Uluğ Türkistan bozkırında dağınık halde yaşayan ve temel ekonomileri hayvancılığa dayanan Türk toplulukları için teşkilat kurma kaçınılmaz bir olgu olarak ilk yapılanmadır.
Ünlü sosyolog O. Menghin, bu konuda şunları söylemektedir; “Savaşçılık kabiliyetini iyice güçlendiren demirciliği yanında, otlak ve su için mücadeleler dolayısıyla metaneti artan bozkırlı, aynı zamanda, huzur içinde yaşayabilmek için insanların karşılıklı saygı hissi ile donanması gerektiğini de öğrenmiş ve insan kütlelerini sürekli olarak barış halinde tutabilmek için toplulukta herkes tarafından zaruri bir hukuk düşüncesine ulaşmıştır. Bu devlet fikrinin doğuşudur. İşte savaşçılığına, hukuk fikrine ilavaten yine at sayesinde sağladığı uyuşuk yerli kütleleri zihin durgunluğundan kurtararak, insan iradesine sonsuz faaliyet ufukları açan sürat kavramı ve maddi araç olarak sahip bulunduğu demir vasıtası ile Türkler, kendilerine bağladıkları insanları idare etmek üzere yeryüzünde ilk siyasi kadroları vücuda getirmiş, ilk kanun koyucu millet olmuştur.”
Bu düşünceden hareketle; kengeş meclisi, toy ve kurultay gibi farklı isimlerle anılan kurumlar doğmuştur. Türklerde her ne kadar hükümdar son sözü söyleyen makam konumunda olmuşsa da hükümdarlar, meclise danışmadan büyük kararlar vermemişlerdir. Bu meclisler doğrudan karar alan bir örgütlenme olmamış, hükümdar tarafından alınan kararların kabul edilmesinde ve uygulanmasında önemli bir rol üstlenmiştir. Kengeş, bir danışma ve tavsiyede bulunma meclisidir. Dilimizdeki: “El mi yaman, bey mi yaman?” sözü meclislerin önemini günümüze kadar getirmiştir. Kengeş, keneş olarak da kullanılmaktadır.
Toy, Türk topluluklarında devlet meclisi niteliğindedir. Meclis-toplantı, devlet meclisi anlamlarına geldiği gibi bayram, ziyafet ve yemekli şölen merasimleri için de kullanılır. Toy, genel olarak yılın belli günlerinde hükümdarlar tarafından hükümdarlık alameti olarak devlet ileri gelenlerine ve halka verilen, devlet işlerinin görüşülüp kararlaştırıldığı, aynı zamanda yenilip içilip eğlencelerin yapıldığı bir tür toplantıdır.
Toy ile birlikte aynı anlamda kullanılan diğer bir kavram olan Kurultay ise dilimize Cengiz Han Devleti’nden girmiştir.
Kengeş, bir danışma meclisi olup milleti ilgilendiren işlerde karşılıklı danışma, görüşme ve tedbir alma anlamındadır. Oğuz Türkçesinde kengeş; meclis, yığınak, dernek, derim anlamlarında da kullanılmıştır. Oğuz devlet adamlarının tayanç, kengeşçi ve tirgek (direk) denilen danışmanları vardı. Eski Türkçe’de kengeşmek, tartışmak, danışmak anlamına gelmekteydi.
Bu Oğuz geleneği aksakallılar meclisi, ihtiyarlar heyeti, danışma meclisi, encümen-i daniş gibi değişik adlarla günümüze kadar gelmiştir.
Türk kültüründe önemli yer tutan Aksakallılar Meclisi geleneği bugün Türkmenistan’da devam etmekte olup ülkenin yaşlıları yılda bir kez, devlet başkanının başkanlığında toplanarak milletin geleceği için tavsiyelerde bulunmaktadır.
Kengeş meclisinin, Türkmen topluluklarında bazı önemli konuları görüşmek üzere toplandıkları da görülmüştür. Kengeşte alınan tavsiye kararları ilgililere iletilerek uyulması tavsiye edilmiştir.
Geçmişte Emirdağ toplumunda Kengeş Meclisi kendiliğinden oluşarak, halkın huzur ve güvenlik içinde yaşaması sağlanmıştır. Pek çok tartışmalı konu adliyeye gitmeden aksakallı bilgelerin ikna metoduyla halledilmiştir.
Kengeş, Türk Keneşi (Türk Konseyi) adıyla 1993 yılında, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanları tarafından imzalanan anlaşmayla kurulmuştur. Macaristan gözlemci üye olarak toplantılara katılmaktadır. Türk Keneşinin ilk Zirve Toplantısı “Ekonomik ve Ticari İşbirliği” temasıyla 20-21 Ekim 2011 tarihlerinde Almatı’da gerçekleştirilmiştir, Toplantı vesilesiyle, Konsey’in kurumsallaşmasına ilişkin anlaşma ve tüzükler sonuçlandırılmıştır. Ayrıca, Zirve münasebetiyle, üye ülkelerin iş çevrelerini bir araya getirecek Türk İş Konseyi tesis edilmiştir. Türk Keneşi temel amacını, Türk Dili Konuşan devletler arasında kapsamlı işbirliğini derinleştirmek, bölgesel ve küresel barış ile istikrara katkıda bulunmak olarak tanımlamışlardır.
Bu Oğuz geleneğini resmi bir kimlikle Emirdağ’da tekrar hayata geçebiliriz. Bu eski Türkmen geleneğini Emirdağ’dan başlatarak pek çok il ve ilçeye de örnek olabiliriz. Özellikle son zamanlarda dağınım bir hâlde bulunan sivil toplum temsilcileriyle yapılacak bir kengeş, pek çok sorunu çözebilir.
Ahmet Urfalı