Mafyanın tarihte ilk varlığı, İtalya’nın Sicilya adasında ortaya çıkmış fakat daha sonraları tüm ülkeye yayılmıştır. Genellikle ekonomik temele dayanan ve siyasi hedeflere de yönelen, karmaşık ve gizli suç organizasyonları şeklinde gelişme göstermiştir. İtalyanca’daki “Morte alla Francia Italia anesta” yani “Fransa’ya ölüm, yaşasın İtalya” sözlerinin baş harflerinden oluşan Mafia, 18. yüzyılın ortalarında Sicilya ve Sardunya Adalarındaki halkın İtalya’ya bağlı kalabilmek için Fransa’ya karşı verdiği bağımsızlık mücadelesinden doğmuştur.
19. yüzyılda birbirine düşman grupların bir mücadele aracı olarak silahlı çeteler beslemeleri veya bunlara başvurmaları da mafyanın doğumuna sebep olmuştur. Mevcut toplumsal ve siyasal yapıyla çelişen ideolojik görüşleri, hukuka aykırı yöntemlerle sisteme egemen kılmak amacıyla oluşturulmuştur.
Başlangıçta yeraltı bir yurtsever derneği olarak kurulan Mafya özellikle ülkedeki sosyal, ekonomik ve siyasal dalgalanmalar sonrasında, bu siyasi yapılanma, amaç ve şekil değiştirerek, toprak sahiplerinin arazilerinin yağmalanmasının önlenmesinde silahlı gruplar olarak kiralanmışlar, bilahare bu silahlı grupların aileleri 20’nci yüzyıl başlarında A.B.D’ye göç etmeleri ile mafya bu ülkede de zemin bulmuş ve çok kısa sürede gelişmiştir. Böylece organize suçluluk (Mafya) Dünya gündemini etkilemiştir. Organize suçların tüm dünyada yaygınlaşması üzerine bu suçlarla mücadele için çareler aranmasına yönelinmiştir. Bu kapsamda; özellikle “Suçların Kovuşturulması”, “Delillerin Sağlanması”, “Zanlıların Konumu” ile “Koruma Tedbirleri” ve “Yargılama Yöntemi”ne ilişkin istisnai ceza yargılaması usulleri kabul edilmiştir.
A.B.D’de organize suçluluk denilince akla “La Cosa Nostra” (LCN) denilen bu yirmi dört aile gelmektedir. LCN hem sendika kasasına egemen olmak, hem de işvereni baskı altına almak için işçi sendikalarını denetimine almış; kurdukları firmaları yasa dışı yollarla tekelleştirmiş, şans oyunlarını kontrol altına almış, iş yerlerini haraca bağlamış, tefecilik ve cürüm eşyası ticareti ile ilgilenmiş ve son yıllarda da giderek artan bir şekilde de uyuşturucu ticaretine girmiştir.
Ülkemizde; Mahalle kabadayıları ve bunların etrafında toplanan adamlarının oluşturdukları küçük gruplar halindeki oluşumlar, 1970’li yıllara gelindiğinde ülkemizdeki ekonomik sıkıntı ve sosyal dengesizlikler nedeniyle baba tabir edilen şahıslar ve bunların adamlarından oluşan organizasyonlar olarak ortaya çıkmıştır.
Ülke içerisindeki ekonomik sınırlamalar, halkın ihtiyaç duyduğu birçok tüketim malının darlığına sebep olurken, bu malların karaborsasının oluşmasına neden olmuştur. Ülkede zor bulunan veya hiç bulunamayan bu malların temin edilmesi halinde getireceği karın cazibesi, organize suç gruplarını harekete geçirmiştir. Özellikle kaçakçılık faaliyetlerinin doğurduğu riskler bu organizasyonların kamu ve siyasal alanda etkili ve yetkili insanların yardımına ihtiyaç duymalarını zorunlu kılmıştır.
Bu faaliyetler 1970’li yıllarda silah, yabancı içki, sigara ve döviz kaçakçılığı ile başlamıştır. 1980’li yıllarda ihracatın arttırılması için hükümetin verdiği teşvikler sayesinde organize suç örgütleri, yurt dışında bulundurduğu dövizleri, ihracat karşılığı kazanılmış gibi gösterip ülkeye getirmeye başlamış, bu arada silah kaçakçılığının yerini altın kaçakçılığı almıştır.
1980’li yılların ortalarına gelindiğinde ülkedeki ekonomik kriz nedeniyle bir çok işadamının borçlarını ödeyemez duruma düşmesiyle birlikte, yasal yollardan tahsil edilmesi çok zaman alan hatta bazen de imkansız olan alacaklarını bir an önce elde edebilmek için organize suç örgütleri devreye girmeye başlamış ve çek-senet tahsilatı sektör haline gelmiştir. Örgütlenen gruplar, kamuya ait arazileri işgal ederek satılmasına aracılık etme, ihaleye giren kişileri tehdit ve baskı altında tutarak menfaat temin etme, gelir düzeyi yüksek insanları tehdit ve baskı altına alarak haraç alma olaylarını gerçekleştirmeye başlamışlardır.
1997 yılına gelindiğinde; çek-senet tahsilatı, ihale, kiralık suç, hırsızlık malı pazarlama, okul çeteleri, kasa hırsızlığı, oto hırsızlığı, fuhuş, göçmen kaçakçılığı, işçi simsarlığı, kara para aklama konuları organize hale gelmiştir. Karaborsa ile başlayan haksız kazanç, özelleştirme ihaleleri ile trendinin en üst sınırına yükselmiştir.
1980 öncesine intikal eden bir gelişim sürecine sahip olan bu suçlar 1997-2001 yılları itibariyle ülke gündeminde en belirgin şeklini almıştır. Bu durum organize suçun yeni oluşan bir suç türü gibi algılanmasına neden olmuş ve bu suç türü dünya ülkelerini etkilediği gibi, ülkemizde de liberal ekonomik sisteme geçiş ile gündemin üst sıralarında yerini bulmuştur. Bu hızlı gelişim neticesinde; organizasyonların ortaya çıkarılması ve çökertilmesi, klasik zabıta yöntemlerinin dışında daha profesyonel yöntemlerin kullanılması ile organize suçlarla mücadele süreci başlamıştır.