Rahmân ve Rahîm olan Yüce ALLAH’in (c.c.) adıyla…
Hamd âlemlerin Rabbi ALLAH (c.c.) içindir. Salât ve Selâm Peygamber efendimiz Hazret-i Muhammed Mustafa (s.a.v)’in âli’nin ve ashâbinin üzerine olsun inşaallah. Amin.
Hazreti Allah (c.c.) Kur’an-ı keriminde meâlen söyle buyurdu:
“Muhakkak ki Allâhü Teâlâ ve melekleri, peygambere hep salevât ile tekrîm (ikram) ederler. Ey iman edenler! Siz de ona teslimiyetle salevât ve selâm getirin.” (Ahzâb Sûresi, âyet 56)
Muhterem Müslümanlar,
Şâbân-ı şerîf ayı, hayır kapılarının açıldığı, bereketin indirildiği, hatâların terk edildiği, günahların bağışlandığı bir aydır. Bu ayda yaratılmışların en hayırlısı olan Resûlullah sallallâhü aleyhi ve sellem’e çokça salevât getirmek lâzımdır.
Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Receb-i şerîf, Allâhü Teâlâ’nın ayı; Şâbân-ı şerîf, benim ayım; Ramazan-ı şerîf, ümmetimin ayıdır. Şâbân-ı şerîf, günahlara keffâret (bağışlanmasına sebep) olan aydır; Ramazan-ı şerîf ise, günahları temizleyen aydır.”
Bu ay içerisinde Berat kandili vardır. Berat kandili öyle bir gecedir ki; bu gecede bütün insanların bir senelik kaderi belirlenir. Alınan kararlar Allahu Teala’nın emriyle Melekler tarafından kayıt altına alınır. Bir sene içinde rızıkların taksimi, vefat edeceklerin listesi gibi kader noktasında kararların alındığı bir gecedir. Bu gecede Ümmet-i Muhammed’in Selameti ve Kurtuluşu için dua edelim ve beraatimizi Rabbimizden en güzel şekilde taleb edelim inşAllah…
Resûlullah Efendimiz (s.a.v), Hazret-i Âişe (r. anhâ) vâlidemize, “(Nafile oruçlardan) bana en sevimli olan oruç, Şâban ayındakidir. Yâ Âişe! O öyle bir aydır ki sene içinde vefat edeceklerin isimleri, bu ayda ölüm meleğine verilir. Ben de ismimin, oruçlu iken yazılıp verilmesini severim.” buyurdular.
Ümmü Seleme (r. anhâ) vâlidemiz, “Resûlullah (s.a.v.), Ramazan ayından sonra hiçbir ayda Şâban ayındaki kadar oruç tutmamıştır” buyurmuşlardır.
Resûlullah Efendimiz (s.a.v.), Şabân-ı şerîf ayı girdiği zaman şöyle buyururlardı: “Bu ayda, (günahları terk edip) nefislerinizi temizleyerek Ramazân-ı şerîfe hazırlık yapın, niyetlerinizi düzeltin. Zira Şâbân-ı şerîfin diğer aylar üzerine fazileti, benim, sizin üzerinize olan faziletim gibidir.”
“Şâbân-ı şerîf ayı, Cehennem’den koruyan bir kalkandır. Her kim, Cennet’te bana kavuşmayı isterse, bu ayda velev ki üç gün olsun oruç tutsun.”
SALEVÂT-I ŞERÎFE İLE İLGİLİ
Peygamber Efendimiz (s.a.v) buyurdular: “Her bir dua, Muhammed sallallâhü aleyhi ve sellem’e ve onun âline salevât getirilmedikçe semadan (Allâh’ın kabulünden) uzaktır.” (Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)
Muhterem Müminler,
Peygamber Efendimize (s.a.v) salevât-ı şerîfe getirmek, bize bir ibadet olarak ve sevap kazanmamız için emrolunmuştur.
En kısa salevât-ı şerîfe şudur: “Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammed.”
Daha birçok salevât-ı şerîfe naklolunmuştur ve her birinin ayrı ayrı faziletleri vardır. (Salat-ı Münciye, Salat-ı Nariye gibi…)
Salevât-ı şerîfedeki “Salli alâ Muhammed”;
“Dünyada onun şerîatini kuvvetlendirerek ismini ve âhirette de ümmetine şefaatçi kılarak şânını yüce kıl.” manasına gelir.
SALEVÂT-I ŞERÎFE’NİN FAZİLETİ
Peygamber Efendimiz (s.a.v) üzerine salevât-ı şerîfe getirmek, dinimizin mühim bir emridir. İttifâkla sabittir ki ömürde bir kere olsun Peygamber Efendimiz (s.a.v.) üzerine salevât getirmek farzdır.
Zira Allâhü Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Muhakkak ki Allâhü Teâlâ ve melekleri, peygambere hep salevât ile tekrîm (ikram) ederler. Ey iman edenler! Siz de ona teslimiyetle salevât ve selâm getirin.” (Ahzâb Sûresi, âyet 56)
Salevât-salât, tam manasıyla methetmek ve tazim etmek demektir. Her vakitte Peygamber Efendimiz (s.a.v.) üzerine salâtü selâm getirmek müstehâbdır.
Salevât-ı şerîfe getiren kimse, bunu sevap ve şefaat umarak getirmelidir.
Hadîs-i şerîflerde şöyle buyurulmuştur:
“Bir kimse, benim üzerime bir salevât getirirse Allâhü Teâlâ, o kimse üzerine on salât (rahmet ihsan) eder, onun on günahını affeder, makamını on derece yükseltir.”
“Cebrâil aleyhisselâm ile görüştüğümde bana dedi ki: Seni müjdelerim! Muhakkak Allâhü Teâlâ buyurur ki: Senin üzerine selâm eden kimseye, ben dahi selâm ederim! Senin üzerine salevât getiren kimseye, ben dahi rahmet ederim!”
“Kıyamet günü önümden çok kavimler gelir geçerler ki ben, onları ancak üzerime salevâtı çok getirmeleriyle tanırım.”
“Bir kimse kabrimin yanında bana salevât getirse onu işitirim. Uzakta olduğu hâlde bana salevât getirse, onun salevâtı bana ulaştırılır.”
“Allâhü Teâlâ’nın vazifelendirdiği yeryüzünde dolaşan bazı melekler vardır ki onlar, ümmetimin okuduğu salât ü selâmları bana tebliğ ederler.”
“Bir Müslüman, benim üzerime salevât getirince, onun salevâtını bir melek taşıyıp bana ulaştırır ve der ki: “Falan kimse, şöyle ve şöyle salât ü selâm etti.”
Mübarek gece ve mübarek günlerde çokça salevât getirmelidir.
Salat Sana, Selâm Sana Ey Allah’ın Resulü. Seni hakkı ile bilen ve öven âlemlerin Rabbi Allahü teâlâ’dır. Sen Rahmeten lil’âleminsin. İnsü cinin Peygamberisin. Sen Hâtemü’l Enbiyâsın. Sen “Levlâke levlâke lemâ halektü’l eflâke” hitâb-ı izzetinin muhatabısın. Sen Muhammed Mustafa Sallallâhu Aleyhi Vessellem’sin.
Cuma günümüz mübarek olsun. Hayırlı Cumalar dilerim.
Vesselam
Nihat GÜLAL