Belçika’da uzun yıllar boya sektöründe hizmet veren Türk şirketi, mahkeme kararıyla bin 53 euro’luk borç yüzünden 2013 iflası açıklandı.
Şirketin sahibi olan 56 yaşındaki evli ve altı çocuk babası Sait Ünan, 20 yıllık şirketinin borcu olmadığı halde, bin 53 euro’luk bir ödeme yüzünden olayın mahkemeye intikal etmesinden sonra kendisine ayrımcılık yapıldığını iddia etti.
Böyle bir uygulamanın Belçikalı firmalarına yapılmadığını ifade eden Sait Ünan, şirketinin iflas gösterildiği günden bu yana mağdur edildiğini ve hakkını hiçbir yerde savunamadığı belirtti.
Şirketinin iflas edilmesinde birçok ırkçılıkla karşılaştırğının altını çizden Sait Ünan, tır şoförlüğü yaparak, ailesini geçindirmeye çalıştığına da vurgu yaptı.
Bin 53 euro için iflas
2013 yılının sekizinci ayından “Firmanız iflaz etti” diye kendisine bir mektup geldiğini söyleyen Sait Ünan, “Bin 53 euro’luk bir miktar yüzünden mahkemeye gideceğimizi öğrendim. Sekreterime “Mahemeye telefon et, avukatımız gitsin” dedim. Avukat gitmedi veyahut sekreter bildirmedi, orasını net bilmiyorum ama aradan bir buçuk ay sonra kendim gittim. Hakim bana, “Ya paran yok, ödemiyorsun veyahut var ama ödemek istemiyorsun” dedi. Dedim ki, “Hakim bey, üçüncü bir şık var. Bana fatura gelmezse, iadeli taahütlü mektup gelmezse, icra memuru gelmezse, ben bu parayı kime yatıracağım?” diye isyan ettim.
“Bizi bilerek oyaladılar”
Sait Ünan, davaya bakan hakimin bile konuya şaşırdığını belirterek, sonuç itibariyle bilerek oyalandığını ve bu yüzden şirketinin iflas gösterildiğini anlatırken, şu ifadeleri kullandı: “Hakim dosyayı açtı, inceledi ve döndü diğer tarafa “Bizimle dalga mı geçiyorsun. Bin 53 euro için mahkemeyi neden uğraştırıyorsun? İadeli taahütlü mektubunuz yok. İcraya verme yok. Neden bin 53 euro’yu mahkemeye verdiniz?” diye serzenişte bulundu. Bize “Şirketin hesabında para var mı?” diye sordu. “Şirketin hesabında 28 bin euro para var ve 170 bin euro da girecek para var” dedim. İki hafta içerisinde bize bildireceğini söyledi. İflası kaldıracağını bekledik. İki hafta, altı hafta oldu. Altı hafta sonra bize tekrar bir mektup geldi ve kesinlike iflas olduğu belirtildi. İtiraz etmek üzere büyük bir avukata gittik. İtiraz döneminin kapanmasına iki gün kala avukata gittim ancak avukat “İtiraz etmemize gerek olmadığını. Bir şey çıkmaz” diyerek geçiştirdi. Başka bir avukata gittim, o da “Günü geçmiş, yapacak bir şey kalmadı” dedi. Yani bizi bir şekilde oyaladılar. Bunu bilerek yaptılar.”
“Irkçılıkla karşı karşıya kaldım”
Irkçılıkla karşı karşıya kaldığını iddia eden Sait Ünan, “İkinci avukatla yine de mahkemeye başvurduk. Yaklaşık bir buçuk yıl sürdü. Her avukata gittiğimde, para alıyor. Yaklaşık on bin euro’dan fazla para ödedim. “Bu davada bana ne getirdin” diye isyan ettim ve İnsan Hakları Mahkemesi’ne gideceğimi belirttim. Fakat birinci avukat, günü geçirmek için beni özellikle oyalamış ki, İnsan Hakları Mahkemesi’ne gidemeyim. Önce yüksek mahkemeye ardından anayasa mahkemesine ondan sonra İnsan Hakları Mahkemesi’ne çıkmam lazımdı. Düpedüz ırkçılıkla karşı karşıya kaldım.” dedi.
“Bana davrandıkları gibi Belçikalılara davranmıyorlar”
Şirketinin 2013 yılında iflas etmesine rağmen şirkete ait binanın hala satılmadığını ve bu konuda hiçbir şeyin yapılmadığını ifade eden mağdur Sait Ünan, Belçikalılara aynı şekilde davranılmadığını söyledi. Sait Ünan, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: “Şu anda hala bekliyorum. Binanın ne zaman satılacağı belli değil. Kimin satacağı da belli değil. Kaça satılacağı da belli değil. İflasdan sonra içine hırsızlar falan girdi. Camları kırdılar. Her tarafı kırıp, yıkmışlar, içerisine birçok yazılar yazmışlar. Benim içeri girme hakkım bile yok. Bir de bana “Biz ilgileniyoruz” diyorlar. Gittim durumu polise bildirdim ve kapıya kilit vurdurdum. Ama değişen bir şey olmadı. Yaşadığım bu olaylar yüzde bin beş yüz ırkçılıktır. Bir şirketin bin 53 euro için iflası hiçbir yerde görülmemiş ve duyulmamış. Ayrıca bana davrandıkları gibi Belçikalı şirketlere davranmıyorlar. Ben mahkemeye gittiğimde üç yüz bin, dört yüz bin euro borcu olan şirketleri gördüm. Benim şirketimin hiç başka borcu dahi yoktu. Olsaydı “Hay hay” derdim.”
Haber/Fotoğraf: Cafer Yıldırımer