SAİT KÖSE BRÜKSEL’İN SORUNLARINI ANLATTI

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Uzun yıllardır Schaerbeek Belediyesi’nde Belediye Başkan Yarımcısı olarak görev yapan Sait Köse, gazetemize verdiği röportajda Brüksel’in sorunlarını anlattı ve birbirinden ilginç açıklamalarda bulundu.

Schaerbeek Belediyesi’nde Spor ve Gençlikten Sorumlu olan Sait Köse, Brüksel’in sorunlarını tek tek sıraladı. Söz konusu sorunlardan yaklaşık on yıldır yeterli çalışmalar yapmayan Brüksel Bölge Hükümeti’ni sorumlu tutan Başkan Yarımcısı Köse, hükümetin artık bu sorunları ele alması gerektiğini vurguladı.

İşte Söz Konusu Röportaj:

EĞİTİM VE İŞSİZLİK SORUNLARI

Tatil dönemi yeni bitti. Okullar geri başladı ve millet işine döndü. Bu dönemde, insanların sıkıntıları genelde hep aynı. Birincisi çocukların eğitimle ilgili sorunları. Brüksel’de hala bazı aileler okul bulmada zorluk çekiyorlar. Geçen sene de olduğu gibi, bu sene de bazı aileler son dakikada bize gelerek çocuklarının açıkta kaldıklarını, okula yazdıramadıklarını söyleyerek bizden yardım istediler. İkinci sorun da yine müthiş bir işsizlik problemiyle ilgili. Brüksel Bölgesi çok zengin bir bölge olmasına rağmen, hatta Avrupa’nın en zengin ilk üç bölgesinden birisi olmasına rağmen, Brüksel’deki işyerlerinin sadece yarısı Brükselliler tarafından değerlendirilebiliyor. Geri kalanlar hep Brüksel dışından gelen insanlardan oluşuyor. Şu anda Brüksel’de işsizlik yardımı alanların oranı yüzde yirminin üzerinde. Yirmi beş yaş altındakilerde bu rakam daha önemli. Ve bazı mahallelerde önemli bir dengesizlik var. Burada yüzde elli ile Anderlecht Belediyesi önde geliyor. Saint-Josse’un bazı mahallelerinde işsizlik yüzde altmışdan daha fazla. Buna mutlaka bir çözüm getirmek lazım. Tabi bunun için eğitimler ve okullara göndermek önemli. Ama Brüksel’de özellikle devlet işlerinde işe alınmalarda bazı katı kuralları yıkmak gerekiyor. Bunların başında ne geliyor? Her zaman Fransızca ve Flamanca’dan oluşan iki dil bilme şartı geliyor. Mesela en basit örnek. Bir genç şoför olmak için bile çok katı imtihanlardan geçiriliyor. Elbette otobüsü iyi sürmesi gerekiyor. Sokakları iyi biliyorsa ve ikinci dili yolcularla ilgilenecek derecede bilgiye sahipse bu yeterli olmalı.

HASTANELERİNDE HEMŞİRE AÇIĞI VAR

Brüksel hastanelerinde hemşire açıklığı var. Bu açıklığı kapatmak için Romanya’dan hemşireler getiriliyor. Hemşirelik için hemşire okulundan diploma gerekiyor. Burada ortaokulu ve liseyi bitirmiş gençlerimizi hastanelere en alt seviyesinde belirli bir miktar verilerek işe başlatıp, haftanın belirli günlerinde eğitim için okula gönderseler, buradaki işsiz insanlara iş sahası açılır. Bu sayede Romanya’dan veya Polonya’dan hemşire getirmeye hiç gerek kalmaz.

