırıcı mı olunacak ona karar verilmeli… Para politikasıyla maliye politikası birbirini destekliyor mu, ona bakılmalı… Sanayide, tarımda, teknolojide, turizmde ciddi bir envanter çalışması var mı, ölçek ekonomisi uygulanıyor mu, enflasyonu körükleyecek bu tür her noktaya dikkat edilmeli!

ISINAN EKONOMİ FAİZ ARTIŞIYLA SOĞUR MU?

Bir kez daha tekrarlamakta fayda var… Enflasyona sebep olan ısınan ekonomi faizle soğur mu? Suni bir şekilde soğuyabilir… Fakat bu defa da ekonomi durmaya doğru giderken mal ve hizmet pahalanır, fiyatlar yine yükselir. Faiz artışıyla ticari hareketi, üretim ve tüketimi yavaşlatmak da toplumun önemli kesimini -ki bu kesim genellikle sabit maaşlı ve dar gelirliler olur- bunaltır, işsizliği artırır. Harcama gücü olanlar yüksek fiyatlara bakmadan ihtiyaçlarını gidermeye çalışır ama dar gelirli bunu yapamaz. Çünkü bu kesimlerin enflasyon ortamında sürekli alım gücü düşer.

Enflasyonu düşürmenin yolu; ne faiz, ne de toplumun alım gücünü sınırlamaktır. Enflasyonu normalleştirmenin yolu; ekonominin üretim potansiyeliyle toplumun tüketim hacmini dengelemektir.

Bir ekonomi çıktı açığı verdiği sürece enflasyonu dengelemesi mümkün değildir. Yani bir ülke yurtiçi ihtiyacı ve ihracat yapacağı kadar üretim kapasitesini yukarıya çekerse enflasyonla mücadeleyi kazanabilir.

İktisat literatüründe “Enflasyona karşı faiz çubuğu kullanılır” denilse de şahsen kendi adıma bunun tersine inanıyorum. Gerçekler de bunu gösteriyor… Dolayısıyla faizin fiyatları, enflasyonu düşüremeyeceğini, fiyat istikrarını sağlayamayacağını, diğer taraftan faizin ticarette haksız kazanç olduğunu, bu tür kazancı da tüm kutsal kitapların yasakladığını, ayrıca gelişmiş zengin ülkelerde faiz oranlarının çok düşük, bizim gibi ülkelerde faiz oranlarının çok yüksek olduğunu hatırlatmak istiyorum.

EKONOMİ CANLI, 2023 YILINDA YÜZDE 4,5 BÜYÜDÜK

Ülkemizin ekonomideki hareketliliğine kimse söz söyleyemez. Canlı ancak yüksek enflasyon yapan bir ekonomimiz var. Bu istikamette hemen GSYH fotoğrafını paylaşayım…

Türkiye ekonomisi 2023 yılını yüzde 4,5 büyüme ile tamamladı. Ekonominin tamamı dolar cinsinden 1,12 trilyon dolar oldu. Kişi Başı GSYH 12 bin 110 dolara yükseldi ama yerleşik hanehalklarının nihai tüketim harcamaları yüzde 12,8 arttı. Hanehalkı tüketim harcamalarının GSYH içindeki payı yüzde 59,1 oldu. Diğer taraftan 2023 yılında mal ve hizmet ihracatı yüzde 2,7 azalırken ithalatı yüzde 11,7 arttı. Yatırımlardaki artış ise yüzde 8,9 seviyesinde. Yani büyümede tüketimin payı oldukça yüksek.

2023 yılının son çeyrek verilerini de vereyim… Yüksek faiz artışına ve sıkılaşma tedbirlerine rağmen bu dönemde de hızlı bir tüketim öne çıkıyor. Büyüme yüzde 4… Bu son çeyrekteki büyümeyi hanehalkının tüketimi 6,7 puan, devletin tüketim harcamaları 0,2 puan, yatırımlar yüzde 2,6, net ihracat 0,6 puan yukarı yönlü desteklerken stok değişimi 5 puan aşağı çekiyor.

Dolayısıyla GSYH rakamlarını yorumlamaya bile gerek yok. Her şey meydanda…

ENFLASYON; YOKSULLUK VE YOLSUZLUĞUN KAPILARINI AÇAR

Madalyonun diğer yüzünde ekonomide dengeleri bozan enflasyon; yoksulluk ve yolsuzluğun da ana sebepleri arasında… 2023 için Türkiye’de gelir dengesi açıklandı. Sonuçlar tabii ki istenen düzeyde gelmedi!..

Türkiye’de en yüksek gelire sahip yüzde 20’lik grubun toplam gelirden aldığı pay, geçen yıl bir önceki yıla göre 1,8 puan artarak yüzde 49,8’e yükselirken, en düşük gelire sahip yüzde 20’lik grubun aldığı pay 0,1 puan azalarak yüzde 5,9’a geriledi. Buradan anlaşılan yüzde 5,9’luk gelire sahip milyonların enflasyon yapma imkânı bulunmuyor fakat milli gelirin yarısını almış en yüksek gelire sahip yüzde 20’lik grubun oldukça fazla enflasyon oluşturma kapasitesi var, demek istiyorum.

Diğer yandan Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün (Transparency International) 2023 yılı Yolsuzluk Algı Endeksi’nde Türkiye 34 puanla 115’inci sırada yer aldı. 36 puanlık 2022 endeksine kıyasla 2023’te 2 puan kaybeden Türkiye’nin ülke sıralamasında da 14 sıra gerilediği gözleniyor.

2023 yılı Yolsuzluk Algı Endeksi küresel ve ulusal anlamda değerlendirildiğinde; çoğu ülkenin yolsuzlukla mücadelede ilerleme kaydedemediği ortaya çıkıyor. Ülkelerin üçte ikisinden fazlası 100 üzerinden 50 puanın altında kaldığından durumun hiç iç açıcı olmadığı fotoğraflanıyor. Endekse göre, dünya nüfusunun yüzde 80’inden fazlası 43 puanın altında kalan ülkelerde yaşıyor. Bu ülkelerde de hatırı sayılır enflasyon olduğu biliniyor.

Mamafih yüksek enflasyon sebeplerinden olan yolsuzluğa karşı hükümetler mi başarısız, yoksa kanuni düzenlemeler mi yetersiz, ya da kültürel bir algı zafiyeti mi var, diye insan sormadan edemiyor.

Aklıma birkaç atasözü geldi:

Bol bol yiyen, bel bel bakar… İşten artmaz, dişten artar. Altını saklamak değil, kuruşu saklamak hünerdir… Yine de enseyi karartmamak lâzım!

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.