“Yalan haber yayana cezalar ağırlaştırılmalıdır”

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

(AA) – Brüksel Avrupa Araştırmaları Enstitüsü (IES), Avrupa Kültürel, Bilimsel, Yenilikçi Diplomasi Yönetimi UNESCO Kürsü Başkanı Doç. Dr. Naciye Selin Şenocak, Fransa’da yalan haberlere karşı bir yasa tasarısının meclise sunulduğunu belirterek, “Fransa gibi basın ve düşünce özgürlüğünün savunucusu bir ülkede yalan haberlere karşı böylesi bir yasa teklifi geçiyorsa bu ‘yalan haberin’ ülke güvenliğini tehdit ettiğinin en somut göstergesidir.” dedi.

Doç. Dr. Naciye Selin Şenocak, AA muhabirine, Fransa’da yalan haberle mücadele konusundaki girişimi değerlendirdi.

Yalan haberle mücadelenin Batılı ülkeler için ulusal güvenliği tehdit kapsamına alındığını kaydeden Şenocak, “Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, yalan habere karşı Fransa Ulusal Meclisine bir yasa teklifi sundu. Bu yasa teklifini özetlemek gerekirse, yargıçlar bir haberde dile getirilen bir iddia ya da suçlamanın doğrulanabilir verilere dayanıp dayanmadığına 48 saat içinde karar verebilecek. Yargıçlar tarafından kötü niyetle yazıldığı tespit edilen haberlere erişim engellenebilecek.” diye konuştu.

Şenocak, Fransa’da bu yasa teklifinin gazeteciler sendikası, muhalefet ve basın tarafından çok eleştirildiğini belirterek, ancak Cumhurbaşkanı Macron’un tüm eleştirilere rağmen, kararından geri adım atmadığını dile getirdi.

Doç. Dr. Şenocak, şöyle devam etti:

“Cumhurbaşkanı Macron’un, bu konuda en çarpıcı açıklaması, ‘Bir politikacıyı, devlet adamını, bir kamu figürünü lekelemek için üretilen yalanlar, bir anda binlerce hesap aracılığıyla tüm dünyaya, tüm dillerde yayılabiliyor.’ şeklindeydi. Sadece yerel basını ilgilendiren bir yasa tasarısı değil ayrıca yeni kanun ile ayrıca Fransa Radyo ve Televizyon Yüksek Konseyinin (CSA) milli çıkarlara zarar veren ve yabancı devlet etkisi ile yapılan algı operasyonu diye nitelendirebileceğimiz yayınları durdurabilecek. Fransa gibi basın ve düşünce özgürlüğünü savunucusu bir ülkede yalan haberlere karşı böylesi bir yasa teklifi geçiyorsa bu yalan haberin ülkelerin güvenliğini tehdit ettiğinin en somut göstergesidir. Dünyanın birçok ülkesinde siber suçlar kapsamında yalan haber yayınlayan internet kullanıcıları, 2 ile 6 yıl hapis cezasına çarptırılıyorlar bu konuda en tavizsiz ülke Kenya.”

“Yalan haber Ebola virüsü gibi görülme​li” 

Yalan haberin, “Ebola virüsü gibi” görülmesi gerektiğini anlatan Doç. Dr. Şenocak, “Yalan haber, sosyal medyaya düştüğü anda hızla yayılarak tedavisi mümkün olmayan ve kontrol altına almakta zorlanılan bir hastalık gibi. Yalan haber o kadar tehlikeli ki insanları nefret, kine, kışkırtmayla isyana ve iç çatışmaya kadar götürebilecek güce sahip. Dünyada yaklaşık 3.8 milyar insan internet kullanıyor, aktif olarak sosyal medya kullanıcılarına bakarsak 2 milyar insan Facebook, 300 milyon ise Twitter kullanıyor. Sosyal medya kullanıcıları birer manipülasyon aracı olarak görülüyorlar, haberlerin doğruluğunu araştırmadan hatta haberi okumadan sadece görüntü ve başlıkla yalan haber ve dezenformasyonun etkisiyle yalan haberin hem kurbanı hem dağıtıcıları oluyorlar.” değerlendirmesinde bulundu.

“Tuzağa sadece sade vatandaş değil gazeteciler de düşüyor” 

Yabancı istihbarat teşkilatlarının eskiden sahada etkin ajanlarla yaptıkları dezenformasyon, manipülasyon ve toplum mühendisliği diğer adıyla zihin kontrol çalışmalarını sosyal medya aracılığıyla daha az maliyetle daha hızlı bir şekilde gerçekleştirdiğini ifade eden Şenocak, “Türkiye bunu en son Gezi olayları ile tecrübe etti. Sosyal Medya sadece yabancı istihbarat teşkilatları tarafından değil ayrıca aktif olarak terör örgütlerinin yoğun kullandığı bir suç aracı haline geldi.” diye konuştu.

