“Şair Kâmil Sayın sohbeti”

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Kâmil Bey, şiire nasıl başladınız? Sizi şiir yazmaya, şiir söylemeye nasıl bir gönül taşkınlığı sebep olmuştur?

Babam Musa Kazım Sayın’ın dostları olanRahmetli Âşık Veysel ŞATIROĞLU ve Rahmetli Âşık MahzuniŞERİF’in sazlı, sözlü ev sohbetlerinde her hafta sonu bulunuyor ve onlarıbüyük bir özenti ile dinliyor, zaman zaman kendi kendime kafiyelimısralar kuruyordum. Çocukluk dönemim gerçek anlamda bir şiir ortamında geçti. Sazın ve sözün ustalarından dinleyerek çok güzel edebi bilgiler edindim. Sanatlı söz söylemenin inceliklerini kavramaya çalıştım. Sözü güzel söyleyen müstesna insanlardan aldığım ilhamla dağarcığımı doldurmaya çalıştım. Bu benim için hevesten öte aşktı. Aşk, duyuşumu deyişe çevirdi. Şiir denemeleri yazmaya başladım. Denemelerim çoğaldıkça kanat vuruşlarım ahengi bulmaya, gönül dünyam göğe yükselmeye, ifade tarzım oturmaya meyletti.

Gerçek manada şiir yazmaya 11 yaşımda iken rahmetli amcam Abdül Kadir Sayın’ın genç yaşta hastalık nedeniyle vefat etmesinin verdiği gönül taşkınlığı ile kağıda dökülmüş ilk şiirimi yazmış oldum.

1972-1973 Öğrenim Yılında Sümerbank’ın Yerli Mallar Haftası nedeni ile açmış olduğu yarışmada şiir dalında Liseler arası Türkiye birinciliğini kazandım. Zamanın Cumhurbaşkanı Sayın Cevdet Sunay tarafından kabul edilerek kutlandım. Birincilik diploması ile ödüllendirildim.1988 yılında da yine bir şiir yarışmasında Avrupa birinciliğini kazandım.

Sonrasında beğeni, takdir ve teşvik sözleri şiire yoğunlaşmama vesile olmuştur.

Şiirlerinizde tasavvufa yakın anlam ve anlatım özellikleri bulunmaktadır. Tasavvufa yatkınlığınız nereden kaynaklanmaktadır?

Şiirlerimde tasavvufa yakın anlam ve anlatımların olması, rahmetli

Babaannemden kaynaklanmaktadır.Babaannemden tasavvuf terbiyesi, adap, erkân ve ahlâkını yaşayarak öğrendim. Tasavvufun bilgiden öte bir hayat tarzı olduğunu kavradım. Türk mutasavvıflarını menkıbeleri, eserleri ve öğretileriyle anlamaya çalıştım. Ahmet Yesevi’den başlayarak Hacı Bektaş Veli, Mevlana, Yunus Emre ve daha nicelerini kendime davranış örneği aldım. Şiirlerimde ve hayatımda en belirgin özelliklerimden biri budur.

Tasavvuf; eşya, varlık, dünya, insan, hayat gibi pek çok kavramı gerçek mahiyetleriyle anlamamıza vesile olur. Tasavvuf  öğretisiyle yazılmış eserler gönül dünyamızı zenginleştirir. Şiirlerimde tasavvufun etkisi ve tasavvufi söyleyişler bariz bir biçimde vurgulanmaktadır.

Şiirlerinizde Kul KÂMİL ve Dost KÂMİL mahlaslarını kullanmaktasınız. Kul ve dost kelimeleri edebiyatımızda sıkça kullanılan iki temel kavramdır. Bu kavramları kendinize mahlas olarak niçin seçtiniz?

Kendime; ‘ Kul Kâmil’ ve ‘Dost Kâmil’ mahlasını seçmemin sebebi, bütün

hayatım boyunca çevremdeki tüm insanları kendime dost olarakgördüğümden dolayı Dost Kâmil, Yaradan Mevla’ya kul olabilmearzumun derinliğinden dolayı da Kul Kâmil mahlaslarını seçtim. Böylece Allah’a kul, insanlara dost olabilme sırrına kavuşmak için bu yolda yürümeyi ahdettiğimiizhar etmiş oldum.Allah’a kul olanlar başkalarına asla köle olamazlar.

