1872 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. 1959’da İstanbul’da hayatını kaybetti. Asıl adı Hamdullah Siret’tir. Ömer Senih imzasını da kullandı. Bir süre Aksaray’daki Taş Mektep ile Medrese-i Hayriye’de okudu. Daha sonra Mülkiye İdadisi’ne girdi, ancak okulun ali kısmına devam ederken hastalanınca okuldan alındı, iki yıl kadar Kadıköy’de bulunan Frerler Okulu’na devam etti.
Önce Hariciye Nezareti Mektubi Kalemi’nde ücretsiz olarak çalıştı, daha sonra asli görev ile Nafia Nezareti Tercüme Odası’na geçti. Burada çalışırken Servet-i Fünun’da şiirlerini yayımlamaya başladı. 1900 yılları başlarında Transvaal’da Boerlerle savaşan İngilizleri destekleyen, dönemin birçok aydınının imzaladığı bir muhtıyarı İstanbul’da İngiliz elçiliğine götüren grup içinde Hüseyin Siret Özsever de bulunmaktaydı. Olayı haber alan hükümet ziyaretçilerim hepsini tutukladı. İngiliz Elçiliği’nin araya girmesi ile serbest kaldılar, ancak bir süre sonra çeşitli görevlerle İstanbul’dan uzaklaştırıldılar.
Hüseyin Siret Özsever kendisine teklif edilen Selanik vilayeti mektupçuluğunu kabul etmeyince, Adıyama kazası tahrirat katipliğine gönderildi. Oradan önce Mersin’e, daha sonra İngiliz Konsolosluğu’nun yardımıyla da İskenderiye yoluyla Kahire’ye kaçtı. Korfu’da bulunan Damat Mahmut Celalettin Paşa’nın daveti üzerine Hoca Kadri ile birlikte Korfu’ya gitti, oradan da Paris’e geçti. 1902 yılında Paris’te toplanan Birinci Jön Türk Kongresi’ne delege olarak katıldı.
I. Abdülhamit’ karşı düzenlenecek olan bir bombalı saldırı için bomba sağlamak üzere Mahmut Celalettin Paşa tarafından Paris’e gönderildiğine ilişkin bir jurnal üzerine, gıyaben idama mahkum edildi. Paris’ten İngiltere’ye geçti, Folkstown’da yayımlanmakta olan Osmanlı gazetesinin başyazarlığını üstlendi. II. Meşrutiyet’in ilanına kadar çeşitli Avrupa ülkelerini dolaştı, ancak 1908 yılından sonra İstanbul’a dönebildi. Önce Bura vilayeti mektupçuluğuna, daha sonra Matbuat-ı Dahiliye müdürlüğüne ve Hazine-i Evrak müdürlüğüne getirildi. Bir ara Hürriyet ve İtilaf Fırkası’nda yöneticilik yaptı. Babıali Baskını’ından sonra evinin aranması üzerine bir süre Tevfik Fikret’in evinde gizlendi. 1913 yılında gizlice Marsilya’ya kaçtı. I. Dünya Savaşı yıllarında Selanik ve İsviçre’de kaldı. 1918 yılından sonra İstanbul’a dönebildi.
Hüseyin Siret Özsever, yurda döndükten sonra bir süre Beşiktaş’ta Gazi Osman Paşa Sultanisi’nde edebiyat hocalığı yaptı, daha sonra Hariciye Nezareti Mektupçuluğu’na atandı. 1921 yılının Mayıs ayında Matbuat-ı Umumiye müdürlüğüne getirildi. Kasım 1922’de saltanat kaldırılınca, o da açıkta kaldı. Daha sonra Darüşşafaka Lisesi ile Alman Mektebi’nde edebiyat hocalığı yaptı.
Çocuk denilebilecek bir yaşta şiir yazmaya başlayan ve “Edebiyat-ı Cedide’nin en içli şairi” olarak tanınan Hüseyin Siret Özsever aslı kişiliğini Mülkiye Mektebi’nde edebiyat hocası olan Recaizade Mahmut Ekrem aracılığı ile Servet-i Fünuncuları tanıdıktan sonra bulmuştur. Daha sonra Tevfik Fikret’in etkisi altında kalan ve diğer Servet-i Fünun şairleri gibi içli ve bedbin şiirler kaleme alan şair ayrıca aşk, tabiat ve kadın konularına da yer vermiştir. Siyasetin içine girmiş olması, yıllarca evinden ve ülkesinden uzakta yaşamak zorunda kalışı, onun duygularını ve dolayısıyla şiirlerini de etkilemiştir. Başlangıçta Servet-i Fünun dil ve üslubuyla yazarken zamanla o da belirli bir sadeleşme içine girmiş, hatta Cumhuriyet’ten sonra yayımladığı son kitabında hece veznini tercih etmiştir.
Eserleri:
- Leyâl-i Girîzân, Paris: Şark ve Garp Mtb., 1904
- Bağ Bozumu, İst.: Matbaa-i Ebüzziya, 1928
- Kıvılcımlı Kül, İst.: Acun B., 1937
- Üstadın Şairi, (50. sanat yılında Halit Ziya Uşaklıgil’e ithaf edilmiştir) İst.: Matbaa-i Ebüzziya, 1937
- Kargalar, (manzum hicviye) İst.: Matbaa-i Ebüzziya, 1939
- Geç Kalmış Cevap, İst.: Matbaa-i Ebüzziya, 1939
- İki Kaside, İst.: Ahmet İhsan Mtb., 1942
- Bir Mektubun Cevabı ve Hüseyin Avni Ulaş’a, İst.: Kader B., 1948.