BOŞ ALANLARA LOJMAN

Önümüzdeki sene seçim var. Şu anda bütün partiler bu seçime hazırlanıyorlar. Bana göre Brüksel’deki partilerin üzerinde durması gereken en önemli üç konu var. Bunlar eğitim, işsizlik ve lojman. Brüksel’de yine büyük bir lojman sıkıntısı var. Bu sorunu belediyeler tek başına çözemezler. Bu makro politikayla devamlı istişare içerisinde ortak çözümlerin bulunması gerekiyor. Geçen hafta bir arkadaşın düğünü vardı. Düğün gemide oldu. Kanal üzerinde gemiyle bir gezinti yaptık ve Brüksel’i farklı bir açıdan görme fırsatım oldu. Brüksel’in etrafında, kanalın kenarında lojman yapılabilecek çok uzun bir boş alanlar var. Vilvoorde’da gemiye bindiğimiz yerin hemen kenarında çok modern bir sosyal lojman vardı. Ama Brüksel’e geldikçe lojmanlar azalıyordu. O boş alanlar lojmanlar için rahatlıkla kullanılabilir. Tabi oralara lojman yaparken, bunun yanında park, spor tesisleri yapmak gerekiyor. Hatta okulların ve kreşlerin de yakın yerlerde olmaları lazım. Bu kanal boyu mutlaka değerlendirilmeli diye düşünüyorum.

PARK SORUNU HEP ARKA PLANDA

Brüksel’de diğer büyük sorunlardan bir tanesi de park sorunu. Vatandaşlar hergün bize Neden bu sorunlara çare bulamıyorsunuz” diye siyasilere kızıyorlar ancak bu sorun belediyelerin çözebileceği bir sorun değil. Brüksel’de on dokuz belediye sayesinde on dokuz tane farklı uygulama var. Her belediye kendi kartını uygulamaya koymuş. Kart için her belediye kendi miktarını belirlemiş. Bizde mesela bu yıla gelesiye kadar bedavaydı ancak bu yıldan itibaren ilk defa kartlar paralı olacak. Ama bu belediyede ikamet eden birisi belediyenin kartını aldığı zaman diğer komşu belediye olan Saint-Josse’a, Anderlecht’e veya Molenbeek’e gittiği zaman ceza yiyebiliyor. Ortak bir kartın bu on dokuz belediyeye yayılması gerekiyor. Bu konu hakkında karar verecek yer Brüksel Hükümeti’dir. Normalde bunun üzerinde çalışmalar başlatıldı ve 2014 yılında bir çözüme kavuşması bekleniyor. Bu sene ben Türkiye’den gelirken Almanya’nın Duisburg şehrine uğradım. Bundan bir zaman önce de Rotterdam’a gitmiştim. Şehire giriş yaparken, “Falan meydanda falan otoparkta şu kadar arabalık yer var” diye yazıyor. Hollanda’nın aslında su bölgesi olduğunu biliyoruz. Hollanda bunu yapabiliyorsa, Brüksel gibi Avrupa’ya başkentlik yapan bir şehir bunu çoktan yapması gerekiyordu. Bu şekilde insanlar, arabayı nereye park edeceklerini şehire girerken biliyorlar. Bir arkadaşın anlattığına göre, Almanya’nın Stuttgart şehrinde de güzel bir uygulama varmış. Şehirde fazla arabanın olmadığı ve hemen hemen herkesin arabasını şehrin her yerinde bulunan yer altı otoparklarına bırakıyorlarmış. Bu durumda hem bir şehirde hava kirliliği önlenmiş oluyur, hem de insanlara park alanları sağlanıyor. Bana göre önümüzdeki yıllarda herkesi ilgilendiren bu konulara öncelik verilmesi lazım. Bunu çözüme kavuşturabilecek yer Brüksel Parlamentosu’dur. Bana göre son on yılda iktidarlar çok iyi çalışmadı. Şu parti veya bu parti demiyorum ama iktidara gelen partiler bu sorunları devamlı arka planda bıraktılar. Şimdiye kadar hep göz boyama politikaları yapıldı. Artık olayın özüne inilmeli. Bunun tabiki belirli masrafları var. Ama olsun, bu masraflar için kredi alınabilir. Bu şekilde iş sahası sağlıyorsun. Bugün dünyanın en borçlu ülkesi Amerika’dır ama en güçlü ülke yine orası. Devletin borç alması illaki devleti batıracak anlamına gelmez çünkü bunun bir dönüşümü var. Bir otoparkın inşaatı bittikten sonra, oradan para gelecek.

