Rahmân ve Rahîm olan Yüce ALLAH’in (c.c.) adıyla…
Hamd âlemlerin Rabbi ALLAH (c.c.) içindir. Salât ve Selâm Peygamber efendimiz Hazret-i Muhammed Mustafa (s.a.v)’in âli’nin ve ashâbinin üzerine olsun inşaallah. Amin.
Hazreti Allah (c.c.) Kur’an-ı keriminde meâlen söyle buyurdu:
“Kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed’i) bir gece Mescid-i Haram’dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz o, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.” (İsra suresi)
Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“(Miracda Allâhü Teâlâ tarafından şöyle) nidâ olundu: Muhakkak ben farzımı (namazı beş vakit olarak) sâbit kıldım ve kullarımdan (elli vakti) hafiflettim. Ve ben iyiliklerin karşılığını on (misli) veririm. (Yani beş vakit namaza elli vakit sevâbı veririm).” (Sahîh-i Buhârî)
Muhterem Müslümanlar,
Son günlerde dünyayı kasıp kavuran ve devâsı bilinmeyen, ilacı daha henüz bulunamayan, âhir zaman alametlerinden bir alamet diyebileceğimiz bir hastalığa karşı tüm insanlık ve tüm dünya olarak tedbir almış bulunuyoruz. Bu zor ve sıkıntılı günler içerisinde ibadethanelerimiz, camilerimiz kapatıldığı gibi evlerimizden dahi çıkmanın zor olduğu şu zamanda belkide hayatımızda ilk defa hüzünlü bir Cuma gününe ve yeni ama garib bir Miraç kandiline biz İslam âlemi olarak girmiş bulunmaktayız. Öncelikle konumuza başlarken aramızda hasta olan Müslümanlara Yüce Rabbimizden acil şifalar diliyoruz. Tez zamanda bu dünyevi sıkıntılardan dünya olarak kurtulmayı ümid ediyoruz insaallah.
Yüce Rabbimizin yaratmış olduğu biz kullara rahmetinin bolca tecelli ettiği, bağışlanmak için tövbede bulunanlar için tövbe kapılarının açıldığı, dualara icabet edildiği yeni bir kandil gecesine Miraç Kandiline kavuşmuş bulunmaktayız. Bu sebeple bizi bugüne eriştiren Allah-u Tealaya hamd ediyoruz.
Miraç kandili Receb-i Şerif ayının 27. gecesidir. Hicretten bir buçuk yıl kadar önce vuku bulmuştur. Hz. Peygamber (s.a.v) bir gece Kâbe’nin çevresinde uyku ile uyanıklılık arası bir durumda iken Cebrail (a.s.) gelmiş onu Burak adlı, bizce mahiyeti bilinmeyen bir binite bindirerek, önce Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya götürmüş, oradan da göklere yükseltmiş “Sidretü’l-Müntehâ” denilen en üst makama ulaştırmıştır. Hz. Peygamber bu makamı da geçerek Cenabı Hakk’ın, Hazret-i Allah’ın (c.c.) huzuruna erişmiştir.
Bu gece Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) şahsında “Miraç Mucizesi” olarak gerçekleşen, İsra ve Mirac olarak iki bölümden oluşan olayın ortak adıdır. İsra, gece yürüyüşünün yani Peygamber Efendimizin bir gece Mescid-i Haramdan yani Mekke’den Mescid-i Aksaya yani Kudüs’e gidişinin, Miraç ise Efendimizin Mescid-i Aksa’dan semaya yükselişinin adıdır.
İsra olayı Kur’an-ı Kerimde Miraç olayı ise Sevgili Peygamberimizin hadislerinde bizlere şöyle bildirilmektedir.
Âyet-i Kerime’de: “Kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed’i) bir gece Mescid-i Haram’dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz o, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.” (İsra suresi)
Sevgili Peygamberimizin birçok hadisinde Miraç hususu bizlere aktarılmıştır. Bu hadislerin en meşhuru ise şöyledir.” Bir kerresinde ben Beyt’in (yânı Ka’be’nin) yanında uyurla uyanık arası bir hâlde bulunuyordum”.
