“Evde her şeyi ben çekip çeviriyorum. Hem çalışıyorum, hem evle ilgileniyorum. Çocuklar, yemek, temizlik, alış veriş,… Artık kaldıramıyorum.”
Bu cümleleri son zamanlarda bir çok evli çiftten duyar oldum. Çift terapisi için gelenlerin ortak bir şikayeti oluyor: “Eşim çok sorumsuz! Herşeyi benim yapmamı istiyor, bir işin ucundan tutmuyor…” Bu veryansınlar çoğunlukla hanımlardan gelse de, emin olun beylerin de ağzından ziyadesiyle çıkabiliyor.
Bu durumda özellikle iki meseleyi ele almak gerekiyor: Sorumluluk bilinci ve Doğru iletişim.
Uzun süreli evliliklerde genelde görülen tablo şudur: üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeyen eşimizin eksiğini gidermek için, kendi mesuliyetlerimizle birlikte, eşimizin sorumluluklarını da üstleniriz. Yani sırtımızdaki yüklere yenilerini ekleriz. Bunun bir çözüm olabileceğini düşünür bu şekilde bir süreliğine hayatımızı kör topal sürdürürüz. Sonra bir gün yükler çok ağır gelir ve infilak ederiz. Ardından gelen senaryo malumunuz : tartışmalar, alevli kavgalar, geçimsizlikler… ve belki de boşanma.
Hanımının ehliyeti olmadığından, soğukta çocuğunun otobüs duraklarında beklemesine de gönlü razı olmayan bir baba, her sabah erkenden çocuğunu okula bırakmak zorunda kalıyor. Sonra da koşa koşa işe yetişmeye çalışıyor. İş çıkışı yine aynı koşuşturmaca devam ediyor. Bu yoğun maratona artık dayanamayan bey, “Hanımım aslında çalışmıyor, ama dayanamıyorum yine ben götürüyorum okula. Sonra da işe geç kalma stresi basıyor” diye söyleniyor. “Ne kadar da sorumluluk sahibi bir beyefendi” diye düşünebiliriz. Hayır! Tam aksine, sorumsuz birinin sorumluluğunu üstlenmek en büyük sorumsuzluktur!
13 yaşına gelmiş çocuğu sabahları uyanmakta zorlandığı için, anne “aman oğlum okula geç kalmasın” düşüncesiyle her sabah çocuğunun çoraplarına kadar giydiriyor, ekmeğini ayağına getirip ağzına sokuyor… Bu gibi kısa vadeli çözümler, aslında çözüm gibi görünse de temeldeki asıl sorunu beslemekten başka bi işe yaramıyor…
Peki ne yapalım? “Konuşuyorum olmuyor. Yapması gerekenleri güzel bir dille söylüyorum, kızarak söylüyorum ama yapmıyor. En sonunda da ben yapmak zorunda kalıyorum” dediğinizi duyar gibiyim. İşte burada ikinci nokta devreye giriyor: Doğru iletişim. Her zaman söylüyorum, “Hayat, doğru sözleri bulup doğru zamanda konuşma sanatıdır”. Evlilik de öyle. Eşimize, ne yapması gerektiğini söylemek ile neleri yapamadığımızı söylemek arasında çok fark var. Etrafımızla olan iletişimimizi biraz incelediğimizde, çoğunlukla yargılayıcı, dayatıcı şekilde konuştuğumuzu görebiliriz. Çoğu zaman eksikliklerimizden, hissettiklerimizden bahsetmeyiz. Savunmaya ve suçlamaya geçiveririz. Yani yargılamadan, emretmeden, sadece ve sadece kendi duygularımız hakkında karşımıza bilgi vermek, iletişimimizi bambaşka bir yöne çevirecektir. Kavga ve tartışmanın yerini, dertleşme ve sevgiliye sığınma alacaktır… “Artık çocuğu okula sen götürmelisin, zaten çalışmıyorsun, bu senin annelik görevin” demek yerine “Bu hafta çok yorgunum, oğlumuzun okuluna da yetişemedim, sanırım gücüm yetmiyor” diyebildiğimizde, karşımızda zırhını kuşanmış, sadırıya hazır bir kadın yerine, belki daha diğergam, daha anlayışlı ve merhametli bir dost bulacağız kim bilir…
Son zamanlarda “Super Woman” diye adlandırğım Mükemmel kadınlar görüyorum: Hem çalışıyorlar, hem annelik ve eşlik görevlerini yerine getiriyorlar. Hem ev işleriyle ilgileniyorlar. Fakat gel gör ki mutsuzlar… Sebebini sorduğumuzda cevapları : “Bu kadar disiplinli ve gayretli bir kadın olmama rağmen eşim çok ilgisiz, çok soğuk. Halbuki ondan hiç birşey istemiyorum. Para pul, herşeyimi yapıyorum, kazanıyorum çok şükür. Sadece sevgi”. İşte tam da bu yüzden olmuyor ! Bazen eşlerimizden hiç bir şey istemediğimiz için, özellikle maddi anlamda ihtiyaç duymadığımız için onların ilgisizliğiyle karşılaşabiliyoruz. Bu sözlerim sadece hanımlara değil, beyler için de geçerli elbette… İnsanoğlu eşinin yanında kendini önemli, değerli ve işe yarar hissetmek ister. Eşi her işin hakkından geldiğinde, başlangıçta hoşuna gitse de, zamanla içi burkulur, gücenir yol arkadaşına… “Bana ihtiyaı bile yok. Öyleyse onun yanında olmama gerek yok” demeye başlar.
Sözün özü ; eşimize “Sana ihtiyacım var, Benim için çok önemlisin, Senin desteğin ve yardımın bana güç veriyor” diyebilmek, acziyet belirtisi değil, aksine ona değer verdiğimizin göstergesidir. Evlendiğimizde her birimizin sorumluluk bilincini taşıması için ilk önce sadece bir kul olduğumuzun ve eşimize ciddi anlamda bir yol arkadaşı olarak ihtiyacımız olduğunun bilincine varmalıyız. Bu sayede, zorlamadan, dayatmadan, suçlamadan, yargılamadan, bir dosta ihtiyaç hissiyle sorumluluklarımıza dört elle sarılacağız.
Unutmayın, kibir ve gurur şeytandandır. Sevdiğinizin limanına sığınmaktan çekinmeyin… Vesselam.
Cemile TETİK (Psikolog/Terapist)
0486/069.549