Merhaba sevgili okurlar. Yazmayalı bir hayli zaman oldu. biliyorsunuz işten güçten başımızı kaldıramıyoruz. Dün akşam, bu konu yüzünden, yine bizim editorun hışmına uğradım. Telefonu açar açmaz, duyduğum sesi ilk önce eşek anırtısı zannettim fakat bizim editormuş. Epeydir yazmadığım için kızmış. Baya öfkeliydi. Haksız da değil. Sonuçta Patagonya’da gündem eksik olmuyor. Hele hele bizim Aziz-Yakup ile Starbucks belediyelerinde hiç eksik olmuyor.
Ele alınacak konu çok aslında. Aziz-Yakup Belediye Başkanı Emre Ala’dan tutun Starbucks Belediye Başkan Yardımcısı Nahit Kısa’ya, oportünistlerin şahı Tansel Toprak’tan, Patagonya Bencil Megalomanlar Birliği Başkanı Josef Chanel’e kadar birçok isim yapmış kişileri ele almak mümkün. Hatta bunların içerisine Hüsnü İşiten’i de katabiliriz. Aziz-Yakup belediye binasının en karanlık odasında yer alan ve tabiri cayizse “Gol pası” vermekle ünlü olan bir arkadaşımız. Gol pasını futbol sahasında vermiyor elbette. Çünkü o yeteneğe sahip değil. Arkadaş, gol pasını genellikle sanal ortamlarda ve mekanlarda verir. Nasıl mı? Yakında okursunuz. Kendisiyle gol pası üzerine bir röportaj yaparak, okurlarımla paylaşmayı düşünüyorum. En azında, bu konu notlarımda mevcut.
Her neyse, şimdiki konumuza dönelim. En son, Patagonya Bencil Megalomanlar Birliği Başkanı Josef Chanel’le yaptığım röportajı yayınlamıştım. Hatta bu röportaj, Josef Channel’in çok hoşuna gitmiş. Öyle ki, kendi sitesinde benim yazımı benden izinsiz yayınlamış. Olsun, yayınlasın. Ne olursa olsun, Josef Channel’i severim.
Bu kez, başka bir midyeciyi, pardon medyacıyı konu ettim. O da baya meşhur birisi. Öyle, böyle değil, baya meşhur. Kendisini görünce aklıma hep “Etik” kelimesi gelir. Şu bizim meşhur etikçilerden Persil Yıldızsene yok mu? Binkibir’in sahiplerinden dişi olanı. Hani şu meşhur, gazeteci, yazar, araştırmacı, köşe yazarı, karikatürist, reklamcı, tiyatrocu, oyuncu, sanatçı, aktör, kompositör, prodüktör, provokatör, inkilapçı, bilgisayar mühendisi, siyasetçi,… (of yazmaktan yoruldum ya). Arkadaşın daha başka sıfatları da vardı ama hepsini buraya yazacak olursam Üsküdar’da akşam olur. Siz anladınız işte. Bu arkadaşın eşi olur. Hani şu Erkete Votka denen süper adam. Fantastik Beşli’den biri. Eskiden Fantastik Dörtlü’ydü. Şimdi seriye Erkete Votka da eklenince, Fantastik Beşli oldu. Kendisini her gördüğümde, “Ulen arkadaş, biz boşuna yaşamışız” demekten kendimi alıkoyamıyorum. Adam resmen insanlık sınırını aşıp, süper güç olmuş. Vallahi, Süperman’i oyayan Rahmetli Christopher Reeve, bizim Erkete Votka’yı görseydi, sırtındaki meşhur kırmızı pelerini yakar, Süperman’likten istifa ederdi.
Neyse, konumuza dönelim. Önce bizim editoru arayıp, Persil Yıldızsene ile röportaj yapma fikrimi anlattım. Hay anlatmaz olaydım. Bizim editor, Persil Yıldızsene’nin ismini duyunca resmen kudurdu. Telefonda önce güzelce bir küfürleştik, sonra birbirimizi doğramak için randevulaştık. En son ortak bir noktada buluştuk ve tehditleşme konusunda mutabık kaldık.
Röportaj için Persil Yıldızsene’yi aradım. Telefon çalarken “Etiiiiik, etiiiiik” diye çalıyordu. Tuhaf, hem de çok tuhaf. Her neyse, telefona cevap veren Persil hanım, “Etiiiiiiiiiik” diye bağırmaz mı? Önce şaşırdım. Ne tür bir reaksiyon göstermem gerektiğini düşünürken, “Etiiiik”, “Etiiiik” sesleri devam ediyordu ki, aklım başıma geldi. Etik konusunda uzmanlaşan Persil hanımın uzun zamandır, telefonlara “alo” yerine “etik” kelimesini kullandığını hatırladım.
