‘SIRA SENDE’ YARIŞMASINA KATILAN ERDOĞAN SÜER’İN HAYATI NASIL DEĞİŞTİ

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Kısa bir süre önce, Emine Tokail ile birlikte, devlet kanalı TRT’de yayınlanan ‘Sıra Sende Avrupa’ yarışmasına katılan Erdoğan Süer, Yenivatan’a çok özel bir röportaj verdi.

Gökçmen bir ailenin çocuğu olarak Brüksel’de dünyaya gelen Erdoğan Süer, verdiği röportajda, türkücülüğe nasıl başladığından, ‘Sıra Sende Avrupa’ programından sonra hayatında meydana gelen değişikliklere kadar önemli konularda sorulan soruları yanıtladı.

Belçika’nın sevilen sanatçısı, Brüksel’in gözde makanı Marpuç Kafede yapılan röportajda, Yusuf Coşgun’un tavsiyesiyle yarışmaya katıldığını ifade etti ve yakında yeni bir projeyle sevenlerine büyük bir sürpriz yapacağını duyurdu.

İşte Erdoğan Süer röportajı:

Erdoğan Süer kimdir?

E.S.: “1976 yılında Brüksel’de doğdum. Müzikle uğraşıyorum. Müzik aşkı bende çok ufak yaştan beri var. Çok genç yaşlarda pop ve rap türü parçalar dinlerdim. Daha sonra rahmetli babamla inşaatta çalışırken, ondan dinlediğim güzel türküler çok hoşuma giderdi. Neşet Ertaş’tan güzel bozlaklar söylerdi. O zaman türkülerden feyz aldım. Ondan sonra pop ve rap türü parçaları bir kenara bıraktım ve kendi özümüze dönmeyi uygun gördüm. 1995 yılında elimi bağlamayı aldım ve gönlümüzü türkülere verdim. Sağda solda türküler söylemeye başladım.”

Türkücülükle ilgili neler söylemek istersin?

E.S.: “Bu işler severek ve çalışarak olur. İlk önce bu işi seveceksin. Bu iş sevmeden olmaz. Bu iş, “Herkes beni tanısın” diye yapılacaksa, o iş bir yerde tıkanır kalır. Türkü sevgisini gönlüne yerleştireceksin. Neşet Ertaş üstadımızın bir sözü var; “Herkes eline sazı alır, tıngırdatır ama yarın aşkıyla tıngırdatın türküsü başka olur”. Önce türküyü kendine benimseyeceksin. Bu sanat işi kolay bir iş değil. Herkesin gönlünü almak da kolay değil. Ali Ekber Çiçek üstadımızın bir sözü vardır; “Her türkü bir kitapdır” diye. Yani bir türküyü söyleyebilmek bile kolay iş değil. Biz bazen bir türküyü gerektiği gibi söyleyebilmek için bazen haftalarca evde çalışıyoruz. Dışarıdan bakınca çok kolay gibi görünüyor. Ancak halkla sanatçının arasında bir perde vardır. Bu perdenin arkasını halk göremez. O yüzden bu türkülerin hemen söylendiği sanılıyor. Ama bu böyle olmuyor. Bir türküyü söyleyebilmek için evde oturuyorsun, türkünün sözlerine çalışıyorsun, notalarına çalışıyorsun, ritimlerine çalışıyorsun.”

Düğünlerde şarkı söyleyerek başlamıştın. Bununla ilgili neler söylemek istersin?

E.S.: “Evet, düğünlere hala giderim. Bu şekilde halkla iç içe olmayı seven bir yapım var. Beni uzaktan ve yakından tanıyanlar zaten böyle birisi olduğumu bilirler. Ben insanların mutlu olmaları için çaba harcamayı seven biriyim. Zaten bir sanatçı böyle olmalı. Hatta bir sanatçı insanların mutlu günlerinde de yanlarında olmalı.”

‘Sıra Sende Avrupa’ yarışmasına katılmak aklına nasıl geldi?

E.S.: “Bu yarışmaya Yusuf Coşgun kardeşimin tavsiyesiyle katıldım. Bana geldi ve TRT’nin Sıra Sende isimli yarışmadan söz ederek, bana yakışacağını söyledi. Bende kabul ettim ve programa katılmak üzere kaydımı yaptırdım. Sağ olsun Yusuf Coşgun kardeşim, programın başından sonuna kadar benimle ilgilendi. Biliyorsun, elemeler Sazz N Jazz’da yapıldı. Gülabi Kubat, Kadir Kubat ve Bayram Türkmen gibi değerli sanatçı dostumlarım da katılmıştı. Elemelerin ikinci ayağı Almanya’da yapıldı. Aramızdan elenenler oldu. Ben bu işe yıllarımı vermişim ama benim bu yarışmada amacım kesinlikle birinci olmak değildi. Sadece o programda on hafta boyunca türküseverler beni görsün istedim. Allah’a şükür o on hafta çok güzel geçti. Halkımı orada en güzel şekilde temsil etmeye çalıştım.”

‘Sıra Sende Avrupa’ yarışmasından sonra hayatında ne gibi değişiklikler oldu?

E.S.: “Hayatımda çok fazla değişiklik olmadı ama artık halkın bana yaklaşımı çok değişti. Artık insanlar bana karşı daha duyarlı oldular. Önceden sadece düğün şarkıcısı olarak görülüyordum ama neticede düğünde şarkı söyleyen emekçiler de sanatçıdır. Halkımız düğünde şarkı söyleyen arkadaşlarımızı hor görmemeli.”

İleriye dönük projelerin nelerdir?

E.S.: “Yakında halkımıza çok güzel bir sürprizim olacak. Uzun metrajlı bir filmle büyük bir sürpriz yapabilirim. Ayrıca albüm çalışmasını artık çok önemsemiyorum. Eskiden albüm çıkarmaya her zaman hevesli olmuşumdur. Birkaç albüm çıkardım ama artık insanlar gereken önemi göstermiyorlar. Artık albüm çıkarmanın eski tadı kalmadı. Albüm çıkarmak için bir emek veriliyor. Bu işler kolay olmuyor. Üç dakikalık bir klibin bile üç aylık bir çalışmanın ürünü olduğunu pek bilinmez. Bir parçanın zaten çalışması ayrı bir konu. Ama klip çekmek de kolay iş değil. Bazen bazı eksiklikler yüzünden bir klibin çekimi haftalarca sürebiliyor. Mesela çekilecek klipte yer alacak bir detayın eksikliği, o klibin bir hafta ertelenmesine sebep olabiliyor. Bu işler gerçekten kolay değil.”

Gençlere ne gibi tavsiyelerde bulunmak istersin?

E.S.: “Bu işe gerçekten gönül veren gençler bu yola ciddi manada baş koysunlar. Meşhur olmak niyetiyle bu işe atılanlar, kesinlikle hayal kırıklığına uğrarlar. Bu işi çoğu kişi meşhur olmak için yapıyor. Ama bu işler öyle olmaz. Bu iş gönül işi. Her türlü ağırlıklarına katlanmaları gerekiyor. Zaten sanat işiyle uğraşan bir kimse halkın arasına girdiği zaman, oturuşuna, konuşmasına, giyimine dikkat etmeli. Sanatçı herkese saygı olmalı iyi bilmeli.”

Seni destekleyenlere sözün nedir?

E.S.: “Beni yarışmadan önce ve özellikle yarışma boyunca destekleyen herkese sevgilerimi ve saygılarımı sunuyorum.”

Röportaj/Fotoğraf: Cafer Yıldırımer

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.