“TERÖR SORUNUNU YENİDEN GERÇEK ÇERÇEVESİNE YERLEŞTİRMELİ”

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bu sene 19.su düzenlenen Avrasya Ekonomi Zirvesi’ne katılan Federal Milletvekili ve Saint-Josse Belediye Başkan Yardımcısı Emir Kır, terörle ilgili bir konuşma yaptı.

Yaptığı konuşmada birçok ülke gibi olduğu gibi terörü yaşamış bir ülkenin temsilcisi olduğunu hatırlatan Başkan Kır, “22 mart 2016 tarihi, Belçikalıların 11 Eylül’ü olmuştur. Terör o gün insafsızca vurarak 35 kişinin ölümüne, 340 kişinin yaralanmasına sebep olurken hepimizin hayatını altüst etmiştir. Belçika artık hiçbir zaman aynı Belçika olmayacak” dedi.

Emir Kır, yaşanan trajik olayların Belçikalıları terörizm meselesine daha da önem vermeye zorladığını belirtirken, 13 Kasım’dan bu yana, dünyada 22 farklı terör saldırısı meydana geldiğini ve hiçbir kıtanın bu saldırıların dışında kalmadığını söylerken “Buna rağmen bizde neler değişti?” diye sordu.

Başkan Emir Kır, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü:

Madem kaçamıyoruz, hedef halindeyiz, neden hala gözlerimizi kapatıp, seyirci kalmaya cesaret edebiliyoruz? Hala sokaklarımızda masum insanların hayatlarını öldürülmesini kabul edebiliyoruz? Harekete geçmeliyiz ve teröre karşı herekesi uyarmalıyız.

Elbette ilk tepkimiz duygusaldır. Bu alçak eylemler, yaşam tarzımıza, özgürlüklerimize ve demokratik değerlerimize hedef alanlarla, kararlılıkla mücadele isteğimizi artırırken, bizleri isyan ettiriyor. Karanlığa ve kine karşı dayanışmayla cevap vermeliyiz. Birlikte olmak zaten her türlü zorlukla mücadelenin başlangıcıdır.

Nihayetinde, duygular yerini, iyi bir analize ve değerlendirmeye bırakmalıdır. Brüksel’de olanları öncelikle iyi anlamalıyız. Nasıl Belçika böyle bir felaketi yaşadı? Eksikler, ihmaller tespit edilmelidir. Bu konuyla ilgili, akla gelen bu birçok soruyu aydınlatmak amacıyla bir meclis araştırma komisyonu oluşturulmuştur.

Alanda, tehtidin büyüklüğüne göre bir tepki göstermeliyiz, gereklitedbirler almalıyız. Bundan böyle alınacak güvenlik tedbirleri için insan gücü kadar finansmana da ihtiyaç vardır. Devlet emniyet birimlerine, istihbarat ve yargı hizmetlerine yatırım yapmalıdır ve bu birimler her türlü operasyona hazır ve yeterli olmalıdır.

Şunu da iyi hatırlayalım ki, terörizmle mücadele, bir belediyenin, bir ülkenin sınırlarında bitmeyen evrensel bir boyuta sahiptir. Kine karşı savaş, Avrupa ve uluslararası seviyede de olmalıdır. Ancak ülkeler arasında polisiye ve adli gerçek bir işbirliği ile, topraklarında terör örgütlerine müsamaha gösterilmeye son verilmesiyle, güvenliği garanti altına alabiliriz.

Diğer taraftan, cezalandırma politikalarının yanında, önceden tedbir alma politikalarını da güçlendirmeliyiz. Eğitim, sosyal uyum ve iş istihdamı konularında da çalışmalıyız. Özellikle islamofobi yükşelişine ve olayların genelleştirilmesine karşı mücadele etmeliyiz.

Burada, Brüksel saldırıları sonrasnda terörizm ile müslümanları ayırmaya özen gösteren, aynı kefeye koymayan Belçika demokratik siyasi partilerini de kutluyorum.