Önce bana röportajın etik olmayacağını söyledi. Kendisine ilan karşılığında röportaj yapmayı önerdim. Bu sefer onun da etik olmadığını ancak işin içinde ilan olması hasebiyle etik olabileceğini söyledi. Bu şekilde anlaşıp, röportaj için randevulaştık.
Röportaj için, etik kurallarına uygun olmadıkları için altı mekanı beğenmeyen Persil hanım, son olarak Starbucks belediye sınırları içerisinde etik olan bir mekan önerdi.
Randevu saatinde, mekana gittim ve Persil hanımı beklemeye başladım. O arada, “Acaba sorular etik mi?” diyerek gözden geçirirken, aniden yanı başımda beliren bir şey “Etiiiiiiiik” diye bağırıverdi. O an kendimden geçmişim. İlk müdahale uzmanı olan mekan sahibinin yaptığı kalp masajı ile tekrar hayata döndükten sonra karşımda Persil hanımı gördüm ve ilk dediği “Baki bey, bu yaptığınız gerçekten etik değil. Röportajı yapmadan ölüp gidecektiniz. Etik kurallarına aykırı.” oldu.
Haklısınız dedim ve kendime gelirken, içeceklerimiz geldi. Birden bire “Etiiiiiiiiiik” diye bağırmaya başlayan Persil hanım, yanına gelen garsona, “Bu içki etik değil. Çabuk bana etik olanını getir.” diye çıkıştı ve ardından içeceği etiğe uygun bir şekilde geldi.
“Baki bey, sorularınız etik olsun lütfen.” diyerek titreşime giren Persil hanımı sakinleştirip, sorularıma başladım.
Baki Ceviz: “Persil hanım, öncelikle kendinizden bahseder misiniz?”
Persil Yıldızsene: “Öncelikle bu sorunuz hiç etik değil ama yine de cevaplandırayım. Patagonya’nın etik kurallarına uyan ilk, tek ve son midyecisi, pardon medyacısı benim. Ben etik bir şekilde doğdum ve etik olarak yaşıyorum. Etik… Etiiiiiiik…”
Baki Ceviz: “Patangonya’nın tek midyecisi, pardon medyacısı olduğunuz doğru mudur?”
Persil Yıldızsene: “Etiiiiiik… Bu soru etik mi şimdi? Etiiiiiik… Elbette benim. Sadece benim çünkü ben etikim, etik. Etiiiiiiiiiik…”
Baki Ceviz: “Binkibir gazetsinden bahseder misin?”
Persil Yıldızsene: “Bir kere Binkibir’i ağzınıza alırken dikkat edin. Çünkü Binkibir Patagonya’da etik kurallarına uyan tek gazetedir. Belki ismini değiştireceğiz. İsmini Binetik diye düşünüyorum. Çünkü biz etikiz etik. Etiketimiz bile etiktir bizim. Etiiiiiiiiiiiiik…”
Baki Ceviz: “Patagonya Türkçe Medya Birliği’nden neden ayrıldınız?”
Persil Yıldızsene: “Sizce neden olabilir? Çünkü etik değillerdi. Bizden başka hiç kimse etik olamaz. Zaten etik kurallarını sadece biz biliyoruz. Hatta o kuralları biz belirledik diyebilirim. Etiiiiiiiiiiiiiiiik…”
Baki Ceviz: “Matbaayı sizin icat ettiğiniz söyleniyor. Doğru mu bu?”
Persil Yıldızsene: “Baki bey, lütfen etik olun artık, etiiiiiiiiik. Böyle soru mu sorulur? Sorularınız etik olsun lütfen. Elbette biz icat ettik. Etiiiiiiiiik…”
Baki Ceviz: “Tarihçiler bize matbaayı Gutenberg’in icat ettiğini söylediler. Sizce?”
Persil Yıldızsene: “Hay öyle tarihçilerin ben. Etiiiiiiik. Etik değil o tarihçiler, etik değil. Matbaayı biz icat ettik. Erkete Votka ve ben. Çünkü etik kurallarına uyan sadece biz varız. Etiiiiiiiiiik…”
Baki Ceviz: “Peki, her bayramda, seyranda, Patangoya’daki siyasetçileri arayıp, ilan almak üzere canlarından bezdirmeniz etik midir?”
Bu sorduğum son soru karşısında sandalyesinden yere düşen Persil hanım, gözleri dönmüş bir şekilde, “Etik… Etiiiiiiiiiiiiiik… Etiiiiiiiiiiiiiik…” diyerek kriz geçirirken, hesabı etik kuralları çerçevesinde ödeyip, yine etik kurallarına uygun bir şekilde mekandan ayrıldım. Etik bir şekilde eve girdikten sonra, röportajımı yazıp, etik kurallarını çiğnemeden yayınlattım.
Haydi size etikli günler…
Baki Ceviz