Kulluk, insanın Allah’tan başka hiçbir şeye boyun eğmemeyi ifade eder. İnsan, şahsiyetinin hürriyetini böyle bir iman anlayışıyla sağlayabilir.

Hz. Ali, gerçek dostluğu şöyle ifade eder: ‘’Dost, dostunu üç halde korumadıkça tam dost olamaz: düşkünlüğünde, kendisi bulunmadığı vakit, ölümünden sonra.’’

Bizler, Allah’a kul, insanlara dost oluşumuzu her dem yeniden doğmuşçasına sorgulamalıyız. Dostluk sevgiyle yeşerir, vefa ile hasat edilir

Eserleriniz hakkında bilgi verir misiniz?

Eserlerimde işlediğim temaların, eğitici, öğretici ve ibret verici olmasına ve ahlâki değerleri korumasına elimden geldiğince dikkat ediyorum.

Malumunuz olduğu gibi şairler dile getirdikleri birçok acıyı, kederi ve sevinci birebir kendileri yaşamamışlar ama halkın bunları yaşadıklarını

bildikleri için bunları şiirlerinde dile getirmişlerdir. Şiirlerimde, ağırlıklı olarak hece ölçüsünü kullanıyorum. Hece ölçüsü, şiirin ahengini derinleştirirken anlama da ayrı bir güzellik katmaktadır. Bunun yanı sıra estetik- bedii unsurlarla edebi sanatların şiiri güçlü kıldığına inanıyorum. Şiirin güzel sanatların içerisinde ayrıcalıklı bir yeri bulunduğunu biliyorum. Şiir, her güzelliği taçlandıran tılsımlı bir kimlik taşır.

Şiirlerimi üç kitapta topladım. Bunlar;  Gönül Penceresi, Tasavvufta Gerçek ve Gönül Bahçemdeki Yediverenler’dir. Ayrıca, Tasavvufi Bilgiler adlı bir de nesir kitabım bulunmaktadır.

Gurbeti kendine vatan yapmış bir şair olarak özellikle Belçika’daki Türk edebiyatının durumunu değerlendirir misiniz? 4. Neslin Türkçe duyarlılığı hakkında neler söylersiniz?

Şahsen gurbetçiliğin verdiği garipliği ‘Büktü Gurbet Belimizi’ başlıklı şiirimde şöyle dillendirmiştim:

Ömrümüzün baharında
Büktü gurbet belimizi
Daha gençliğin çağında
Büktü gurbet belimizi

Anlayıp da bilemeden
Şad olup da gülemeden
Terimizi silemeden
Büktü gurbet belimizi

Hasretin zorunu çektik
Gözümüzden yaşlar döktük
Şimdi canımızdan bıktık,
Büktü gurbet belimizi

Derdimizi diyemedik
Yıllar geçti sayamadık
Eşe, dosta doyamadık
Büktü gurbet belimizi

Yâd ellerde heder olduk
İş, güç derken derdi bulduk
Birer birer gider olduk
Büktü gurbet belimizi

Hani gençliğimiz nerde
Uğramışız türlü derde
Hasret öleceğiz yurda
Büktü gurbet belimizi

Dost Kâmil’im sinem yandı
Yaz, baharım kışa döndü
Çoğumuza inme indi
Büktü gurbet belimizi

Belçika’da Türk edebiyatının durumu istediğimiz ölçüde değil. Maalesef

birkaç yıl öncesine kadar neredeyse yok denecek bir seviyedeydik. Resmi

makam olarak bir önceki Başkonsolos Ali Barış Ulusoy ve mevcut

Başkonsolos DilşadKırbaşlı Karaoğlu hanımefendinin girişimleri ile

devam eden ‘Gönül Sazları, Gönül Sözleri’ programlarının yanı sıra

Topakev Medya sahibi Şükrü Sağlam’ın düzenlediği ‘Sıra Geceleri ve

Tasavvuf Akşamları’ ve Derya Alıç hanımefendinin düzenledikleri ‘Gelenekleriyle Emirdağ’ programlarısayesinde toplumumuzun kültürümüze ve Türk edebiyatına ilgilerisağlanmaya başlamışdurumdadır. Ancak biz bu etkinliklerigüzel bir birer başlangıç kabul etmekle birlikte yeterli görmemekteyiz.