Peygamber burada iki kişi arasındaki adamı (kasdederek) zikretti ve şöyle devam etti; “Derken bana içine hikmet ve imân doldurulmuş altından bir tas getirildi. Göğüsten karnın alt tarafına kadar yarıldı. Sonra karın Zemzem suyu ile yıkandı. Sonra hikmet ve îmân ile dolduruldu. Ve bana katırdan küçük, eşekten büyük beyaz bir hayvan getirildi ki, o Burak’tır. Akabinde ben Cibril’in beraberinde gittim. Nihayet alt semâya vardık.
— Kim o? denildi.
— Cibril’dir, dedi.
— Yanındaki kimdir? denildi. Cibril tarafından:
— Muhammed’dir, diye cevap verildi.
— Ona buraya gelsin diye (da’vet) gönderildi mi? diye soruldu. Cibril:
— Evet, dedi.
— Merhaba gelen Zât’a Bu gelen kişinin gelişi ne güzeldir! denildi. Hadis-i Şerifin devamında Efendimiz Rabbimiz tarafından gönderilmiş olan Peygamberlerle buluştuğunu dile getirmiş, namazın farz kılınışını bizlere aktarmıştır.
Miraç hadisesinde Sevgili Peygamberimize O’nun vesilesi ile bizlere çok büyük müjdeler verilmiştir. Bu müjdeler ve bu müjdelerin mahiyetleri şöyledir. İlk olarak verilen ve ümit var olmamıza ve imanımıza sahip olmamızın ne denli önemli olduğunu vurgulayan müjde “Hz. Peygamberin ümmetinden Allah’a şirk koşmayanların Cennete gireceği” dir. Müslüman hataya düşebilir, günahlar içinde olabilir, asla imani konularda inkara gitmemeli Allah’ın emir ve yasakları inkar etmemelidir. Çünkü günahı işlemek günahı, günahı inkar etmek inkarı gerektirir.
Müminler için bir başka önemli müjde namazdır. Namaz müminler için bir göz aydınlığıdır. Müminlerin günahlarını silen onları fuhşiyata düşmekten koruyan bir ibadettir namaz. Namaz kulu Allah’a yaklaştıran, müminin miracıdır. Namaz sevenin sevdiğiyle buluşma vaktidir. Namaz kulun kendisini Allah’a arz etme zamanıdır. Namaz ile kalbimiz nurlanır, gönlümüz şenlenir, muhabbetimiz derinleşir, imanımızın lezzetini alır hataların bizlere vermiş olduğu hoşnutsuzluğu gideririz. Yüce Rabbimizin bizlere bildirmesiyle namazın ehemmiyetini şöyle anlamalıyız. “(Ey Muhammed!) Kitaptan sana vahyolunanı oku, namazı da dosdoğru kıl. Çünkü namaz, insanı hayasızlıktan ve kötülükten alıkor. Allah’ı anmak (olan namaz) elbette en büyük ibadettir. Allah yaptıklarınızı biliyor.”
Bakara süresinin son iki ayetinde iman esasları ve nasıl iman edeceğimizin sırrı açılanmakla beraber inananlara kaldırılamayacak zorlukların yüklenmeyeceği beyan edilmektedir. Ayrıca müminler için dualar öğretilmektedir. Mekke döneminde müşriklerin inananlara karşı şiddetlerini artırdığı bir dönemde gelen bütün bu müjdeler hem Peygamberimize hem de inananlara destek olmuştur. Bu sebeple Miraç hadisesi ve miraç hadisesinde verilenler sadece dünde değil bu günde inanalar için bir umuttur.
Miraç hadisesinden bizlere birçok önemli hususlar çıkmaktadır. Bu hususları şu başlıklar altında zikredebiliriz.
1.Miraç hadisesi gerçekleştiği zaman müşrikler bu hadise sebebiyle Efendimiz için iftira kampanyası başlatmışlar ve böyle bir hadisenin gerçekleşmesinin mümkün olmadığı hususunda akıl yürütmüşler Efendimizi yalancılıkla ve sihirbazlıkla suçlamışlardır. Oysaki Hz. Ebubekir Efendimiz bu hadise kendisine aktarıldığı zaman “O ne demişse doğrudur” diyerek Sıddık unvanını almıştır. İşte bizlerde Efendimiz hakkında bizlere aktarılan ve aklımızla bazen idrak edemediğimiz şeyleri inkâr yoluna gitmeyelim. Efendimizden bizlere aktarılanlar için Hz. Ebubekir gibi tasdik içinde olalım. Unutmayalım ki, Hz. Allah’ın (c.c.) bizlerden razı olmasının ve bizleri sevmesinin yolu Hz. Peygamber (s.a.s.) Efendimize tabi olmak ve O’nun bizlere aktardığını kabul etmekle mümkündür. Yüce Rabbimiz bir ayette şöyle buyurmaktadır.
