Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfının (SETA) Brüksel Ofisinde “İdlib krizinin Türkiye ve Avrupa’ya etkileri” konulu panel düzenlendi.
SETA Brüksel Koordinatörü ve Avrupa Araştırmaları Direktörü Dr. Enes Bayraklı’nın moderatörlüğünü üstlendiği panele, Türkiye’nin AB Nezdinde Daimi Temsilcisi Büyükelçi Mehmet Kemal Bozay, SETA Stratejik Araştırmalar Direktörü Doç. Dr. Hasan Basri Yalçın, Uluslararası Kriz Grubu (Crisis Group) Orta Doğu ve Kuzey Afrika Program Direktörü Joost Hiltermann ve Güvenlik Analisti Necdet Özçelik konuşmacı olarak katıldı.
Panelin açılış konuşmasını yapan Büyükelçi Bozay, Türkiye’nin düzenlediği harekatların Suriye sınırında güvenli bölge oluşturulmasına yardımcı olduğunu belirterek, Avrupalıların Suriye’de ne olup bittiğini görmek istemediğini söyledi.
Bozay, Suriye’deki istikrarsızlığın hem Türkiye hem de AB için tehlikeli olduğunu ifade etti.
Türkiye’nin Suriye’den daha fazla mülteci alamayacağına dikkati çeken Bozay, Türkiye’nin Suriyeli 3,6 milyon ve diğer ülkelerden ise 1 milyon mülteciye ev sahipliği yaptığını aktardı.
Bozay, İdlib’de ise yarısı çocuk bir milyon kişinin adeta açık hava hapishanesinde yaşadığını kaydetti.
YPG/PYD terör örgütünün de mülteci akını yaşanmasında payı olduğuna değinen Bozay, bu sorunu çözmek için Batı’nın ve Avrupa’nın somut desteğine ihtiyaç duyulduğunu bildirdi.
Analist Özçelik ise Suriye’de yaşanan kriz dolayısıyla Türkiye’nin ulusal güvenliğine doğrudan tehditler oluştuğunu anımsatarak, Türkiye’nin bölgede askeri varlığının ana gerekçesinin bu olduğunu söyledi.
İdlib’de 20 bin Türk askerinin ve 2 binden fazla muharebe aracının olduğunu kaydeden Özçelik, Türkiye’nin burada mülteciler için bir güvenli alan oluşturmak istediğini ifade etti.
Özçelik, İdlib’de NATO birlikleri ya da herhangi bir BM misyonu göremediğini, Türkiye’nin krizle tek başına mücadele ettiğini dile getirdi.
Hiltermann da konuşmasında, “Rusya ve Şam yönetimi, İdlib’in tamamını kontrol etmek istedi. Bu uzun vadeli hedefleriydi. Soru ise bunu askeri yollardan mı yoksa müzakere yoluyla mı yapacaklardı. Şu anda gördüğümüz bunların birleşimi.” dedi.
Türkiye ile Rusya arasında 5 Mart’ta liderler düzeyinde bir görüşme olmaması halinde sahada durumun tehlikeli bir hal alacağı yorumunu yapan Hiltermann, Rusya’nın İdlib’de hava kontrolü bulunduğunu ve bu sürdükçe Türk birliklerinin ilerlemesinin güç olacağı değerlendirmesinde bulundu.
Yalçın ise Türkiye’nin İdlib ve Suriye’de iki hedefi bulunduğunu belirterek, birincisinin Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanması ikincisinin ise tüm terör örgütleriyle savaşılması ve bu örgütlerin kendi sınırından temizlenmesi olduğunu ifade etti.
Rusya destekli Esed rejiminin saldırılarının süreceğini vurgulayan Yalçın, “Eğer Suriye krizinin başlarında ABD daha sert davransaydı, ülkede çözüm ihtimalinden bahsedebilirdik.” dedi.
Yalçın, Rusya’nın adım adım giderek, Batı’nın iş birliğini test ettiğini ve daha ne kadar ileri gidebileceğini ölçtüğünü, bu durumun NATO işbirliğini de tehdit ettiğini kaydetti.