Fakat Eşit Haklar Kurumu’nun son raporu, halk içinde Müslümanları hedef göstermenin arttığını gösteriyor, Son 5 yılda Müslümanlara yapılan ayrımcılığın %75 arttığını görülüyor. Okullarda, işyerlerinde ve kamu alanlarında ayrımcılığa karşı mücadele etmek için yeni tedbirler almalıyız.

Bütün bunların yanı sıra, sıfır riskin olmadığını bilmemiz gerekir. Yıllardan beri terörle mücadele eden Türkiye’yi örnek alalım. İstanbul gibi, Türkiye’nin büyük şehirleri, Brüksel’de olmayan muazzam güvenlik donanımlarına sahipler. Fakat buna rağmen, terör saldırılarına bu şehirlerde engel olunamıyor.

Bir şehrin, bir ülkenin tamamiyle güvenliğinin sağlanmasının mümkün olmadığını kabul etmeliyiz.

Terörle doğru mücadele etmek için sebeplerini ortadan kaldırmaya çalışmalıyız.

Kendimize şu soruyu sormalıyız ? Sorunun kaynağı nereden geliyor? Kimse uyum sorunundan, sosyal uyuşmazlıktan, dini bir ideolojinin aşırıya gitmesinden bahsetmiyor.

Size burada açıkça ifade ediyorum ki sorun, savaş ortamında Orta-Doğu’da oluşan bir suç ve terör örgütünden geliyor. Bu örgüt önemli imkanlara, büyük güçlerin gizli desteklerine sahiptir.

Sosyal uyumsuzluk, ayrmcılık ve uyum sorunları, Daeş’e, fikirlerini yaymak için ve kendilerine cihatçı bulabilmek için verimli bir alan oluşturuyor.

Değerli dinleyiciler buradan şunu anlayalım: Ülkemizde teröre karşı ne önlem alırsak alalım, Suriye’deki savaş devam ettiği sürece sonuç alamayacağız ve etkileri bize yansımaya devam edecek. Burada söylemek istediğim, bir tarafta çok büyük bir göçmen krizi, diğer yanda tekrar, tekrar yaşanan terör saldırıları.

Orta-Doğu’da, Suriye’de ve özellikle Irak’ta Uluslararası Koalisyon güçleri İŞİD’i imha etmelidir. Bunu kalıcı barışı getirmek, demokrasiye geçişi sağlamak, yeniden inşaayı, ekonomik ve sosyal gelişmeyi yeniden oluşturmak amacıyla yapmalıdır.

Son olarak, Orta-Doğu’daki askeri operasyonların bir bilançosunu yaparak konuşmamı bitirmek istiyorum. 2014 yılı, Uluslararası Koalisyon güçlerinin ilk hava harekatlarından bu yana ne gözlemliyoruz ? Bölge daha da istikrazsızlaştı, katliamlar durmadı, hayatını kaybeden kurbanların sayısı 250 bine ulaştı. Savaştan kaçan mültecilerin sayısında patlama oldu, terör eylemleri artarak her kıtaya yayıldı.

Şimdi şu soruyu sormak mübah oldu: Yaklaşımımız doğru muydu ? Bir kara harekatının zamanı gelmedi mi? Sorunun çözümünde eğer bu harekatta yer almak istiyorsak, hemen yapalım, aksi taktirde tamamen çekilelim. Sonuç ortada, Uluslararası toplum, bu sorunun çözümünde bugün başarısız olmuştur.

Değerli konuklar konuşmamı, benim de benimsediğim Atatürk’ün bir sözü ile noktalamak istiyorum: “Yurtda sulh, cihanda sulh”. Eğer şehirlerimizde güvenliği sağlamak istiyorsak, Orta-Doğu’da barışı sağlamak için çalışmalıyız.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.