Rahmân ve Rahîm olan Yüce Allah’ın adıyla…
Hamd âlemlerin Rabbi ALLAH (c.c.) içindir. Salât ve Selâm Peygamber efendimiz Hazret-i Muhammed Mustafa (s.a.v)’in âli’nin ve Ashâbının üzerine olsun inşaallah. Âmin.
Muhterem Müslümanlar!
Önümüzdeki Pazar’ı Pazartesiye bağlayan gece, Mevlid-i Nebi’dir. İslam’ın tebliğcisi, hak ve hakikatin temsilcisi, dünya ve ahiretin efendisi, rehberimiz, en güzel örneğimiz, Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v)’in dünyayı teşriflerinin yıl dönümüdür.
Bizleri bu mübarek geceye ulaştıran Yüce Rabbimize sonsuz hamd ü sena, ümmeti olmakla müşerref olduğumuz Peygamber Efendimize, âline ve ashabına salât ve selam olsun.
Kur’ân-ı Kerim’de Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Ey Peygamber! Biz seni bir şahit, bir müjdeleyici, bir uyarıcı; Allah’ın izniyle O’nun yoluna çağıran bir davetçi ve aydınlatıcı bir kandil olarak gönderdik.” (Ahzab suresi 45, 46)
Hadis-i şerifte ise Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) kendisini şöyle tanıtıyor: “Ben Muhammed’im, Ahmed’im, peygamberlerin izinden giden, insanları etrafına toplayan, Tevbe Peygamberiyim, Rahmet Peygamberiyim.”(Müslim, Fedâil, 126)
Muhterem Müminler!
Bizler, hayat rehberi Kur’an-ı Kerim’i ve Sünnet-i Seniyye’yi Allah Resûlü’nden öğrendik. Vefayı, iyiliği, dostluğu, muhabbeti Ondan öğrendik. Rahmet yüklü adaleti, hikmet yüklü ahlâkı tüm insanlığa O tanıttı. Cenneti kazandıracak amelleri O gösterdi. Gönüllerimiz Onunla birleşti. Dünyamız Onunla anlam buldu, ömrümüz Onunla bereketlendi.
Değerlerin yozlaştığı, vefasızlığın kol
gezdiği günümüz dünyasında yegâne çare, Resûl-i Ekrem (s.a.v)’in tavsiyelerini bütün insanlarla buluşturmaktır. O halde Sevgili Peygamberimizi yakından tanımanın gayretinde olalım. Resûlullah’ın en büyük mirası Kur’an-ı Kerîm’e, yolumuzu aydınlatan Sünnetine sıkı sıkıya sarılalım. Nefsimizi güzel ahlakıyla ahlaklandıralım. İşte o zaman yaşadığımız şu zamanımız yeniden asr-ı saadet olacaktır. Dünyamız huzurla dolacak, ahiretimiz cennet olacaktır inşallah.
Peygamberimizin cesaret ve şecâati
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “İnsanların en kuvvetlisi olmayı arzu eden, Allâhü Teâlâ’ya tevekkül etsin.” (Hâkim, el-Müstedrek)
Enes bin Mâlik radıyallâhü anh demiştir ki: “Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem, insanların en güzeli, en cesuru ve en cömerdi idi.
Bir gün Medîne halkı, düşman baskınından korkmuştu da yalnız Resûlullah (s.a.v.), Ebû Talha’ya ait Mendub adlı durgun ve eğersiz bir atın üstüne atlayarak tek başına, atı, düşman sesinin geldiği tarafa sürmüş, Medînelileri geride bırakıp geçmişti. Resûlullâh’ın altında o durgun atı biz, sanki bir derya olmuş da su gibi akıyor sanıyorduk.”
Mikdâd bin Amr (r.a.), Peygamberimizin (s.a.v.) Uhud Savaşı’ndaki şecâat ve sebatını anlatırken der ki: “Kendisini hak din ve kitâb ile peygamber olarak gönderen Allâh’a yemin ederim ki, düşmanın saldırıları karşısında Resûlullâh’ın bir karış bile gerilediğini görmedim.
Resûlullâh’ın, arada sırada ayakta dikilerek düşmanı geriletecek derecede yayı ile ok ya da taş attığını görmüşümdür. Resûlullah, tıpkı askerî bir birlik gibi sebat etmekte, yerinden ayrılmamakta idi.”
Huneyn Harbi’nde İslâm askeri dağılınca, merkezde Resûl-i Ekrem (s.a.v.) birkaç ashâbıyla yapayalnız kalıvermişti. On iki bin askerin geri çekilmeye mecbur kaldığı ok sağanaklarına karşı yalnız Fahr-i Âlem çekinmeden, korkusuz, telaşsız gidiyordu. Bütün azim ve gayretin, şecâat ve sebâtın yegâne timsali ve nübüvvetin delili olan îlâhi bir heyecan ile Düldül ismindeki bineğini, bütün düşmanlarının hamlelerine ve hatta bütün küfür dünyasının üzerine sürüp gidiyordu. Sürdükçe küffar kaçıyor, onlar hamle ettikçe durup bekliyordu. Rivâyet olunduğuna göre bu hâl, on küsur kere vâki olmuştu. Amcası Hz. Abbas koşmuş, daha ileriye gitmesin diye bineğinin dizginini tutmuştu.
Hz. Ali (r.a.) derdi ki: “Muharebe kızışıp gözler kan çanağına döndüğünde, biz Resûlullâh’a (s.a.v.) sığınırdık. Düşmana karşı ondan daha yakın kimse bulunmazdı.”
“Salât Sana, Selâm sana Ey Allah’ın Rasulü, Seni hakkı ile bilen ve öven âlemlerin Rabbi Allahü teâlâ’dır. Sen Rahmeten lil’âleminsin. Insü cinin Peygamberisin. Sen Hâtemü’l Enbiyâsın, Sen “Levlâke levlâke lemâ halektü’l eflâk” hitâb-ı izzetinin muhatabısın. Sen Muhammed Mustafa sallallâhü aleyhi ve sellem’sin. ”
Bu vesileyle şimdiden Mevlid-i Nebi Gecemizi tebrik ediyor, Aziz milletimize, İslam âlemine ve Ümmet-i Muhammed’e hayırlı olmasını Cenâb-ı Hak’tan niyaz ediyoruz inşaallah. Cuma günümüz hayırlı ve bereketli olsun inşaallah. Hayırlı Cumalar dileriz. Âmin.
Vesselâm
Nihat Gülal
İmam-Hatib