“Peygamberimiz (S.A.V)”

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Rahmân ve Rahîm olan Yüce Allah’ın (c.c.) adıyla…

Hamd âlemlerin Rabbi ALLAH (c.c.) içindir. Salât ve Selâm Peygamber efendimiz Hazret-i Muhammed Mustafa (s.a.v)’in, âli’nin ve ashâbinin üzerine olsun inşaallah. Âmin.

Hazret-i Allah (c.c.) Kur’an-ı Kerîminde şöyle buyuruyor: “Biz Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiya suresi, âyet 107)

Muhterem Müslümanlar,

Hicri 1442 Rebiulevvel ayının içerisindeyiz. Önümüzdeki 28 Çarşambayı 29 Perşembeye bağlayan gece yani Rebiulevvel ayının onikinci gecesi mübarek Mevlîd kandilidir. Mevlîd kandili kainatın efendisi, sevgililer sevgilisi, cihânın efendisi, iki gözümüzün nûru, fahri kâinat efendimiz, on sekiz bin âlemin Sultânı, hâtemül Enbiyâ yani Peygamberlerin sonuncusu bizim Peygamberimiz Hazret-i Muhammed Mustafa Sallallâhu Aleyhi ve Sellem efendimizin dünyayı sereflendirdiği, nurlandırdığı gecedir insaallah. Bizlerde âcizâne her ne kadar Sevgililer sevgilisini anlatmaya kelimelerimiz kifayetsiz kalsada bir nebzecikte olsa hatırlatmak ümidiyle Peygamber efendimizden (s.a.v) bahsetmeye çalışalım insaallah.

PEYGAMBER EFENDİMİZİN (S.A.V) MÜBÂREK ECDÂDI:

Peygamber efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem, Hazret-i İsmail Aleyhisselâmın sülâlesinden olan Adnân’a kadar babası Abdullah tarafından dedeleri şöyledir;

Hazret-i Muhammed Mustafa Sallallâhu Aleyhi ve Sellem, Abdullah, Abdülmuttalib, Hâşim, Abdimenâf, Kusay, Kilâb, Mürre, Ka’b, Lüey, Gâlib, Fihr, Mâlik, Nadr, Kinâne, Huzeyme, Müdrike, İlyas, Mudar, Nizâr, Me’ad ve Adnân hazretleridir.

Peygamber efendimiz (s.a.v) annesi Âmine vâlidemizin tarafından dedeleri: Hazret-i Muhammed Mustafa Sallallâhu Aleyhi ve Sellem, Âmine vâlidemiz, Vehb, Abdimenâf, Zühre, Kilâb hazretleridir.

Peygamberlerin her hususta en üstün, en büyük olanı, şüphesiz bizim Peygamberimiz Hazret-i Muhammed Mustafa Sallallâhu Aleyhi ve Sellem’dir. Peygamberimizden (s.a.v) evvel gönderilen Peygamberlerden çoğu, belli bir topluluğa, bir şehir veya köy halkına gönderilmiştir. Peygamber efendimiz (s.a.v) ise bütün insanlığa, bütün mahlûkâta yani, onsekiz bin âlemin tamamına rahmet olarak gönderilmiştir. Onun insanlığa nasıl ve ne büyük bir rahmet oldugunu anlamak için, dünyaya gelmezden evvelki insanlığın haline bir bakmak lazımdır: Bilindiği gibi, Peygamberimiz (s.a.v), Fahr-i Âlem efendimizin teşrifinden önce bütün dünyada her bakımdan kötülüklerin ve karışıklıkların hüküm sürdüğü bir fetret devri mevcuttu. O günün insanları her türlü bid’at ve sapıklık içindeydi.

İnsanlık, hak, adâlet ve medeniyetten uzak, korkunç, bir vahşetin girdâbına gömülmüştü. Fuhuş ve eşkiyâlık, her türlü zulüm ve zorbalık almış yürümüştü. Öyle ki, kimin kime gücü yetiyorsa o, diğerinin malına, canına, ırzına tecâvüz ediyor, elinde nesi varsa alıyordu. Vahşet ve ahlaksızlığa dalmışlardı. Kadının cemiyette hiç değeri yoktu. Para ile alınıp satılabilen basit bir eşya muâmelesi görüyordu. İnsanlar, birbirlerine diş bileyen düşman gruplar halinde kabilelere ayrılmış, kabileler arasında kan davaları almış yürümüştü.

İşte böyle bir devirde Resûlullah Efendimiz, Hazret-i Muhammed Mustafa sallallâhü aleyhi ve sellem, Mekke-i Mükerreme’de, Mîlâdın 571’inci senesinde Rebiulevvel ayının onikinci gecesi sabaha karşı dünyayı şereflendirdiler.

