Her şey oy kullanma zorunluluğunun kaldırılması ile başlıyor.
Liberaller çok iyi bir manipülasyon ile bunun bir özgürlük olduğunu, verilen özgürlüğün alınmasının doğru olmadığını dile getirse de aslı öyle değil.
Oy kullanma zorunluluğunun kaldırılmasının altında yatan ana neden; demokrasiyi ve yönetimde söz söyleme hakkını kendilerince elit kesimde görmeleri ve elit kesime verme çabaları.
Onlar, gelir seviyesi düşük işçi ve emkçilerle yabancı kökenlilerin oy kullanmaya gitmeyeceğini ön gördüler ve oy kullanma zorunluluğunu öyle kaldırdılar.
İstedikleri sonucu da aldılar.
Açıkça onlara göre eğitimsiz, ekonomik durumu düşük sefiller ve yabancılar kimin yöneteceğine ve nasıl yönetceğine karışmasın dediler ve bunu gerçekleştirdiler.
Aynı zamanda en güçlü gördükleri iki rakibe yani tabanı işçilerden oluşan sosyalist Vooruit ve yine belediye seçimlerinde her zaman kırsal kesimin ezici üstün partisi CD&V’ye de darbe vurmayı hedeflediler ama bu konuda şu an için o kadar başarılı olamadılar.
NVA için strateji geliştirenler, partiyi çoğunluğu alan en büyük parti olarak tutmak için hamleler düşünüyor ve o hamleyi gerçekleştirmek için liberaller adım atıyor. Böylece NVA bütün planlarını kendisi zarar görmeden hayata geçirebiliyor.
Siyasi mühendislik hamlelerini bugüne kadar başarı ile yürüten NVA, diğer partileri farklı manipülasyon teknikleri ile istediği şekle ve boyuta sokabiliyor. Bu tehlikeli adımları liberallerin desteği ile sorunsuz yürüttüler.
Bunu bir çok somut örnekte görmek mümkün ama bu yazının konusu olmadığı için detaylandırmayacağım.
Gücü yavaş yavaş hissetmeye başlayan NVA Hamme örneğinde olduğu gibi koalis görüşmeleri sırasında, en çok ikinci oyu almış bir Türk’ün (Mustafa Tokgöz) dışarıda bırakılmasını partisinden talep edebiliyor.
Birileri bu demokratik değil diyebilir.
Olay tam da bu zaten.
Oy kullanma zorunluluğunun kaldırılması, demokrasi herkes için değil bazı seçkinler içindir devrini başlattı ve artık demokrasinin herkes için olmadığı resmiyet kazanmış oldu (Her ne kadar manipülasyon ustaları olayı özgürlük olarak ele alsa da).
Yine artık hiç şaşırmadığımız şekilde NVA’yı liberaller, bu sefer Walon liberalleri takip ediyor ve MR başkanı Schaarbeek de en çok oyu alan Hasan Koyuncu’yu belediye başkanı olarak görmek istemiyorum diyor.
Küçük bir yasal değişimin nelere neden olduğunu umarım herkes görebiliyordur. Bu sadece ırkçılık değil. Bu sadece Türklerin ya da yabancıların korkması gereken bir şey değil. Bu Avrupa’yı birilerinin Fransız ihtilali öncesine götürme çabası.
Ama güzel yanları da var. Mesela artık kesin olarak biliyoruz ki göründüğü gibi NVA bir nasyolalist parti değil. Open VLD ve MR de liberal değiller. Küresel sistem denilen ucubenin koruyucuları, askerleri hepsi.
Hal böyle olunca insan hakları, Avrupa değerleri yerle bir oluyor.
Olacak da.
Amaçları bu muhtemelen ve başkalarını suçlayacaklardır.
Kültürü yok edecekler ama o esnada kültürümüzü yok ediyorlar diye bağıracaklardır.
Çok yakın bir zamanda Avrupa’ya ait kültürel pek bir şey kalmayacak geriye.
Kültürsüz, kültürünü kaybetmiş toplumlar kolay yönetilirler.
Dünyanın Avrupa’ya ihtiyacı var
Avrupa’nın da bağımsız olmaya, kendi olmaya ihtiyacı var. Bu nedenle partilere büyük sorumluluk düşüyor.
Merkez parti CD&V, sosyalist parti (her ne kadar anlamsız bir şekilde sosyalizmi isimlerinden silseler de) Vooruit ve Nasyobalist parti Vlaamse Belang’a büyük sorumluluk ve görev düşüyor.
CD&V ona biçilen orta sıralarda etkisiz bir parti elbisesini yırtıp atmalı, her koalisyona nasıl emrederseniz, ne isterseniz onu kabul ederim tavırları ile koşmaktan vazgeçmeli ve hala ülkenin etkili ve önemli bir siyasi figürü olduğunu göstermelidir.
Vooruit, acaba ben de biraz sağa mı kaysam düşüncesi ile sağa doğru atmak için kaldırdığı ayağını olması gereken yere yeniden koymalıdır.
Vlaamse Belang ise gerçek bir nasyonalist parti olmalı, flamanları, belçikalıları, avrupalıları onların kültürünü, değerlerini samimi olarak korumaya çalışan, ülke menfaatlerini önceleyen, ırkçılıktan, nefretten uzak, gerçek bir nasyonalist parti olmalıdır. Olmak zorundadır.
Aksi halde Belçika NVA ve liberallerin birlikte sergilediği popülist tiyatrolarla gün geçtikçe kim olduğunu unutmuş, kimliği ve kişiliği olmayan daha güçsüz ve dahat etkisiz bir ülkeye dönüşecektir.
Görünüş endişe verici ama burası Avrupa. Her zaman karanlığa karşı savaş açacak insanların olduğu topraklar.
Bekleyip görelim.
Son olarak demokrasinin dışında tutulmaya çalışılan kesimi oluşturanlar başta Türkler ve müslümanlar inadına demokrasinin içinde kalmalı, oylarını her platformda kullanmalı ve seçim sonrasında da siyasetten uzak kalmamalı. Ayrıca sivil toplum kuruluşları ile daha fazla aktif olup demokrasiler içerisinde daha etkin rol oynamak için mücadele etmeliler.
Bekir Güneş