Canan gide rindan dağıla mey ola rızân
Böyle gecenin hayr umulur mu seherinde
Ziya Paşa (Terkib-i Bend -V-)
İnsanoğlu, takvimleri gök cisimlerinin hâl ve hareketlerine göre düzenlemiştir. Takvim; doğrultmak, düzeltmek; değerini belirlemek anlamlarına gelmektedir. Takvim kelimesi terim olarak; bir olayın belli bir başlangıca göre akıp giden zaman içerisindeki yerini, boyutlarını verme ve bunu veren belge demektir. Söz konusu boyutlar yıl, ay, gün sayısı ve gün adı şeklinde belirlenmiştir.
Tarihte Türk devletleri değişik adlarda türlü takvimler kullanmıştır. Bunlar; On iki Hayvanlı Türk Takvimi, Hicri Takvim, Celali Takvimi, Rumi Takvim ve son olarak 1 Ocak 1926’da kabul edilen Miladi Takvim’dir. Bugün için Hicri Takvim yürürlükten kaldırılmış olmakla birlikte dini bayramlar, kutsal günler ve aylar bu takvime göre uygulanmaktadır.
Bizim gençlik yıllarımızda “kültür emperyalizmi” diye dillendirilen bir olgu üzerinde önemle durulur, buna karşı milli kültürün yaşanması ve yaşatılması üzerinde ısrarla tembihleme yapılırdı. İktisadi yönden ilerlemiş Hıristiyan ülkelerin popüler kültür adı altında kendi dini değerlerini benimsetme gayretleri her zaman var olagelmiştir. Popüler kültür, evrensel bir değerler topluluğu biçimde sunularak asıl niyet maskelenmektedir. Oysa kapitalist batının örttüğü gerçek amaç, kendi değerleriyle ürettiği mal arzına talebin artırılmasıdır. Onlar, markalaşmış mallarını orta ve geri düzeydeki ülkelerin insanlarına bir tüketim çılgınlığı içerisinde aldırmak ve çabucak tükettirmek amacındadırlar. İnsan olmanın yolunun tüketmekten geçtiğini söyleyen egemen/küresel güç, dünyanın hiçbir sorununu çözememiş, aksine sorunlar yumağı iyice büyümüştür.
Noel zamanı, genellikle batı kiliselerinde 24 Aralık, doğu kiliselerinde ise 6 Ocak’tır. Bu farkın sebebi eski dönemlerde kullanılan takvim farkından ileri gelir. Batı kiliselerinde Noel, her yıl 25 Aralık’ta başlayıp 26 Aralık akşamında biter. Yılbaşıyla Noel çok yanlış bir şekilde birleştirilmiştir. Halbuki bunlar ayrı ayrı değerlendirilmelidir.
Noel kutlamasındaki çam ağacı, batı pagan kültüründeki bereket Tanrısı Attis ile ilişkilidir. Attis, çam ağacı olarak vücut bulmuştur. Böylece çam ağacına bereket sembolü olduğu için tapınılmıştır. İskandinav efsanelerine göre Tanrı Odin, dünyayı yarattıktan sonra kendini evrenin ağacı denilen ve hiç solmayan bir çam ağacına asmak suretiyle hikmet ve bilgiye dönüşmüştür. Bu durum Hıristiyan dünyası tarafından Hz. İsa’nın çarmıha gerilmesine benzetilerek kutsanmıştır. Batı pagan kültüründe çam ağacının ölümsüzlüğü temsil ettiğine, ağaca bağlanan mumların ise kötü ruhları ve cadıları kovmak için yakıldığına inanılır.
Türkçe’de Noel Baba olarak tanınan Santa (Aziz) Nikolas bir Hıristiyan azizidir. Antalya’nın Demre İlçesinde piskopos görevinde bulunduğuna inanılmaktadır. Denizcilerin, tüccarların, gezginlerin ve çocukların koruyucu azizi olduğuna inanılan Aziz Nikolas, Noel akşamı çocuklara hediye dağıtan efsanevî bir şahsiyete dönüşmüştür. 1870’te Thomas Nast adlı bir ressam tarafından çizilen resim bütün dünyada kabul görmüştür.
Noel, her yıl 25 Aralık tarihinde Hz. İsa’nın doğumunun kutlandığı Hıristiyan bayramıdır. Ayrıca Doğuş Bayramı, Kutsal Doğuş veya Milât Yortusu olarak da bilinir. Bunun Müslüman bir toplum için başka bir dinin geleneği/ritueli olması dışında bir anlamı olmamalıdır. Konuyu inançlara duyulan saygı çerçevesinde bakmak gereklidir. Yılbaşı kutlamaları da yukarıda söz konusu ettiğimiz üzere, Hıristiyan olmayan topluluklar tarafından da bir alış veriş ve eğlence çılgınlığına dönüşmüştür.
Batı; tarihin her döneminde diğer kültürlere aşağılayıcı bir bakışla yaklaşarak barış ve demokrasi kılıfıyla birçok haksızlıklar yapmıştır. Batı medeniyeti, sömürge ülkelerin kanı ve gözyaşı üzerine inşa edilmiştir. Onların görkemli binaları ve geniş caddeleri nice talan edilmiş ülkelerin yer altı ve yer üstü servetleriyle kurulmuştur. İnsan hakları, demokrasi ve medeniyet onların lisanlarında kolonizasyonun yaldızlanmış aldatıcı kavramlarıdır.
Kenya’nın kurucu devlet başkanı Jomo Kenyata’nın şu sözleri bir ibret belgesi olarak her zaman hatırlanmalıdır: “Misyonerler Afrika’ya geldiğinde bizim topraklarımız onların İncilleri vardı. Dua edelim dediler. Gözlerimizi kapattık. Açtığımızda, bizim İncil’imiz, onların toprakları vardı”
Yılbaşını acısıyla tatlısıyla geçirilmiş günler olarak görmek gerektiği inancındayız. Bugünü bir nefis muhasebesi yapmaya vesile kılmalıyız.Yeni yılı da yeni ümitler ve yeni dileklerin müjdecisi olarak karşılamalıyız.
Yılbaşı gecesinden yeni yılın kutlu sabahına güzelliklerle uyanmak dileğiyle…
Ahmet Urfalı