Taşlara olan ilgim küçük yaşta Amasra’da denize girdiğim zamanlarda oldu sanıyorum. Karadeniz farklı bir deniz.
Çok dalgalı ve çok tuzlu…
Dalgalar o kadar çok sahili döverki o hışımı ile sahilede bir sürü taşlar taşır.
Renkli taşlar.
Biz çocuklar toplardık o zaman taşları. Ya da ben toplardım.
Diğerleri midye kabuklarını, denizyıldızlarını ya da şöyle mi demeli acaba enteresan olan şeyleri toplarlardı ben taşları toplardım.
Annem ne yapacaksın bu taşları derdi birazda kızardı eve taş taşırdım çünkü.
Bir süre sonra o taşlar bir şekilde ortadan kaybolurdu çocuk aklım onlarınne olduğunu sormazdım herhalde yok oluyorlar filan diye düşünürdüm.
Oysa şimdi anlıyorum annem onları atardı mutlaka ne yapsın kadıncağız o kadar çok taşı.
Ben iflah olmaz bir hayalci olduğum içinde o zamanlar o taşların nerelerden geldiğini neden renklerinin böyel olduğunu düşünürdüm.
Belki uzak diyarlardan gelmişlerdir, belki ta Amerika’dan gelmişlerdir derdim sanıyorum…
O zamanlar Teksas, Tommiks okuduğum için bana göre hayal kurulacaksa Amerika ile ilgili hayaller kurulmalıydı ki öyle yapardım.
Tommiksin sevgilisi Suzinin yartığı turtaları bile yemiş gibi tadlarını bilirdim. Çocukluk işte.
Çocukluk gelip geçti, hatta büyüklük bile gelip geçiyorken ben hala aynı yerdeyim yine taşlarla haşır neşirim. Allah nasip ederse Taşlar kitabım yayınlandıktan sonra neden taşları bu kadar önemsediğimi de anlatmış olacağım.
Ben çocukken taşların bu kadar önemli olduklarını bilmiyordum.
Bildiğim onları sevdiğimdi.
Benim için denizden gelmişler daha bir kıymetli olurdu ama taşların her hali beni ilgilendirirdi.
Sonradan öğrendim ki Aman Allah’ım taşlar sihirli. Hem ne sihir!
Her taşın bir şifası olduğu gibi, her taşın bir faydası birde zararı varmış. Bu işin uzmanları neler anlatıyorlar neler;
Taşların depolama özelliği olduğunu biliyormusunuz? Ben bilmiyordum. Bir yerde diyor ki: “Evet. Taşların depolama özellikleri vardır. Sizin taşıdığınız takınızdaki taş sizden sizin enerjinizi alır, ruhsal durumunuzu, kişisel özelliklerinizi hatta hastalıklarınızı bile içinde depolar.”
Önce bana inanın çok saçma geldi. Nasıl olabilir dedim. Bunu bir iki kişi demiyorki. Ben bu konuda çok cahil kalmışım.
Araştırdım ve bilmediklerimden utandım.
Doğu taşlar böyle mucizeler yarattıyorlar. Sonra kendime güldüm. Sen nasıl turizmcisin dedim. Dikkatin ne kadar dağınık…
Düşünün SPA merkezlerini düşün sırtlarımıza konulan taşları düşün.
Ağrıyan yerlerdeki sıcak taşların nasıl rahatlattığını hatırla. Bu sihir değilki. Bu gerçek. Sizin ağrılarınıı o taşlar azalttığına göre enerjinizi olumsuz olanı alıp oulumlu olanı size geri verdiğine göre orada bir hareket var. Evet, var dedim.
Aman Allah’ım benim bu konuda dahada araştırma yapmam gerek diyerek kolları sıvadım.
Sonra benim bir imza günümde Kadıköy’deki bir pasajdaydı…
Henüz kitapevinden çıkmıştık ki çeşitli taşların olduğu bir yer dikkatimizi çekti. Hemen oraya girdik.
Ne kadar çok taşlar var rengârenk. Çok ama çok bilgili bir bey bize anlattı.
Neler anlattı inanamazsınız.
Taşlar aldık oradan sakın hemen kullanmayın dedi mesela.
Onları toprağa gömün.
Saksınıza gömün onlar temizlensin ondan sonra boynunuza takın dedi.
Biz Elifle şaşırmıştık.
Neden: Başka enerjiler doludur onun içinde. Boşaltın taktığınızda sıfırlansınki sizin enerjisinizi depolamaya başlasın. Öylemi? Biz ana kız şaşkın. Taşları anlatan bey bilgili…
O anlatıyor biz hala çok şaşkın dinliyoruz.
Neler öğrendik neler.
Taşların tedavi edici özelliğini o kadar güzel anlatmıştı ki. Mesela bize taşların özelliğini bilmeden asla taşımayın demişti.
Nazan Şara Şatana