SEV(EBİL)MEK…

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Son zamanlarda sevgisiz evlilikler, aşksız birlikteliklerle sıkça karşılaşır oldum ve bu minik makaleyi sizlerle paylaşma ihtiyacı duydum.

“Bir de cana can katan o sevdan olmasa, ah bu hayat çekilmez, ah bu çile çekilmez” diye hepimizin bildiği bir şarkı vardır hani. Ne kadar güzel tarif etmiş aşkı. Aşk karın doyurmuyor, bu zamanda sevgi falan boş şeyler diyenleri duyar gibiyim. Ben de diyorum ki evliliğin yürümesi için olmazsa olmaz tek şart, Sevgidir..!

Dünyamızın merkezinde, yer çekimine neden olan devasa bir mıknatıs vardır. İşte bu Kainatın sevgi üzerine yaratıldığını gösteren cazibedir. İki yabancının bir sabah uyandığında hayatı boyunca aynı yastığa baş koyabilmesi de bu çekim gücüyle olabilir ancak. Sevgisiz bir evlilik bitmeye mahkumdur, bitmezse de bu evlilik değil, mecburi birliktelik olur ki en acısıdır…

Çiçeği burnunda evli gençler görüyorum. Sevgisiz, heyecansız, merhametsiz… Ve şaşırıyorum, üzülüyorum. Evlenmişler ama birbirlerine ısınamamışlar. Veya sevdiklerini zanneder gibi olup apar topar, biraz da ailelerinin gazıyla evlendirilmiş fakat sevgi bağıyla birleşememiş çiftler.

Şunun altını çizmek isterim. Burada kesinlekle “görücü usulü” evlilikleri eleştirmiyorum. Bilakis görücü usulü evliliklerin daha sağlam ve uzun süreli olduğunu iddia eden istatistikler bile mevcut. Anlatmaya çalıştığım mesele duygular, hisler… Bazıları aylar yıllar boyunca aynı ortamda bulunur, birbirini tanıma fırsatı bulur ancak istenilen muhabbeti yakalayamaz. Bazıları ise müstakbel eşini kapı aralığından iki dakikalığına görür ve yüreği pır pır eder, aşkı hisseder… Yani tanışma ve evlenme biçimini tartışmadan ziyade iki kalbin birbirine bağlanmasının ne kadar önemli olduğunu anlatmaya çalışıyoruz.

Hz. Aişe annemiz, bir gün Efendimiz’e (sav) soruyor: “Beni seviyor musun?” Peygamber’imizin (sav) cevabı kısa net ve etkileyici: “Kördüğüm Gibi..!” Hz. Aişe (ra) bunu duymaktan o kadar çok hoşlanmış ki tekrar tekrar duymak için sık sık sorar olmuş :
– “Kördüğüm ne halde..?”
– “İlk günkü gibi…”

Sevginin hiçbir önemi olmasaydı, Aişe annemiz Alemlerin
Efendisi’yle evlenmesine rağmen, ara ara Sevgilisinin aşkını yoklamak istercesine bu soruyu sorar mıydı ?

Elbette bütün evlilikler “ilk görüşte aşk” ibaresine uymaz. Bazı evliliklerde sevgi zamanla oluşur, değim yerindeyse ilmik ilmik, fedakarlıklarla, merhametle ve emekle örülür. Bu sevgi ise tadından yenmez.

Evlendikten sonra hayal kırıklığına uğrayan, istediği duyguyu yakalayamayan gençlere küçük ama bir o kadar önemli şu bilgiyi zihinlerinin bir köşesinde tutmalarını tavsiye ediyorum: İnsanoğlu değişken bir varlıktır. Sürekli değişim halindedir. Duygular da aynı şekilde zamanla değişime uğrar. Nasıl ki çok sevdiğimiz birinden bir gün nefret edebiliyorsak, hiç sevmediğimiz birine gün gelir aşık oluveririz. Bu gençlere seslenmek istiyorum: “İlk gün sevmedim, bundan sonra da sevmem” düşüncesine şartlanırsanız, evet büyük bir ihtimalle aşkı hissedemezsiniz. Ancak aklınıza ve davranışlarınıza sevebilmek için bir fırsat tanırsanız, kalbiniz diğer ikisini takip eder… Çünki kalplerin sahibi Allah’tır, ve insan neyi sevmeye meyilli olursa, kalbi oraya doğru yönelir… Önce sevmeye niyet edin. Birbirinize emek verin, sabredin, fedakarlıkta bulunun. O zaman göreceksiniz yüreğinizdeki buzların eridiğini…

Muhabbetlerimle…

Cemile Tetik (Psikolog/Aile Terapisti)

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir