1. Meşrutiyet döneminde iki kez Maarif Nezareti görevini yürüten Emrullah Efendi, Türk eğitim hayatının önemli şahsiyetlerinden birisidir. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nde de etkili olan Emrullah Efendi‘nin şaka yollu söylediği “Şu mektepler olmasaydı maarifi ne güzel idare ederdim” sözü aynı zaman da bir gerçeği ortaya koymaktadır.
Yeni eğitim yılı, sosyal sancıların ortasında tartışma ve çekişmelerle başlıyor. Sorunlar yumağı olan eğitim sistemimiz, son yıllarda bilinmezlik uçurumuna doğru hızla yuvarlanmaktadır. Maalesef eğitimimiz siyasallaştırılarak bir kaosun içine girmiştir. Eğitime müdahil olan çeşitli gruplar eğitimde kendi hakimiyetlerini kurmak için kıyasıya bir mücadele ederek tek yanlı ve ölçüsüz kadrolaşma yürütmektedirler. Özellikle yandaş bir sendikanın sanki, eğitimin tahtası tebeşiri de benden olacak, der gibi kendinden başka kimseye hayat hakkı tanımama istek ve arzusu başlıca huzursuzluk kaynağıdır. Eğitimin saygın insanlarına ulufe dağıtır gibi, “benimle olursan başına tuğ dikerim.” ifadeleri gerginliğe sebep olmaktadır. İnsanlar bilgi, görgü ve yetenek gibi temel özellikler dışında değerlendirilmektedir. İşin ehli olmak ise zaten hiç aranmamaktadır. Bu arada yapılan olumlu işler de adeta kaynayıp gitmektedir.
Milli Eğitim Temel Kanunu’nda yer alan amaç ve ilkeler oldu bittiye getirilerek fiili durum oluşturulmakta, eğitimin milli olma özelliği aşamalı bir biçimde ortadan kaldırılmaktadır. Milli Tarih ve Cumhuriyet üzerinden bir tartışma ve sürtüşme yürütülmektedir.
Milli kültür değerlerinin öğretilip yaşatılacağı yerler olması gereken okullar, kamuoyunda sadece diploma almak için gidilen mekânlar gibi görülmektedir. Bu eğitim açısından çok büyük bir olumsuzluktur. Bu sistemde eğitim alan çocuklarımız, milli kültürümüzü geleceğe nasıl taşıyacaklar? Türk medeniyet algımızı kime, nasıl anlatacaklar?
İstiklal Marşı, Öğrenci Andı, Atatürk gibi üzerinde her Türk eğitimcisinin birleştiği ve öğrencilerin milli duygularını ateşleyen konular niçin tartışmaya açılıyor? Bundan kimin ne çıkarı olabilir?
Aynı iktidarın bakanları birbiri ile çelişen uygulamalar yaparak eğitim sistemini bir yaz-boz tahtasına çevirmişlerdir. Bu işin sonunun nereye varacağını da kimse bilememektedir.
Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan insanları nasıl yetiştireceğimiz konusu asıl üzerinde durulması gereken olgudur. Eğitime yön verenler attıkları her adımda bu ilkeyi ve amacı düşünmek zorundadır.
Bugün güçlü olduklarını savunun ve bu güçlerinin kıyamete kadar süreceğine inanan, kerameti kendinden menkul kişiler yarın neler olabileceğini kestirebiliyorlar mı?
Milli Eğitim Bakanlığı adeta yandaşları eğitim yöneticisi yapma kurumu hâline çevrilmiştir. Ancak 15 senedir yapılagelen bu uygulama, eğitim camiasını bölmüştür. Geçen yıllar çocuklarımız, gençlerimiz açısından heba edilmiştir. Makam, mevki verilen kadrolar hiçbir başarıya imza atamamıştır. Devletin temel görevlerinden olan eğitim konusu ehil olmayan ellere teslim edilmiştir.
Türk Milli Eğitimine büyük hizmetler vermiş olan değerli hocamız S. Ahmet Arvasi’nin şu sözlerini eğitime yön veren yetkili ve sorumlular akıllarından çıkarmamalıdır: “Türk milli eğitimcisi eğitim etkinliklerini sürdürürken en büyük desteği milli kültür kurumlarında ve değerlerinde aramalıdır. Esasen günümüzde milletlerin savaşı, bir bakıma kültürlerin savaşı niteliğinde olduğu için her millet kendini demetleyen ve dağılmaktan koruyan bağlara sarılmak ve onları korumak zorundadır. Türk öğretmeni, Türk’ün dilini, töresini, inançlarını, bütün kültür unsurlarını örselemeden geliştirmeye ve onları birer evrensel değer durumuna getirmeye kendini mecbur hissetmelidir. Türk milli eğitimin düzenlerken herhangi bir milletin gözü kapalı taklitçisi olmamak gerekir. Kendi tarihi tecrübesinden yararlanmayan bir millet diğer milletlerin taklitçisi olmak zorundadır. Bu yüzden, milli eğitimin amaçlarını tayinde, müfredatların hazırlanmasında, eğitimin teşkilatlanmasında tarihimiz, coğrafyamız, milli kültürümüz, maddi ve manevi zenginliklerimiz temele alınmalıdır. Milli eğitim bu demektir.”
Ziya Paşa’nın dediği gibi; “Böyle gecenin hayr umulur mu seherinde”
Her şeye rağmen bütün bu sorunlar içinde yeni eğitim yılının öğretmenlerimize ve çocuklarımıza hayırlı olmasını dileriz.