Şenocak, FETÖ’nün Türkiye’ye yönelik tüm saldırılarını sosyal medya üzerindeki sahte hesaplar üzerinden yaptığına dikkati çekerek, “Türkiye’deki son seçimde de yalan haberle halkı kışkırtma, isyana teşvik etme, iç çatışmaya sürükleme çalışmaları sosyal medya üzerinden yoğun bir şekilde yapıldı. Bu tuzağa sadece sade vatandaş değil, yazılı ve görsel basın da gazeteciler de düşüyor. Bazı medya mensupları, gazetecilik ahlakını göz ardı ederek bilinçli ve bilinçsiz biçimde bazı odaklara alet olup bilginin doğruluğunu araştırmadan dezenformasyonun kaynağı haline geliyorlar. Bu da o yalan haberin daha büyük kitlelere ulaşmasına neden oluyor. İşte Fransa’nın öngördüğü yasa tasarısı da bu tehlikeyi doğrudan hedef alıyor.” ifadelerini kullandı.

Şenocak, Türkiye’nin bu konuda yapması gerekenlerle ilgili de şunları kaydetti:

“Türk Ceza Kanunu cezai suç teşkil eden tehdit, şantaj, kendisine veya başkasına yarar sağlamak maksadıyla bir kişinin ya da kurumun şeref veya saygınlığına zarar verecek nitelikteki hususların açıklanacağı veya isnat edileceği tehdidinde bulunulması, kişilerin huzur ve sükunu bozma, hakaret, iftira ve suç uydurma konularında cezayı öngörüyor. Ancak maalesef cezalar caydırıcı değil. Bunun dışında Türk ceza mahkemelerinin erişim yasağı kararlarını Facebook, Twitter, Youtube gibi sosyal medya araçları uygulamaya koymuyor. Bu da onları kime hizmet ettiği belli olmayan bir suç platformu haline getirmektedir. Sadece Türk yasalarında değil, Avrupa İnsan Hakları Sözlemesi’ne aykırı suçlara taviz veren ve buna aracılık eden bu sosyal kaynaklara ve bunu yayan insanlara caydırıcı ağır cezalar getirilmeli. Sosyal medya araçları sadece ülkenin ulusal güvenliğine değil, bireyler için de tehlike teşkil ediyor.”

“Ağırlaştırılmış cezai müeyyideler getirilmeli”

Dünyada her yıl 800 bin kişinin intihar girişiminde bulunduğunu aktaran Doç. Dr. Şenocak, bunların yüzde 70’inin sosyal medyada haklarında yer alan yalan haber, iftira, suç uydurma, şantaj yüzünden gerçekleştiğini vurguladı.

Şenocak, bunun da birçok Avrupa ülkesini alarma geçirdiğini dile getirerek, Avrupa’nın bu konuda hem yeni kanun maddeleri getirerek, hem de kamu spotları yoluyla önlem aldığını anlattı.

Türk Ceza Kanunu’na bu konuda caydırıcı, ağırlaştırılmış cezai müeyyideler getirilmesi gerektiğini ifade eden Şenocak, sözlerini şöyle tamamladı:

“Diğer ülkelerde olduğu gibi yalan haberin kaynakları doğrudan hedef alınmalı. AB’ye bakarsak terörle mücadele kapsamında Europol- Interpol çalışmalarını siber suçlar ve sosyal medyanın terör örgütleri tarafından suç platformu olarak kullanılması üzerine yoğunlaştırmış durumda. Bu konuda Fransa gibi liberal bir ülke tavizsiz bir politika izliyorsa bu durumun ciddiyetini göstermektedir. Özellikle milli çıkarlar söz konusu ise. Türk Mahkemelerinin kararlarını uygulamayan ve Türk hukuk sistemine saygı duymayan Facebook, Twitter, Youtube gibi sosyal medya araçlarına, Türk mahkemelerinin kararlarını uygulamadıkları takdirde yüklü maddi tazminatlar ve gerektiği takdirde erişimin kısıtlanması gerekir. Bu durum sadece Türkiye’nin yaşadığı bir tehdit değil, bu yüzden diğer ülkelerle işbirliği yapıp Siber Suçlar ve Uluslararası Terörizmle mücadele kapsamında ABD’nin kontrolü ve yönetimi altında olan bu sosyal medya araçlarının terörizme destekleri, terörist grupları ve kötü niyetli insanlar için suç platformu oluşturduğundan uluslararası yargıya taşınması ve yargılanması konusunda ortak bir çalışma yapması gerekir.”

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.