Belçika’da 230 bin civarında Türk yaşamaktadır. Belçika Türk toplumunun sorunları gitgide artarak devam etmektedir. Bunların başında millet olmanın birinci şartı olan Türkçe konusu gelmektedir. Anadilimiz Türkçe’yi unutursak Türk kalmanın ne kadar zorlaşacağı meydandadır. Bizler Türkçe yazıp söyleyen insanlar olarak bunun kaygısındayız. Artık ‘gurbetçi’ tanımlaması Avrupa’daki Türkleri tam olarak ifade etmemektedir. Göçün 50.yılınını geride bıraktık. 4.Nesil için yeni düşünceler, yeni farkındalıklar bulmak ve uygulamak zorundayız. Onların vatan ve millet mensubiyetlerini kalıcı kılmak için hamasetten uzak etkinliklere yer vermek mecburiyetimiz bulunmaktadır. Belçika’daki 4.Nesil iyi organize edilebilirse güçlü bir Türk lobisi oluşturulabilir. Çifte vatandaşlığın sağladığı imkân ve fırsatları iyi değerlendirmek gerekiyor.

Bir ara Belçika’da yaşayan Türk sanatçıları olarak dernekleşme durumunuz vardı. Dernekleşme süreciniz şimdi hangi aşamadadır?

Belçika’da yaşayan Türk sanatçıları olarak dernekleşme görüşümüzü

defalarca dile getirmemize rağmen bunu başarabilmiş değiliz. Mevcut

hemşehri dernekleriyle, Türk Edebiyatı alanında bir şeyler yapılması

yönündeki beklentilerin gerçekleşmesi mümkün değildir. Bu yoldan bir yerlere varılamayacağı gerçeğini anlatmaktazorlanıyoruz. Belçika’da yaşayan sanatçılar olarak kültür ve sanat çalışmalarının Türk toplumunda meydana getireceği sinerjininfarkındayız. Pek çok güzelliğe kültür ve sanat etkinlikleriyle ulaşmak mümkündür. Ayrıca kültürün evrensel olma özelliğinden de yararlanarak Belçika halkı ile de daha güçlü ilişkiler kurmak mümkündür. Bugün için Belçika’da Türk sanatçılar olarak her alanda ferdi başarılarımız bulunmaktadır. Ancak bir çatı altında birleşerek daha iyi organize olabilir, varlığımızı daha doğru ve daha etkili gösterebiliriz. Temenni ederim ki bu düşüncemiz bir gün gerçekleşebilir.

Belçika’da yaptığınız kültürel etkinlikler hakkında bilgi verir misiniz? Türkçe ve Türk kültürünün tanıtımı konusunda neler yapıyorsunuz?

Belçika’da Türk sanatçılar olarak pek çok etkinlikler gerçekleştirmekteyiz. Radyo ve televizyon programları bunların başında gelmektedir. Edebiyatın, sanatın birleştirici gücü sayesinde toplumumuzun birbiriyle kaynaşması sağlanmaktadır. Şiir ve söyleşi etkinlikleriyle milli birlik ve beraberliğimiz daha da pekişmektedir. Türkçe’nin birleştirici, bütünleştirici, toparlayıcı gücüyle  hareket ederek Avrupa’nın ortasında varlığımızı sürdürmeye çalışmaktayız. Biz bütün bu çalışmaları şahsi gayretlerimizle gerçekleştirmekteyiz. Belçika Türk toplumu da etkinlik ve çalışmalarımıza katılımlarıyla büyük destek vermektedir. Kültür ve sanat alanında yetenekli gençlerimizle yakından ilgilenerek onlara rehberlik etmekteyiz.

Belçikalı yetkililerin Türk kökenli sanatçılara bakış açısı ne durumdadır?

Belçika yetkilileri sanata ve sanatçıya çok değer verirler. Etkinliklerimize en üst düzeyde katılım sağlarlar.