“De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Âl-i imrân suresi)
2. Miraç hadisesi Efendimizin şahsında vuku bulmuş bir mucizedir. O’nun ümmeti olarak Miraçta kendisine verilenlere tabi olmakla bizlerde kendi miracımızı gerçekleştirebiliriz. Namaz günde beş vakit Yüce Rabbimizle buluşma vaktimizdir. Secde anı Rabbimize en yakın olduğumuz andır. Kadelerde okuduğumuz tahiyyat Efendimizin Miraç anını yaşama zamanımızdır. Tahiyyat’ın anlamı şöyledir.
et- Tahiyyâtü lillahi: Senâ, selam ve merhaba sana ey yüce Allahım!
Ve’s-salevâtü: Niyaz, dua, yalvarış sana ey yüce Allahım!
Ve’t-tayyibât: Arınmışlığın ve güzelliğin en hoşusun. Senden güzel, senden hoş ve arınmış olamaz.
es-Selâmü aleyke eyyühe’n-nebiyyü ve rahmetullâhi ve berekâtüh: Bu selâm, rahmetim ve bereketim ilâvesiyle senin üzerine olsun ey sevgili Peygamberimiz!
es-Selâmü aleynâ ve lâ ibâdillahi’s-sâlihin: Yâ rabbi! Bu selâm bizim ve salih kullarının üzerine de olsun.
3. Miraç olayı bize Yüce Allah’ın desteğinin her zaman inananların üzerinde olduğunun en önemli ispatadır. Miraç olayı gerçekleşmeden önce Hz. Peygamber (s.a.s) Efendimizin eşi Hz. Hatice Annemiz vefat etmiş, Peygamberimizin Mekke’deki en büyük destekçisi amcası Ebu Talib ölmüştür. Mekke’deki müşrikler bu olayların neticesinde iyice cesaretlenmişlerdir. İşte tam bu zamanda Miraç hadisesiyle Allah-u Teala kulunun destekçisi olduğunu ve kendisinin desteğinin en büyük destek olduğu vurgulanmıştır. İşte nasıl ki, Allah-u teala kulu Muhammed’i (s.a.v.) yalnız ve desteksiz bırakmadıysa bizleri de öylece yalnız bırakmamıştır. Onu unutmadıkça Rabbimizin bizlere yardımı tamdır. Onun sevgisi kalbimizde olduğu müddetçe O’nun da bize karşı rahmeti ve bereketi, afv ve mağfireti boldur insaallah.
Yüce Rabbimiz miraç kandilimizi mübarek kılsın. Ahirete göç etmiş yakınlarımıza, tüm şehitlerimize, bu hastalıklı günlerde hastalıktan vefât etmiş Müslüman din kardeşlerimize rahmet eylesin. Bu geceden istifade etmeyi bizlere nasip etsin. Günahlarımızı, hatalarımızı, kusurlarımızı ve isyanlarımızı bağışlasın. Dualarımızı, yaptığımız ve yapacağımız ibadetlerimizi makbul eylesin. Bizi razı olan ve razı olunanlardan eylesin. Hakkı hak bilip hakka tabi batılı batıl bilip batıdan kaçınanlardan eylesin. Cennet vatanımız Türkiyemize, Devletimize dirlik, milletimize birlik nasib etsin. Bizleri bölmek isteyenlere fırsat vermesin. Ölülerimize rahmet dirilerimize merhamet etsin.
Dualarımızın makbul olması temennisiyle, Miraç Kandilinizi tebrik ediyor, kendimiz, ailemiz, vatanımız, milletimiz ve tüm ümmet-i Muhammed’e hayırlar getirmesini ve bu sıkıntılı ve hastalıklı günlerden çıkarak felaha ve selamete erdirmesini Yüce Rabbimizden niyaz ediyoruz.
Allah (c.c.) cümlemizden râzı olsun. Cuma günümüz ve Miraç kandilimiz mübarek olsun insaallah. Âmin.
Vesselam.