Yıl 1986… Yabancıların henüz seçme ve seçilme hakkına sahip olamadıkları bir dönem. Türklerin yoğun olarak yaşadığı Schaerbeek belediyesinin başında ırkçı çıkışlarıyla bilinen Roger Nols adında bir isim var. 1984 yılında Avrupa’nın en azılı ırkçı liderlerinden Fransız Le Pen’i, özel olarak Schaerbeek’e davet eden siyasetçi olarak da bilinir aynı zamanda.
31 Aralık 1986 tarihinde tepesi atan Roger Nols, Schaerbeek belediye binası önündeki meydana deve üzerinde Arap kıyafetiyle gelir. Görüntü Belçika’nın ulusal kanalı olan RTBF tarafından yayınlanıyor ve tüm Belçika deve üzerinde maymunluk yapan bu ırkçıyı şaşkınlıkla izledi.
Belediye sınırları içerisinde yabancı esnafın vitrinlerine yabancı kelimeleri bile yasaklayan Nols, o gün RTBF kanalına verdiği röportajda, yabancılara oy hakkı verildiği takdirde, seçilecek bir yabancı kökenlinin belediye binasına Arap kıyafetiyle deve üzerinde gelebileceğini ciddi ciddi anlatıyor. Paranoyada sınır tanımayan Nols’un bu durumunu, o an izleyen yabancı kökenli mahalle sakinlerini ve Belçikalılar da dahil herkesi güldürüyor. RTBF kanalı ise, haberi “şaka” olarak yorumluyor ama aslında o an herkes şaşkındı ve kimse olup biten hadiseden bir anlam çıkaramamıştı.
Aradan yaklaşık 14 sene geçiyor ve 2000 yılında belediye meclisine yabancılar adımlarını yavaş yavaş atmaya başlıyorlar. Bunlardan birisi Emirdağlı göçmen bir ailenin küçük oğlu olan Sait Köse’dir.
Yabancılara verilen seçme ve seçilme haklarından sonra, 2000 yılında ilk kez girdiği belediye seçimlerinden sonra aldığı oylar sayesinde belediye başkan yardımcılığı görevine gelen Köse, 2006 ve 2012 yıllarında da seçilerek, toplam üç dönemde görevini layıkıyla yerine getiriyor.
Ancak Sait Köse, oy patlaması yaptığı 2000 seçimlerden sonra belediye binasına ne Arap kıyafetiyle ne de deve üzerinde geldi. Hatta elinde tespihi bile yoktu. Köse, belediye binasına, geçmişteki ırkçıların paranoyak hayallerinden uzak bir şekilde, çağdaş ve olması gerektiği bir şekilde giriş yaptı. Yabancı kökenli bir siyasetçi olarak her zaman güzel bir imaj sergiledi. İlk iki dönemini başarıyla tamamlayan Köse, 14 Ekim seçimleri için çalışmalarına çoktan başlamış ve seçimlere Belediye Başkanı Listesi’nden üçüncü sırada girmeye hazırlanıyordu. Köse, tam üçüncü dönemini de başarıyla tamamlamak üzereydi ki, gizli bir el tarafından listedeki yerinden oldu. Büyük ölçüde Türklerin oylarıyla seçilen ve direk olmasa da dolaylı olarak Schaerbeek belediyesindeki Türk toplumunu temsil eden Sait Köse, 18 yıllık emeğine rağmen, partisi Defi tarafından istifaya zorlandı.
Geçmişte başında olduğu özel bir şirketinin devrinden sonra yaşanan bir usulsüzlüğü, herhangi bir mahkeme kararı olmamasına rağmen tekrar gündeme getiren bir haber sonrası siyasetçisine sahip çıkması gereken Defi partisinin, sırt çevirmesi anlaşılır gibi değil. Defi partisinin bu şekilde hem Sait Köse’ye hem de Türk toplumuna büyük bir yanlış yaptığını söyleyebiliriz. Defi partisi, zaman zaman Belçika medyasına düşen yabancı kökenli siyasetçilerine sahip çıkan Sosyalist Parti kadar olamadı. Öyleki, Sosyalist Parti, eşini öldürmekle suçlanarak hapis cezası yatan Belçikalı milletvekiline bile sahip çıkmıştı.
Şimdi bu olup bitenlerden sonra, Defi partisine, daha doğrusu Belediye Başkanı Bernard Clerfayt’ın listesine oy atan Türklerin aklına şu soru geliyor: “Bu listeye hala oy atmalı mı?” Bu soru sorulduğuna göre, birçoğu artık ne Belediye Başkanı Clerfayt’e ne de bu listeye oy atmaz diye düşünüyorum. Büyük bir ihtimalle birçoğu ya Sosyalist Parti’ye oy atar ya da hiç kimseye oy atmaz. Kimseye oy atmaz diyoruz çünkü Schaerbeek’teki Sosyalist Partisi’nin Türkler açısından eski cazibeliği kalmadı. Ayrıca, birçok kişi hala 2006 seçimlerinden sonra Sosyalist Partili Murat Denizli’nin başına gelenleri unutmuş değil.
Kısacası bu olayda, kazanan bir kesimin olduğu söylenemez ancak kaybeden bir kesimin olacağı kesin. Her ne kadar Sait Köse, “Listedeki arakdaşlarımızı destekleyin” çağrısı yapsa bile, kaybeden başta Defi partisi olmak üzere, Schaerbeek Belediye Listesi olacaktır.
Şimdi Schaerbeek siyasetine damga vurmuş bir yabancı kökenli ismine yapılan bu ayıbın altında ırkçı sebeplerin yatmadığını iddia etmek saçmalıktır. Çünkü biliyoruz ki, Sait Köse’nin yerinde bir Belçikalı olsaydı, o listeden çıkartılmazıdı. Şayet Nols yaşasaydı, bu olaya en çok sevinen o ve onun gibiler olurdu. Nols’un kendisi belki aramızda yok ama ruhunun Arap kıyafetiyle hala belediye binası önünde gezindiği kesin.
Not: Fotoğraf RTBF kanalında yayınlanan video görüntüsüne ait.
Cafer Yıldırımer