Bu sorunuzu bir anımla cevaplandırmak isterim. Belçika’da Türkçe kitap fuarı düzenleyen bir arkadaşım benden de kitaplarımı sergilemek üzere istedi. Ben de arkadaşımın bu önerisini memnuniyetle kabul ettim. Kitaplarım fuarı gezen Belçika Devlet Bakanı RoberDelathouver’ın dikkatini çekmiş. Bakan, Türk danışmanından beni ve kitaplarımın muhtevasını araştırmasını istemiş. Danışman bana ulaştığında Bakan Beyin benimle görüşmek istediğini iletti. Ben de;‘’Bakan Bey ne zaman uygunsa kendisini ziyaret edeceğimi söyledim.’’ Bakan Bey, sanatçıya randevu vermenin yanlış olacağını beyan ederek, ‘Şairimiz ne zaman uygun görürse makamımızı şereflendirir.’’ dediği tarafıma iletildi. Bu zarif tavırların ardından Bakan Beyle makamında görüştük. Kitaplarımı satın alarak Belçika kütüphanelerine demirbaş kaydetmek arzusunda olduklarını söylediler. Bakan Beye bir şartım olduğunu ifade ettim; uygun görülecek ücretin Belçika’nın fakir okullarına hibe edilmesini arzuladığımı belirtti. Bakan Bey; ‘’ Doğru bir insan tanımaktan dolayı duygulandığını ve arzumun yerine getirileceğini söyledi.

Belçika devlet adamlarının sanata ve sanatçıya bakış açıları budur. Onlar, hiçbir sanatçıyı ayırt etmeksizin aynı davranışı gösterirler.

Kâmil Sayın’ın özgeçmişi

08.01. 1955 tarihinde Emirdağ’da doğdu. Babası MusaKâzım Beyin görevi nedeni ile Ankara’ya yerleştiler. İlk, orta ve lise eğitimini Ankara’datamamladı.30. 08. 1973 tarihinde Döne Kubat Hanım ile evlendi. Hatice,Musa Kâzım ve Zehra isimlerinde üç çocukları vardır.

1978 yılında askerliğini tamamladıktan sonra ailesiyle birlikte Belçika’nın Brüksel şehrine yerleşmişti. HalenBrüksel’de ikamet etmektedir.

Kâmil Sayın,  T.C. Kültür Bakanlığı tarafından da şair kimliğine layık görülmüştür.

İlkkitapları Belçika Devlet Bakanı Sayın RoberDelathouver’ın girişimleri ile Belçika’dakikütüphanelere koyulmuştur.

Ayrıca şiirleri hakkında Gazi üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde yükseklisans tezi yapılmıştır. Katıldığı bir çok sempozyum da katılımcıların takdirlerini almıştır.Başarılarından dolayı üç ayrı plâket ile ödüllendirilmiştir.

Gazi Üniversitesi Türk dili veedebiyatı bölümü öğretim üyelerinden Doç. Dr. Fatma Ahsen Turan’ın 16ciltlik çalışması olan ‘Sazın ve Sözün Sultanları Yaşayan Halk Şairleri Antolojisi’ndeve  Prof. Dr. İrfan Ünver Nasrattınoğlu tarafından yazılmış olan “Afyonkarahisarlı Halk Ozanları’kitabında büyük ölçüde yer almıştır.

Şiirleri birçok antoloji ve dergilerde yer alan Kâmil Sayın, Türkiye’de ve Türk Cumhuriyetlerindeki Üniversitelerde, Âşık Edebiyatı bölümü derskitaplarında da yer almaya layık görülmüştür. Ayrıca Kazakistan ve Türkiye’nin ortakçalışması olan, dünyanın en büyük Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğüne de girmiştir.Bu gelişmelerin yanı sıra, Afyonkarahisar İl Kültür Müdürlüğü, Kültür Bakanlığınagönderdiği belgelerle Kâmil Sayın’ı Unesco’nun ‘Yaşayan İnsan Hazinesi’ bünyesine girmeyeaday göstermiştir.

Kâmil Sayın, şiir yazmanın da bir tiryakilik olduğuna inanmakta ve bazı mahalli veyerel dergi ve gazetelerde şiirlerini yazmaya devam etmektedir.

Ahmet Urfalı

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.