Peygamberlik silsilesinin son halkası olan Peygamberimizin (s.a.v), kırk yaşına girip daha kendisine peygamberlik verilmezden evvel bile, elinde birçok harikalar zuhur etmişti. “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” ilâhî emrine tam manasıyla uyduğu için hayatının her kademesinde sadâkat ve doğruluğu en güzel örneği olmuştur.

O her türlü riya ve yalandan uzaktı. Devrinde kimse kimseye itimat edemez ve güvenemezken, herkes Ona inanıyor, ona itimat ediyor, ihtilafa düştükleri meselelerde Onun hakemliğine ve hükmüne razı oluyorlardı.

Onu inkar eden düşmanları bile, Onun sadâkat ve doğruluğunu, yalan ve riyadan uzak olduğunu itiraf ederlerdi. Onda gördükleri eşsiz ahlâk ve yüksek seciyeyi takdir eder, ona “Muhammedü’l-Emîn” (Emniyetli Muhammed) derlerdi. Sallallâhü aleyhi ve sellem.

İşte, âlemlere rahmet Efendimiz (s.a.v), cihânın böylesine zulmetle dolu olduğu bir devirde gelmiş, bâtıl inançları kaldırmış, îmân ve İslâm Nûru ile âlemi karanlıktan kurtarmış, insanlığa dünya ve âhiret saâdetinin anahtarlarını vererek, hakiki medeniyet yolunu göstermiştir.

Bugün, İslâm târihini tarafsız şekilde tetkik eden birçok müşterik (gayr-i müslim doğubilimcisi) bile, Peygamber Efendimizin (s.a.v) yüksek mertebesini, güzel ahlâkını ve insanlık için gerçekten rahmet ve en büyük kurtarıcı olduğunu kabul etmeye mecbur kalmış, ona hayranlık duymaktan kendilerini alamamışlardır.

Mahmud Es’ad tarafından tercüme edilen bir eserde meşhur ingiliz filozofu T. Karlayl söyle diyor: “Hazret-i Muhammed (s.a.v) riyâdan tamamen uzak olduğundan Onu severim… Beşerde Hazret-i Muhammed’i (s.a.v) tartacak bir terâzide yoktur. O tartılamayacak kadar ağır ve büyüktür.

İnsaf sahibi gayr-i müslimler, Peygamberimize bu derece hayranlık duyar, alaka ve muhabbet gösterirse, Onun ümmeti olan bizlerin, Ona nasıl bir sevgi ve hürmetle bağlanmamız gerektiğini düşünmek lazımdır.

Burada şunuda ilave edelim ki, Peygamberimiz (s.a.v) dünyayı şereflendirdikten sonra, daha önce gelmiş Peygamberlerin getirdikleri şeriatların hükmü kalmamıştır. Hakkâniyet ve hükümranlık sadece Kur’ân-ı Kerîm’e ve bizim Peygamberimize (s.a.v) aittir. Onun içindir ki, Peygamber efendimiz (s.a.v) bir ara Hazret-i Ömer’in (r.a.) elinde mensuh Tevrat sahifelerinden bir parça görünce ona adeta çıkışarak: “Siz de yahûdi ve hiristiyanlar gibi bana verilen nübüvvetten, bana indirilen Kur’an-ı Kerim’den şüphe ve tereddüt mü ediyorsunuz? Vallâhi, Tevrat kendisine indirilen Mûsâ Peygamber (şu anda) hayatta olsa idi, bana tâbi olmaktan başka hiçbir kudreti olamazdı.” buyurmuşlardır.

Binaenaleyh, Peygamber efendimizin (s.a.v) ve Kur’ân-ı Kerîm’in gelmesiyle İncil ve Tevrat’ın hükmü kaldırılmıştır. Kıyamete kadar hükmü geçerli tek kitap Kur’ân-ı Kerîm’dir. Tasarruf ve Hükümranlık da, ancak bizim Peygamberimiz Hazret-i Muhammed Mustafa Sallallâhu Aleyhi ve Sellem efendimize aittir.

Bu vesileyle Rebiulevvel ayının biz İslam âlemi ve Ümmet-i Muhammed için mübarek olmasını Yüce Allah’tan (c.c.) niyaz ederim. Yakın zamanda drâk edeceğimiz Mübarek Mevlîd kandilimizi tebrik ederim. Cuma günümüz hayırlı ve mübarek olsun insaallah. Hayırlı ve Bereketli Cumalar dilerim.

Vesselâm
Nihat Gülal
İmam-hatib – Vâiz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.