BAYRAMLARDA RESMİ TATİL

Bizim Türk ve müslüman toplumunu ilgilendiren konular da var. 74 yılından bu yana Belçika devleti İslamiyeti resmi din olarak resmen tanıyor. Tanıyor ancak bu sadece tanımakla kalmış. Son on yıla kadar müslümanlar kurbanlarını bile doğru düzgün kesemiyorlardı. İslamı tanıyorsan, kurban kesimi de İslam’ın vecibelerindendir. Bu tür konularda kolaylık sağlanması gerekiyor. Ne zamanki belediyeler bu işi ele aldılar, bu konularda biraz esneklikler oldu. Aynı şekilde bütün tatil dönemleri hep Hıristiyan ve Yahudi takvimlerine göre yapılmış. Brüksel’de bugün yüz binlerce müslüman yaşıyor ve Brüksel’de bugün en çok mensubu olan dinlerin başında İslam geliyor. Belki kağıt üzerinde Hıristiyanlar daha çok gözüküyor olabilir ancak kiliseleri ne kadar doldurabiliyorlar? Kiliseler her zaman bomboş. Ama müslümanlar çoğunlukla dinlerini yaşıyorlar. Müslümanların iki tane özel bayramları var. Birisi Kurban Bayramı diğeri ise Ramazan Bayramı. Bana göre müslümanların çok olduğu Brüksel’de bu günler tatil edilmeleri gerekiyor. Hatta bu Belçika genelinde de böyle olmalı. Mademki İslamı tanıyorsun, bu iki günler için tatil etmen lazım. Bu konu üzerinde çalışmaların günü geldi. Bu tatil günleri önce okullarda yapılabilir. Çünkü o günlerde müslüman çocukları okullara gitmiyorlar. Daha sonra bu tatil günleri kamusal alanlara yayılır ve sonra sonra her alanda resmileşir.

MÜSLÜMANLAR İÇİN HUZUREVİ

Önümüzdeki yıl, göçün ellinci yılını kutlayacağız. İlk gelen jenerasyondan büyüklerimizin bir kısmı hakkın rahmetlerine kavuştular. Onlara Allah’tan rahmet diliyorum. Ama bir kısmı hala hayatta. Bizler burada doğup büyüdüğümüz için buranın kültürünü biliyoruz ama yaşlılarımız buranın kültürüne alışamıyorlar. Bana göre devletin artık mevcut huzurevlerine bazıkonularda destek sağlaması gerekiyor. Konuştuğum doktorlar müslümanların huzurevlerinde fazla kalamadıklarını söylüyorlar. Bir şeyin altını çizmek isterim. Kimseye yaşlı bireyini huzurevine yerleştirsin demiyorum ama bir alternatif oluşturmak gerekiyor. On sene önce Brüksel’de müslüman mezarlığını yaptık. Bu sayede isteyen ölüsünü buraya defn ediyor, istemeyen ülkesine gönderiyor. Biz artık buralıyız ve burada kalıcıyız. Dönmek isteyenlerin birçoğu dönemez. Çok azımız dönebiliyor. Bu yüzden huzurevleri gelecekte çok büyük bir ihtiyaç olacak. Bu huzurevlerinin yemekleri helal olması gerekiyor. Müslümanlar için ibadethaneleri olması gerekiyor. Bir müslüman burada bir huzurevinde kalması ortalama 24 saatmiş. Ondan sonra oradan gitmeyi istermiş. Bazen ebeveynlerine bakarım diyen evlatlar gerektiği şekilde ilgilenmiyor ve bazen aile ortamında sıkıntılar meydana geliyor. Huzurevine giden birisi illaki orada yatacak bir kural yok. Sadece gününü orada kendi yaşıtlarıyla geçirmek üzere gidebilir. Bu açıdan, huzurevleri konusunun da artık ciddi bir şekilde ele alınması gerektiğini düşünüyorum.

Röportaj/Fotoğraf: Cafer Yıldırımer

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.