“Ülkemizi, milletimizi şiirimdeki hale çevirmek istiyorlar”

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

1800’lerin sonu 1900’lerin dörtte üçündeki yaşananların yeniden yaşanması için dış mihraklar ve içimizdeki dış güçlerle temasları olan hain odakların Ülkemizi parçalamak Milletimizi yokluğun pençesine atmak Ezanımızı türlü şekillere sokmak şerefle dalgalanan Bayrağımızı indirmek yeni neslimizede atalarımızın bir asırdır yaşadıkları yokluğu ve cehaleti yeniden yaşatmak için ülkemizle direk savaşlarla değilde farklı terör örgütleri ile farklı ekonomik baskılarla geriye döndürmek istiyorlar.

Çocukluk ve gençlik dönemlerimde dedem vesair köydeki iş yerimiz degirmenimize gelen yaşlılardan kendim yaşamasamda yaşadıklarını atalarımızla empati kurarak özümle göz yaşımla bütünleştirerek şiirleştirmiştim. Bu şiirimi bu günlerdeki hain hareketlerin alçak saldırılarına karşı yazmış olduğum bu makalemle bütünleştirmek elzem oldu.

Geçmişimizi bilmeden bu günümüze ve gelecegimize sahip çıkamayız. Büyüklerimizin yaşadıkları bu gerçekler bizleri hangi etnik kökene sahip olursak olalalım Türk’ü, Kürt’ü Laz’ı Çerkez’i ve ismini bile çoğumuzun bilemediği en küçük topluluklarımızla bir bütün olmalıyızki geçmişe dönük malum durumlara düşmeyelim.

Malum şiirimi yöremden bazı dağlar ve yaşanan bazı yokluk ayrıca o günlerdeki zorluklardan dolayı hayatını kaybedenlerin isimlerinide alarak yıllar önce kaleme alırken ve bu gün itibari ile tekrar okurken mürekkepten ziyade göz yaşı döktüm köşemde degerli okurlarla paylaşayım istedim.

YOKLUĞUN GÖZÜ KÖR OLSUN

Kıtlık oldu talaş yedik,
Yulaf olsa seve seve yerdik,
Bulursak çarık giyerdik,
Yokluğun gözü kör olsun.

Askerde at pisliğinden arpa yedik,
Almanlar’dan yardım istedik,
Çanakkale’de binlerce şehit verdik,
Yokluğun gözü kör olsun.

Hasır yok altına serecek,
Dürbün yok düşman görecek,
Tank, top yok düşman vuracak,
Yokluğun gözü kör olsun.

Hastane hekim nerde,
Çare yok verem olan derde,
Ölen ölsün yatsın kara yerde,
Yokluğun gözü kör olsun.

Dağlardan kuzukulak toplardık,
Ayağımıza diken batsa günlerce sızlardık,
Bir tek keçi kayıp dağ taş gezerdik,
Yokluğun gözü kör olsun.

Sonra biraz durumumuz düzeldi

Burçak yolar düven sürerdik,
Bir yatağa üç dört çocuk girerdik,
Kışı atlatırsak bahtiyarız derdik,
Yokluğun gözü kör olsun.

Kara keçiden yayığımız vardı,
Bacım boz inekten süt sağardı,
Babam ormanda odun yarardı,
Yokluğun gözü kör olsun.

Bir tabaktan sekiz on kişi yerdik,
Samanlıkta gerdeğe girdik,
Ne kara günler gördük,
Yokluğun gözü kör olsun.

En zenginin bir iki göz evi vardı,
Birkaç koyun, keçisi vardı,
Analar sırtına odun sarardı,
Yokluğun gözü kör olsun.

Kestanemiz palamuttu,
Koşturmaktan dudaklarımız yalamıktı,
Meşrubat nerde, içtiğimiz ara sıra karamıktı,
Yokluğun gözü kör olun.

Hasta olsak turşu suyu gezerdik,
Gilikten*, göğemden hoşaf ezerdik,
Ayaklar yalın kar teperdik,
Gitsin gelmesin yokluğun gözü kör olsun.

Dedem jileti kaynatırdı keskin olsun diye,
Çocuğu erkenden davara salarlardı pişkin olsun diye,
Kadını konuşturmazlardı sus sen ne bilirsin diye,
Cahilliğin yokluğun gözü kör olsun.

Ha işte biraz daha geliştik

Tırpan nerde orakla ekin biçerdik,
Unuttuk kıtlığı içinden mürdümek seçerdik,
Emir Dede’den Dartıcı’nın Bel’e yaya geçerdik,
Araba nerde yokluğun gözü kör olsun.

Deterjan yok bitler cirit atardı,
Çikolata nerde, Deli Mehmet kara tatlı satardı,
Hastalanan kalkamaz altı ay yatardı,
Hâkim, hekim bilen kim cehaletin gözü kör olsun.

Kağnıyla değirmenden bir haftada gelirdik,
Gusülhane mi vardı yorgunluktan ölürdük,
Bir parça ekmeğin kıymetini iyi bilirdik,
Kara günler gördük, yokluğun gözü kör olsun.

Tipi vurdu altı kişi karda kaldı,
Köpeğe verdiğimiz yarı sulu yaldı,
Kıllı da odun dağında öldü,
Yokluğun gözü kör olsun.

Siyasetçilerin dini imanı paraydı,
Neylesinler bizi yolumuz bile karaydı,
Patika yolda, ayaklar nasır olmuş yaraydı,
Hizmet ehli olmayanın gözü kör olsun.

Telefon nerde,kağıt bulursak mektup yazardık,
Dere tepe cacık kazar, an** taşlarımızı bozardık,
Bir karış toprak için emmiyi, dayıyı vurduk,
Yokluğun gözü kör olsun.

Koyun otlatır yatıda yatardık,
Tüfekde yok, tavşana sopa atardık,
Birbirimizin malını çalar satardık,
Yokluğun cehaletin gözü kör olsun.

Olsaydı hırsızlık yapar mıydım?
Kardeşimin malını satar mıydım?
Harama yan gözle bakar mıydım?
Unutturdular elif be’mi kabirleri cehennem olsun.

Pazara iner Moruk’un handa yatardık,
Biraz tiftik ya da yumurta satardık,
Ekmeğin içine helva, ağda katardık,
Lokanta nerde, yokluğun gözü kör olsun.

Çeşme bilmez kuyulardan içerdik,
Kur’an okumak yasak jandarmadan kaçardık,
Memleket kimlerin elinde düşünür şaşardık,
Yokluğun gözü kör olsun.

Yıl 1965, Frenk elinden kapı açıldı,
Millet bölük pörsük saçıldı,
Şalvarda kalmadı, gelin kız açıldı,
Çabuk değiştik gâvurunda gözü kör olsun.

Allah devletimize zeval vermesin,
Çoluk çocuk yokluk yüzü görmesin,
Bize yokluk çektirenler cennet yüzü görmesin,
Abdil’im niyazım, ezanımız susup, bayrağımız inmesin.

*Gilik, göğem: Yaban meyveleri

**An: Tarla sınırı

Abdil Göktekin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir